31 Mayıs 2008 Cumartesi

Hepsibir arada (sobe mobe)

Perşembe günü Deniz aradı Galata'da moda tasarımcıları standları açıldı diye. İşte masamda otururken bir anda kendimi dolmuşta sonra Melisle buluşup vapurda sonra tünelde ve Galata'da Denizlerle buluşmuş buluverdim. Pek de iyi oldu. Kısa günün karı kendime elmalı bir etek alıverdim. Ne olacak benim bu eteklerim ????
Sonrasında Tunel House Cafe'ye ve Şimdi diye bir kafeye gittik. Ben köyden indim şehre gibiydim. Erenköyümden pek sık çıkmıyorum sanırım. Bu yaz sık sık tekrarlamaya karar verdik.

Evde ise puzzle'a dadandım. Benim için en büyük terapidir. Kocaman puzzleları birleştirirken düşünmek. 2 parça daha koyayım diye diye gece yarılarını geçiyor saat.

Nalan bir Sobe yapmış. Çocukluk anıları diye. Onu da buraya sıkıştırayım.

Küçükken özellikle yaz aylarında bahçeden eve girmezdik. Akşam eve geldiğimde öyle siyah olurdum ki annem akşamdan suya bassam sabaha anca temizlenirsin derdi. Saçlarım kıpkısacık olurdu hep. Bir tek kulağımda küpe.İsmim de zaten erkek ismi. Arada garsonlar küçük bey ne ister diye sorarlardı.
Ya yan bahçede ya arka bahçede bisiklet, paten ve bilumum oyunlar oynanırdı.Mutlaka her yaz evden kaçırılan çarşaflarla bahçede çadır kurulur ve içinde geceleme planları yapılırdı. Ama hiç izin çıkmazdı.
O sene kesin TV'de vardı ki bahçede olimpiyatlar düzenlemeye karar verdik. Herşey hazırlandı. Cirit atmada galiba ben hakemdim yere eğilip ne kadar uzağa atılacak hesabı yaparken birden bir bağrışma ve beynimde yıldızlar çakmaya başladı. Küçük kuzenimin attığı cirit tam isabet oldu. Ben acı içinde kıvranırken kendisi Zeya'ya ne yaptım ben diye canhıraş ağlamaya başladı ve kimse benle ilgilenmeden onun başına koşuştu.

Bir de bizim bahçede tenis klubü vardı eskilerde. Mahallenin çocukları sürekli top çalmaya gelirdi. Kaçan topu alıp kaçarlardı. Bir kere abimler oynarken yine bir çocuk topu aldı. o önde ben arkada koşmaya başladık. Bahçenin çıkışında yakalayıp elinden topu alıp birazda sarstım sanırım eee arkamda 2 abi var güvence tam. Çocuğun arkadaşları bir kız seni nasıl yakaladı diye bayağı bir alay ettiler.
Nalancım işte resim ben sonradan kokoş olanlardanım. Ama her an içimde bir erkek fatma olduğunu ben ve çevremdekiler pek iyi bilir :):):)


29 Mayıs 2008 Perşembe

Fashion TV Ödülleri : Burçe Bekrek

Fashion TV en iyi gelecek vaat eden Moda Tasarımcısı yarışmasının 3 adayından biri geçtiğimiz yıllarda İtalya'ya gönderdiğimiz ama bağımızın hiç kopmadığı, başarıları ile hep gurur duyduğum
Burçe...
http://www.fashiontv.com.tr/ftv_moda2007.asp

Burçe'nin ismini ilerki yıllarda çok duyacağımıza eminim. Moda Tasarım ve Styling alanında emin adımlarla ilerliyor.

Burçe'ye destek için 122 yazıp 6688'e mesaj gönderiyoruz...

ps: Bana mor etek sözünün bu destekle hiç ilgisi yoktur :):):)

27 Mayıs 2008 Salı

Salı Notları

Ben birgün bile evden uzaklaşıp tatile gitsem döndüğümde uyumsuzluk yaşarım. Şimdide sanki aylarca yokmuşum gibi ben ne yapardım yaşadığım bir hafta sonu geçirdim. Ben giderken kıştı döndüğümde yaz olmuştu kıyafetler ayarlanamadı haliyle. Galiba uyumsuzluk ondan.

