26 Ekim 2008 Pazar

www.tuttosuzeya.com

Bloggerın sansürü ile uzun zamandır ertelediğim değişime direndiğim yeniliği bir günde yapıverdim. Artık kendi evimden yayındayım, beklerim.

http://www.tuttosuzeya.com/ veya buraya tıklayın.

25 Ekim 2008 Cumartesi

Sansür

Ben kendimi iş hayatına vermişken buralarda neler olmuş neler. Dün türlü toplantıları atlatıp üzerine 3 saat trafik çekip eve geldim ki bütün ev halkı merakla beni arıyor sen ne yaptın diye.
Blogunda ne yazıyor falan dediklerinde ilk aklıma gelen birinin blogumu hackleyip hakkımda atıp tuttuğu oldu aslında. Sonra bilgisayarı açıp kararla karşılaştım.
Herkese tek tek bir ben değil servis sağlayıcısı açıklaması yaptım. Şimdi kara kara nereye taşınacağımı düşünüyorum. Aslında uzun zamandır bir toptan değişim vardı aklımda artık kiracılıktan çıkıp kendi evime taşınmak gibi belki onun zamanı gelmiştir.
Yada eski evim blogcum beni bekler. Bakalım ilerleyen günlerde göreceğiz kararımı.Sizi de çeşitli kanallardan haberdar ederim.

Bu arada alttaki yorumlara cevap yazmadım ama sevgili Selin Mambo butik Şaşkınbakkal Marks & Spencer'in sokağından içeri girince solda. Kazım Kulan çarşısının yan kısmında.

20 Ekim 2008 Pazartesi

Kıyafet Krizi, mambo butik ve yoğunluk

Bu aralar sık sık toplantılar fuarlar olunca sürekli işe kot tshirt giden biri olarak ciddi kıyafet krizleri yaşadım. Eğer bankacı olsaydım kesin kıyafet yönetmeliğinden işten atılırdım bir haftada içim sıkılıverdi bile.Şöyle kotumu çekip işe gitmeyi özledim.

Kıyafet krizi olunca benim bir durağım Kazım Kulan Pasajının yan kapısındaki Mambo butiktir. Benim iş çıkış saatimde bile açık olan caddenin en harika butiğidir. Sahipleri çok şekerdir. Evde kendi gardrobundan giyip çıkartıp arkadaşına bu nasıl oldu ama karnım çıktı söylenmeleri rahatlığındadır oradan alışveriş yapmak. Farklı tarzlarda o kadar çok seçenek vardır ki benim hiç eli boş çıktığım görülmemiştir.
Bu hafta da hayatımı 2 elbise , bir pelerinli hırka ile kurtarmıştır.Pelerinli hırkayı merak edenler için bir resim koyarım ama bekleyemem diyenler Mambo'ya uğrayabilirler. Beni ismen tanımazlarsa siyah delisi kız olarak mutlaka bilirler. Herşeyin siyahını soran tek manyak sanırım benimdir.

Yoğunluk bu haftada artarak devam ediyor. İş yoğunluğundan usta yoğunluğuna endişe edemiyorum. Bir ara ev bitecek ve ben taşınacağım. Ayyy hayal gibi...

18 Ekim 2008 Cumartesi

Miss gibi Zerrin: HEP BİRLİKTE ESRA’CIĞIMIN ADINI YAŞATALIM ..

Sevgili Miss gibi Zerrin'in yazısını olduğu gibi yayınlamak istiyorum izni olursa. Esra'yı anmak için yaptıkları çok anlamlı. Herkesin yapacağı birşey mutlaka vardır. Biliyorsunuz bu bloglar ne mucizeler yarattı :)

Missgibi Zerrin'den

Esra‘cığımı kaybedeli 1 yıl oluyor. Zamanın hızlı geçtiğini , sevdiğimiz insanlarla ne kadar uzun zamandır ayrı olduğumuzu yıldönümleri bize acımasızca farkettiriyor.

Ben sevdiğim insanları kaybettiğimde sanki onlar hala yaşıyorlarmış gibi davranmayı tercih ediyorum. Sanki sadece uzak bir yere gitmişler gibi düşünüyorum. Aksi takdirde diğer hissiyatla başa çıkabilmek bana hep çok güç geliyor. Başa çıkamıyorum da. Biricik Ananeciğimi kaybettiğimizden beri hala vefatını kabullenebilmiş değilim.

Esranın kaybını da aynı şekilde karşıladım. Sanki Esra vefat etmemiş, blogunu kapatmış ve artık görüşemeyeceğimiz kadar uzaklaşmışız gibi düşündüm.