Hafta sonu balkon sezonumuzu açtık. Vedatla açık havada kafaları çekmenin keyfini yaşadık. Pek iyi geldi. Pazar günü de eksik kalmayalım diye uçtu uçtu kuş uçtulara gittik. Caddebostan'ı hiç bu kadar kalabalık görmemiştim. İyi ki yürüyerek gitmişiz. Her türden insan gördük. ayaklar arasında piknik örtüsü serenlerden, arkadakilere inat şemsiye açanlara ve onlara şemsiyeyi kapa diye çemkirenlere kadar.

Firenze öğrencilerimizden biri yarışıyordu onu izledik. Ben cidden uçulacak zannediyordum. Düşüşlere çok gülünce Vedat saflığıma daha çok güldü. Ne bileyim. Ben de gelecek sene katılacağım. Vedat projesini yapacak ama istediğim kokoşlukta yapmayacakmış :):):) olsun sahne şovuyla kazanacağım ben :):)

Şimdi spora gitmekle gitmemek arasında kendimle savaşıyorum. Roma'da yediğim makarnaların erimesi, bikini sezonuna hazırlanmak gibi hedeflerim var. Ama eve gidip TV'nin karşısına kurulmak ağır basıyor...

25 Mayıs 2008 Pazar

Roma ve azıcık Floransa


Roma'ya bahar gelmişti. Hemde en yağmurlusundan. Tüm sokaklar yasemin kokuyordu.Balkonlar ve çatı katlarından sarkan çiçekler coşmuştu. Romaya yağmur pek yakışmasada bizim keyfimizi hiç bozmadı. 5 gün boyunca her attığımız adımda iyi ki gelmişiz dedik. aslında öyle çok adım attık ki ayaklarım anca kendine geldi. İşte merakla beklenen Roma 2008 anıları...

Sabah 6 uçağı bizi zamanında Romaya indirince ve bindiğimiz taksi bizi otelimize uçurunca sabah saat daha 9 olmadan kendimizi Roma sokaklarına vurduk.

İlk gün Aşk Çeşmesi, İspanyol Merdivenleri Pantheon, Novana Meydanı ve Campo di Fiori gezdik. Sabahın erken saatleri çektiğimiz resimlerde tursitlerin arasında bir baş çıkartarak değil sadece kendimiz olarak yer aldık. Öğlene doğru yollar dolmaya başladı. Eline harita ve fotoğraf makinesini alan dışarı fırlamıştı. Hafta sonu tatilinde olan İtalyanlar ancak öğleden sonra vespalarının üzerinde kendilerini gösterdiler. Güneş sadece ilk gün bütün gün parladı.

Pazar sabahı erkenden kendimizi yine yollara vurduk. Bu sefer otobüsle kendimizi Trastevere bölgesine yani tiber nehrinin diğer tarafına attık. bu bölge gençlerin yeni bölgesi.Kafeler, restoranlarla dolu bir bölge. Roma'nın ünlü porta portese pazarı burada kuruluyor. Ben neredeyse 1 yıl önce pazardan ne çok şey almıştım bu sefer şöyle bir bakmakla yetindik. Ya benim zevkim değişmiş yada pazar değişmiş. Aldığım tek şey patatesleri şekilli kesmeye yarayan bir alet oldu.Sanırım yakında bizim pazarlarda da yerini alır. Evde denedim yapılıyormuş.

Daha sonra Trastevereden Collesium'a yürüdük. Burayı yürüme mesafesi sanmayın bayağı bir yol aslında. Collesium'un içini gezdik. Renoir sergisini gezip yine yürüyerek otele döndük. Tüm gün bir yağmur bir güneş vardı.

Pazartesi sabahı erkenden trenle benim Floransama doğru yola çıktık. bundan tam 8 yıl önce Denizle Ebru bir 19 Mayıs tatilinde Floransaya beni görmeye gelmişlerdi. Floransada önce enel bir şehir tutu yapıp Denizi baydım. Ben burada şunu yaptım, burada da bunu yaptım şeklinde. Deniz Floransayı pek göremedi sanırım benim anılarımdan. tai ki ilk durak tiramisulu dondurmaydı. Biz yemek yerken başlayan yağmur dışarı çıktığımızda hız kesti bizi biraz ıslatıp kesildi. Floransa da hep yürüyerek Pont Vecchio'yu, Duomo'yu ve mavi bebekli meydan st Annunziatayı gezdik. Benim sokağımdan geçtik. Gece yarısı trene binip Romaya döndük ki Romayı sel almış. Neyseki pek ıslanmadan kendimizi otele attık.

O gece başlayan yağmur biz dönene kadar hiç kesilmedi. Sadece ara sıra şöyle bir durdu. Biz iki inatçı keçi son güne kadar şemsiye almayıp şallarımıza sarındık. yağmur altında sucuk olmuşken karşımıza çıkan şemsiyecilere çemkirdik. son gün artık dayanamayıp bir şemsiye alıverdik.

Yağmur altında Vatikan'ı gezip yine yürüyerek Roma merkeze döndük böylece hayatımda ilk defa bir ülkeden diğerine yürümüş oldum. Vatikan Roma'nın içinde bağımsız bir ülke. Biraz alışveriş biraz dolaşıp Roma'da yağmur altında ayak basılmamış bir kaldırım bırakmadık.
Gece otele dönerken sağnak yağmura aldırmadan İspanyol merdivenlerine gittik bizim gibi bir kaç yağmursever vardı. Roma yağmur altında ayrı bir güzeldi.

Son gün yağmurun altında saatlerce yürüdük öğlen dayanamayıp bir şemsiye aldık. İkimizde inatçılığımıza kızdık. Roma'ya yağmur altında veda ettik. Girdiğimiz tüm Hello kitty dükkanlarına bir daha girdik. aklım hello kittyli motor kaskında kaldı ama pek şeker kız olacağımdan almadım. Şimdi keşke alsaydım diyorum. Roma alışveriş bakımından bu sefer pek bir zayıf geldi. Büyük markaların dükkanları hariç alınmaya değer hiç birşey yoktu. Aslında İstanbul öyle gelişti ki alışveriş olayında artık herşey olduğundan alışverişlerde bir azalma luyor haliyle.
Denizle Roma sloganımız günde 500 kere iyi ki geldik ne güzel bir 1000 kere de İtalyanlar Avrupa birliğini hakketmiyor biz daha çok hak ediyoruzdu. Gerçekten İtalyanların hizmet sektörü çok kötü. Dükkanlar ve garsonlar hepsi böyle. Adamlar iş odaklı değiller,keyif odaklılar.

Onlar için iyi bir şey. Öğlen dükkanlar kapanıyor 2 saat kadar. Tam kapatırken dükkanı alacağım desen dışarı kovuluyorsun. Bazı yerlerde garsonlar dövecek gibiydi. Bir çok yere bu yüzden girmedik. Ama harika servis yapan,güler yüzlü insanlarda yok değildi.

Yeme içme önerilerim az sonra gelecek.


Yüzümüzden yağmur suyu akarken, bu gibi ıslanmışken bile hiç sorun etmeyip hadi şurayıda gezelim demek kolaydır ama insanın yanına aynı böyle bir arkadaş bulması cidden bir şanstır.

Denizle (ve Melisle bu sefer yoktu ama hep aklımızdaydı) gezerken şuraya da gitsek diye düşünürken birinden bu öneri geliverir bile. Dükkanları gezme hızımız bile aynıdır. Bu yüzden daha önce de yazdığım gibi bir şehir en iyi Denizle ve de Melis'le gezilir. Melis bu sefer yanımızda olmasa bile meşhur restoran gezilecek görülecek yerler hazırlıklarını yapmıştı yine bize. Onun sayesinde harika yerlerde yemek yedik, harika yerler gördük ama göremediklerimiz de vardı :):)


Mayıs 2008 Roma önerileri


Cafe Della Pace

Via della Pace no: 3-7

sarmaşıların altında İtalyanların sabah kahvelerini içtikleri bir kafe. Oturup gelen geçeni izlemek için ideal.