Hala her yazdığım yazıyı yayınlarken elim msn’a gidiyor ve "Esra, yazı yayınlıyorum bi incelesene nasıl olmuş" demek geçiyor aklımdan, ya da "şu fotolara göz at Esra içinden beğendiklerini seç" demek istiyorum. Ya da sms atıp "hadi gel oturup şu Kevgiri yoluna koyalım" demek istiyorum. Ama yapamıyorum. Ben bu bir yıllık yaşamımın blog tarafına yansıyan kısmını çok zor atlattım. Elbette tüm yaşamımı etkiledi. Ama bana en çok acı verdiği zamanlar bilgisayarın başında geçirdiğim zamanlardı. O da zaten günümün büyük bir kısmı oluyor.

Ben Esra gitti, öldü bitti diyemiyorum, demeyeceğim. Hiç bir zamanda ağzımdan çıkmayacak. Ama bu geçen bir yılı, Esra’mızı da bir şekilde analım istiyorum. Dostlarla görüştüm uzun uzadıya fikirler uçuştu ortalıkta bir sürü yapmak istediğimiz şey çıktı ortaya. Ama bir fikir var ki Ayça ile beni tam onikiden vurdu. Umarım sizlerde beğenirsiniz ve katkıda bulunursunuz.

Biz düşündük ki Esra öğretmendi. Öğrencilerine adadı kendini. Hatta sırf 10 Kasım törenini daha iyi hazırlamak için doktora bile geç gitti. O zaman dedik öğrencilerle ilgili birşeyler yapalım. Esranın kardeşi Deniz’le görüştük fikrimizi açtık. Bize çok yardımcı oldu. Denizin öğretmenlik yaptığı okulu kardeş okul seçtik. Devlet okulları malum. Hele hele köy okulları.Bu okula Esra’nın blogcu dostları olarak bir kütüphane yapalım dedik. Herkes evinde yıpranmamış, okunmuş olabilir, düzgün durumdaki çocuk kitaplarını veya yeni aldığı çocuk kitaplarını belirlediğimiz adrese göndersin. Biz o adreste bunları toplayalım. O tarihte gelmiş olan tüm kitapları kolileyip kardeş okulumuza gönderelim. Esra’cığımın adına o okulda bir kütüphane yapılsın. Hem Esra’yı yaşatsın. Esra’cığım bizi izliyorsa onu da mutlu etsin.

Eğer kampanyaya katılmak isterseniz istediğiniz sayıdaki kitabı (lütfen çok yıpranmış olmasın) hazırlayın. İlk ve orta öğretim öğrencilerine uygun hikaye kitapları, yardımcı kitaplar, yararlanabilecekleri ansiklopediler olabilir. Katılmak isteyenler bana lütfen zerrin@misssgibi.com adresine email atsınlar. Email atan arkadaşlara kitapları yollayacakları adresi yönlendireceğim. Eğer yurtdışında yaşıyorsanız ve kampanyaya katılmak istiyorsanız İdefix‘den veya diğer kitap alışverişi yapılabilecek sitelerden kitap alıp aynı şekilde bana emaille ulaşıp, adrese yönlendirebilirsiniz. Şimdiden göstereceğiniz ilgiye sonsuz teşekkürler. Katılım için son tarih Kasımın ilk haftası.

NOT: ARKADAŞLAR, DAHA FAZLA DOSTUN BU KAMPANYADAN HABERDAR OLMASI İÇİN SAYFALARINIZA ALTTAKİ veya YANDAKİ KODU EKLEYEBİLİRSİNİZ. ŞİMDİDEN TEŞEKKÜRLER. ( Bannerın hazırlanmasında önayak Gülriz’ciğime, vaktini ayırıp bannerı hazırlayan Burçin‘ciğime çok çok teşekkür ederim. iyi ki varsınız)

Esra’nın Anısına Kütüphane Projesi

16 Ekim 2008 Perşembe

durum budur

Bu hafta öyle yoğun geçiyor ki daha da yoğunlaşacak. Günü birlikte olsa İzmir'de Reyhan'da kahvaltı keyfi yaptım. Şöyle bir kordon havası aldım. Dönüş uçağında bugüne kadar rastladığım en geveze pilota rastladım. Tur reberi edasıyla bütün uçuş sağınızda adalar altımızda Silivri gibi açıklamalar ve rüzgar yönlerini anlattı durdu. Uçakta herkesin yüzünde bir gülümseme bıraktı :)

Bursa turuda bugün tamamlandı. Bursa'da aynı isimden 2 otel olduğu için sabah bir telaş Bursa sokaklarında yasak U dönüşler yapıldı. Neyseki heryere zamanında ulaşıldı.