Cafe Greco

Via Condotti

Roma2nın en eski kafesi. Kadife duvarlar ve papyonlu garsonlar. Un Cappicino per favore demek için harika bir mekan.


Ristorente 34

Via Mario de Fiori no 34

Bir Roma klasiği.Via Condotti'yi kesen ilk paralel sokakta oldukça meşhur bir restoran. Mutlaka rezervasyon gerekli. Yemekleri oldukça iyi.


Ristorante 3 Scalini

Via dei S S Quatro 33 Collesium.

Collesium turist kalabalığının uzağında lokal bir restoran. Yemekler oldukça güzel.


Gusto

Roma'nın en yeni ve en trendy restoranı. Pizza, makarna, osteria ve cafe olarak 4 ayrı restoran bir meydanda toplanmış. Hem tursitlerin hem de İtalyanların tercihi.

Piazza Augusto İmperature


Alfredo :(:(:(

Alfredo Fettuciniyi keşfeden ahçının resotanı diye gittik ama tam bir hayal kırıklığı. Fazla tursitik. Garson çok bir iş yaparmış gibi karıştırdığı makarnayı 2 tabağa ayırdı ve ayırırken kenarları makarna sosu olmuş tabağı önüme koydu. anlamsız pahalıydı. ismine kanıp gidilmemeli


Di Fronte A....

Via della croce 38

Yağmurdan kaçıp oturduğumuz bu restoranda saatlerce oturduk. Yemekleri çok güzel ama özellikle tatlıyla ikram ettikleri şarap.tatlı şarap sevmeyen beni bile büyüledi.


Salsamentaria Croce

Via della Croce 78

Bir okul kantinini andırıyor.İçinde küçük bir market de var. Sandviçler çok güzel.Sabah kahvaltısı veya hafifi bir öğle yemeği için ideal.


Chocolat

Via della dogana vecchia

İsmindende anlaşılacağı gibi bir çikolatacı. Çikolata filmindeki dükkan gibi. Dondurması ve sunuşu mükemmel. Portakallı çikolatalı ve nutellalı dondurma üzerinde çikolata, şekerleme ve kurabiye parçaları ile süslenmiş. Kaçırılmaması gereken bir yer.
Geçen sene Zeya yine Romadaymış.
Floransada da
Floransa da yapılacak 15 şey

22 Mayıs 2008 Perşembe

Zeya geri dönmüş

Ama çok yorgunmuş. 5 gün hiç durmadan yağmur yağmış ama keyifleri hiç kaçmamış. Roma'nın ayak basılmamış hiç bir kaldırımı kalmamış. Her öğün nefis makarnalar yenmiş. Günü birlik floransaya kaçılmış.Anılar ve resimler burada yer alacakmış. Zeya bir kez daha anlamış ki bir şehir en güzel Denizle gezilirmiş...

15 Mayıs 2008 Perşembe

Tatile gittim döncem

Günde 1000 kere zırr zırr Deniz aranıyor kalan zamanlarda da o beni arıyor. Bu arada işler yetişmeye çalışılıyor, çamaşırlar yıkanıyor, bavula koyacaklar düşünülüyor. Her tatil öncesi aynı dialoglar. Bu yüzden Denizle tatile gitmek çok zevkli.Ama Melis olmadan çok şey eksik olacak :(:(

-Yanında ne götüreceksin.
-kot falan fazla bişey değil.
-İtalyanlar şık olur akşam falan.
-Hmm o zaman ona göre yapayım bavulu...

biraz sonra
-topuklu ayakkabı alalım mı? (Hani ben sadec ekot götürecektim???)
-Ama yürüyeceğiz her yere rahat olmaz arnavut kaldırımı her yer.
-Olsun rahat topuklu alalım.

daha sonra
- Ayy gidiyoruz.
-evet evet Yaşasın

daha da sonra

-Vizeler çıkmış hem de 6 aylık.
-Yaşasın yazın nereye gitsek?