Pencereci 14. katın pencerelerini çıkartıp yenilerini takana kadar 2 gün ara verdi. O arada yağmur yağdı. Benim oynatmama az kaldı.Vedat bütün pencere önünü naylonla kapladı. Deli yağmur yağmazsa bu sorunda halledildi.

Kırmızı mutfak hala ambalajında camsız bir salonda duruyor.Ben uykumdan saat başı uyanıp yağmur kontrolü yapıyorum. Zaten günübirlik yollardan uykusuzluk tavan yaptı.
Herşeye rağmen keyfim yerinde...

Yorumlara bir ara cevap vereceğim ve herkesi okuyacağım. Özledim valla :):)

12 Ekim 2008 Pazar

Haftalık Planlar

Bu hafta bol koş koşlu bir hafta olacak içine neler sığacak neler:

Öncelikle yarın hastane günleri bitecek ve ev günleri başlayacak. Mutluyuz...

Evin pencereleri takılacak ve yerler monte edilecek ve en sonunda salonun ortasında durup bekleyen kırmızı mutfak montaj edilecek. Ehh sonunda...Vedat'a kırmızı mutfak günlerinde yapacağım yemekleri sıraladım geçen gün inanmaz gözlerle baktı. Ben bile kendime inanamadım ama heves ve umut var.

Hafta içi günü birlik İzmir ve ardından Bursa seferlerim var iş için.

Eğer bilet bulunduysa bir akşama Mamma Mia seyredilecek.

Kolilenme işlemleri başlayacak. Taşınma planları yapılacak.

Evye davlumbaz seçilecek. İkisini aynı cümlede kullanmak bile başarı :):):)

Spora yine yeniden başlanacak. Power plate'e günde 1 saat yürüyüş eklenecek.

Roma tatilinin estirdiği kavak yellerinden kurtulup beynen işe dönüş yapılacak.

Cafe Fernando da okunan Granola yapılack dolaba atılacak sabah kahvaltılarında yenecek.

Bu bir hafta hepsine yetecek mi???

10 Ekim 2008 Cuma

İyi ki Doğdun Metehan !!



resim 11 Ekim 2007


Metehan 13 olmuş. İnanamadım 2 sene sonra liseli olacak bu velet. İnanılmaz. Sorumluluk olmadan sevildiği için istediğin kadar şımartıp sonra kapıyı çekip gidebildiğin için hala yiğen ilişkisi mutluluk doludur.

Metehan'ın büyümesi evde maç sesinin 2 'ye katlanması demektir, Vedat'ın ölçüsünü tutturamadığın kıyafetleri geri vermemek demektir, hiç durmadan konuşan birinin varlığına alışıp her lafa sus kuşum diye başlamak demektir. (Valla küçüklükten beri yapıyorum psikolojisi etkilenmedi kızmayın bana)Harika Kentucy partileri demektir.
Evdemisin hala telefonunun ardından merdivenlerden yuvarlanan kar topunun kapınızda soluğu alması demektir. Eve bol bol abur cubur depolamak demektir. Çılgın hala görevini her yerde yerine getirmek demektir. Nezih Kitap evini eve taşımak demektir.
Harika bir arkadaş edinmek demektir.

İyi ki doğdun kuşum !! Nice mutlu yıllara !! Akşam ki partide görüşmek üzereee...

Ti amo Roma




Vakit kaybetmeden renklenelim ...

Durum:

Ev iş hastane hattında bir hafta geçirdim. Dolmuşların köprünün trafiğine rağmen akabilecek bir yol bulduklarını keşfettim. Nişantaşına yıllardır gitmediğimi. Amerikan hastenesinin labirente döndüğünü de keşfettim.

kısa kısa oluyor yazılar bu ara.Vakit yok bir de yazasım yok. Gazetelerde olan bitenler beni delirtiyor. Karamsarım sanırım yakında renklenirim...

6 Ekim 2008 Pazartesi

Refakat

Şebnem abla'nın ameliyatı bayram ertesine ertelenmişti. Şimdi hastendede refakatçiyim. Başarılı bir ameliyat ağrısız bir hasta keyifli bir refakatçi daha iyisi var mı?

Kısa yazılar yazıyorum ama hayat tatilden ve hastaneden normale dönsün daha çok yazacağım...

3 Ekim 2008 Cuma

Döndüm ama aklım orada...

Siz döndük sanıyorsunuz ama biz kırmızı vespamızı meydana bakan teraslı evin önüne park ettik akşama kalabalık bir cena için pazardan alışveriş yapmaya gittik.Sonra meydandaki kafede bir Cappucino içip güneşin keyfini çıkartacağız.