Çok daha sonra

-Hava nasıl olur.
-Ben baktım ilk gün 26 derece
-Sıcakmış akşamları nasıl olur ki
-Geçen sene üşümültüm ben kalın bişey almak lazım

13 Mayıs 2008 Salı

Salı Durumları

Blog ödüllerinin sahipleri belli oldu. Hobi blogları kategorisinde dereceye girenler sevindirci. Eda Suner 1. olmuş Zerrin Miss ikinci. Tebrik ediyorum ikisini de. Eda blog aleminden çekti kendini bu hafta. Biraz kafasını dinlesin ne yapsa bir eleştiri alıyordu. Ben bazı eleştirelere gülüyorum. Madem beğenmiyorsun okuma :):):)
Bugün bir eleştiri de Blog Ödüllerine vardı yorumlarda. Blog ödülleri bir hız başladı ama bir çok anlaşılmaz nokta vardı. Umarız seneye daha iyi olur. Özellikle hediyeler.Nedense ben daha büyük şeyler beklemiştim. Hatta sponsor olup İtalyanca kursu hediye vermek için mail atmıştım dönüş yapılmayınca daha büyük hediyeler verileceğini düşünmüştüm. Yine de başlangıç olarak böyle şeyler yapılması güzel. Devamını bekliyoruz.
İstanbul yıllardır ilk defa tam bir bahar yaşıyor. Paltodan hafif monta geçildi direkt askılılara geçmeden. Özellikle akşamları bayağı bir serin.
Bahar olunca dün evde bahar temizliğine başladım. Evi biraz otelimsi kullanmalar başladı son günlerde bende. Eskiden bilgisayar odam denilen laptoptan sonra pabucu dama atılan bir hobi odam var. Kocaman masasının üzerinde yığınlar oluşmuştu. Kitaplar, dergiler, postalar, faturalar... Dün onlara giriştim bir hız. Bir kaç saatte bitiverdi. En vahim yer toplanmış oldu. Sıra diğer odalarda.
Tatile 4 gün kaldı çoook mutluyum çoooook :)

9 Mayıs 2008 Cuma

Anneler Günü


Bu sefer anneler günü yazısı erkenden geliyor. Yukardaki resim annemle en sevdiğim resimlerimizden biri. Kasım'daki Londra gezimizde çekilmişti Towerbridge'in tepesinde.
Pazar günü artık gelenekselleşen sabah kahvaltımızı yapacağız ailecek. Yine Edide'yi anacağız.

Bugün durduğum yerde annemin yüzde yüz etkisi olduğunu biliyorum. Annekız olarak güçlü olmayı öğrettiği kadar tek başına kendi ayakları üzerinde sapasağlam bir kadın olmayı da öğretti.
Kimseye muhtaç olmadan gecenin bir vakti oradan oraya gidebiliyorsam, bavulumu alıp tek başıma yolculuklara çıkabiliyorsam, arabama atlayıp gece gündüz uzun kısa demeden yollara vurabiliyorsam kendimi hep onun sayesindedir.

Teşekkür ederim annem olduğun için. İyi ki varsın !!! Anneler Günün Kutlu Olsun. Seni çok seviyorum.


Zeya geçen sene ne yazmış anneler gününde merak edenlere:

http://zeya.blogcu.com/2927806/

6 Mayıs 2008 Salı

5 Mayıs, Kırmızı Keseler ve Roma

Ben sabahları uyanır uyanmaz cep telefonundan saate bakar o günün hangi gün olduğunu hatırlamaya çalışırım. Ona göre uykuya devam, hemen uyanma veya yarım uyanma kararı alırım. Dün sabah saate baktığımda 05.05 05.05 'di. Hem tarih hem saat. Yaşasın Hıdırellez diye uyandım.

Her tatil öncesi Denizle bir yere gitsek yaparız çoğunlukla öylece kalır. Yani bu sene 2 bayramı da boş geçiverdik. 19 Mayıs için de aynı geyiği yaparken bir anda ben gaza gelip Roma'ya uçak ve oteli ayırttım. Dün bütün gün vize için gerekli evraklar toplandı. Hatta gece 9 'da açık banka bulmak için Carrefourlara koşuldu.Aklınızda olsun alışveriş merkezlerindeki bankalar 9:30'a kadar hizmet veriyorlar. Bugün evraklar tamamlandı okunup üflendi konsolosluğa doğru yola çıktı bile. Eğer vizede bir gecikme yaşanmazsa ki sanırım yaşanmaz 19 Mayıs'da İtalya'da olacağız. Bu sene Leyleği havada gördüm ben...

Dün gece vakti eve dönüp bir koşu kırmızı kesemi hazırladım. Çizdim yetmedi yazdım doldurdum dileklerimle ve gül ağacının dibine bıraktım. Senelerce denerim bu yol hiç şaşmadı.

Direnmediğimde herşeyin hal olduğunu gördüm bu hafta. Hayatın akışına bırakıldığında olması gereken zaten oluyor olmayanında zaten olması gerekmiyor. Bunu keşke hep hatırlasam...

Mutlu Salılar...

ps: Neredeyse 3 haftadır göremediğim üst kat komşum abimleri özledim. Bu hafta bir akşam evdeyseniz kahveye geleceğim :):):):)

3 Mayıs 2008 Cumartesi

Caddeden yenilikler

Bağdat Caddesinde yeni bir yer açılacağı zaman benim işime yarayacak bir yer olsun der dururum. Sanırım dualarım kabul oldu. Dünya Aktuel kitap evi ve kafe açıldı. Türkçe kitapların yanı sıra İngilizce kiaplarda raflardaki yerini almış. Yabancı dergilerin hepsi var. İnternetten kitap istemeye son verecek.Sanırım şu anda sadece İngilizce kitaplar var. İtalyancalarda raflardaki yerini alsa ne güzel olur.
Kasiyerler hem hızlı hem de naziktiler. Bu kombinasyon çok önemli. Sanırım Nezih'in pabuu dama atılacak kitap alanında. Kırtasiye alanınd ahala cadde de rakipsizler.

Bir de bir önceki sorularıma cevabıyla Tanya'nın aklıma soktuğu Lush var. Hep görür ama girmezdim. Bir gittim pir gittim. Tüm harcamalarımın sorumlusu Tanya. Saça başa vucuda surata ne varsa aldım. Üzerimde tüm denemeleri yapmalarına izin veridm. Ellerimi kovalara soktum çıkardım. Koku kanllarım dolmuş bir şekilde çıktım. Evde aldıklarım denendi. Hepsini çok çok sevdim.

Amerika'dayken Bath&Body Works'ü keşfetmiştim. Türkiye'ye gelince unuttum ta ki Deryaların banyosunda el sabununa rastlayana kadar apar topar çıkıp sordum E bay'den istetiyorlarmış. Hemen Pulimera setimi sipariş verdim geldi. Yanına da el sabunları salatalık- kavunlu ve Japon Elmalı. Bu ürünler bir dolu dolu kokuyor onların kokusunu başka hiç birşeyde bulamadım. Yakında peşime düşecekler satmak için getiriyorum sanıp ama bilmiyorlar ki hepsi kendime.

Zaten kozmetik ve kitapta sınırım yok benim. Kitabı anlıyorum aldığımı okuyorum ama diğerinde alıyorum ve kullanmıyorum.Yani sürekli kullanma alışkanlığım yok.Aklıma geldikçe içim istedikçe. İçim sıkılıyor hergün yapılması zorunlu şeylerden. Mesela hergün vitamin bile alamam ben. Çiçek yetiştirmem hergün sulamam gerek diye. Bu ayrı bir yazı konusu aslında.

Bir de caddeden başlamışken yeni açılan Shorba'yı ziyaret ettik. Bir sürü çeşit çorba var.Ben balkabaklı denedim. Deniz buğdaylı Melis de balık çorbasını. Hepsinin tadı güzeldi ancak evde yapılandan pek farkı yoktu. Öyle gazeteler yazınca sayfa sayfa ben çok farklı bir sunum ve çorba hayal etmişim sanırım. Yine de cadde de güzel bir alternatif özellikle kış soğuğunda gidilebilir.

Cumartesi yarım gün çalıştıktan ve 2 parti 9ar paketten makarna yapıp yedirdikten sonra dünya aktuelden aldığım kitaplar ve wii fit ile birlikte eve kapatacağım kendimi. Yağmur geliyormuş ev keyfi için ideal...

İyi hafta sonları herkese