Hayali bile güzel...

29 Eylül 2008 Pazartesi

Sobeler ve iyi tatiller

Üst üste sobelendim. İlk sobe Tanya'dan görsel DNA testini yaptım ve benim hakkımda çıkanlar:

Alışkanlık Yaratığı
Firari
Klasik
Sofistike

testi yapmak isteyenler buradan yapabilirler...

2. sobe Serroseden işte benim cevaplarım...

1) İsminiz?İsmim Uğur . hmm bir de az kullanılmış Zeynep’i var başında …
2)Nerelisiniz?
Ben İstanbulluyum. Anneden Aydın ve Karaman babadanda Konya ve Yanyalılığım var. Az yakında eş durumundan Iğdırlı olma durumum da var :)
3) Yaşadığınız yer?İstanbul
4) Mesleğiniz?
Yurtdışı Eğitim Danışmanı
5) Hobileriniz?
kitap okumak, yazmak, yeni ülkeler ve kültürler keşfetmek…
6) Evli misiniz?
hayır ama henüz planlanmamış yakın gelecekte olacağız …
7) Kaç çocuğunuz var?
Yok
8) En sevdiğiniz yemek?
Sevmediklerimi saysam sanırım daha kolay olacak. her şeyi sevme eğilimindeyim
9)Sevdiğiniz müzik türü?
Ruh halime göre değişir…
10)Nerelere gitmek istersiniz?Şu ara tek bir hayalim var Lizbon. Nedenini bilmiyorum ama çok gitmek istiyorum.

Upuzun bir tatil başladı. Bayramın birinci günü yolcuyuz. Kısacık bir İtalya seyahati var. İtalya benden ben ondan bıkmayacağız. İyi tatiller ve İyi bayramlar...

Görüşmek üzere...

25 Eylül 2008 Perşembe

Zeya 3 yaşında !!

Blog aleminde 3. yaşıma emin adımlarla giriyorum. 3 koca yıl olmuş. Benim blog çevremde 3 yılda kimler var kimler...

Ayy Defne ile yaşamak'ı unutmuşum nasıl olmuşsa??? onların bir sabah iş acelesine düşmeden yaptıkları keyif hep aklımda oysa :):)

İlk yazmaya başladığımda beni pek okuyan yoktu kendi arkadaş çevrem dışında Bir Nalan'ı bulmuştum kendime okuyucu onun hayatını yakından takip ederdim. Hatta sevgilisi ile ayrılınca ben fena olmuştum. uzakda olsa yakında olsa ayrılıklar pek çarpar beni :)
Blog arkadaşlığımın gerçeğe taşındığı ilk isimlerden biri Nalan diğeri de Nurdan.
Fenerbahçe'de bir kahvaltı klasiği yapmıştık.Sonra çoğalarak ne buluşmalar yaşadık.
Nurdanla ilk tanıştığımızda kafesi vardı.Biz gidemeden kapattı kafeyi kariyerini değiştirdi. Şimdi yoğun yoğun günler geçiriyor.

Sonra Lale abla ile Ebrucuk katıldı aramıza bir de fasulyeden blogcu Zuz. Lale ablayla bir boza muhabbetiyle kaynaştık. Sonra ortak tanıdıklar keşfettik. Kızlarla maceralarını okuduk tabii ki Zuzla da kaynaştık sonra kızlarla da tanışınca aile gibi olduk.

Ebruyla nasıl kaynaştık bilmiyorum ama her buluşmamızda ayrı macera yaşadık. İzmirli olmasına rağmen İstanbul yol bilgisi benden iyi de yollarda bana rğamen kaybolmadık.

İlk günlerden beri severek okuduğum Aslı var bir de. İlk keşfettiğim ve keyif aldığım bloglardan biri Aslı.

Bu arada Ebrucuk'u da Aslı sayesinde bulduğumu hatırladım. Onlar üniversiteden arkadaş çünkü. Ebru'nun o zamanlar İddia bayiisi vardı. Çok ilginç gelmişti bana ama Ebruyu tanıyınca hiç şaşırmadım.

Aslı sayesinde bulduğum bloglardan biri de Şebnem. İlk karşılaşmamız Aslı ile bana süpriz ziyaretleri olmuştu.Uğurböcekli çakmağımda hala Vedat'ın gözü var ama kaptırmıyorum. Sonra onun sayfasından atladığım Tanya ile House Cafe buluşmalarına dahil oldum. Sanki 40 yıllık arkadaş gibi olduk bir kaç saatte. Şişe sınırsız buluşmalar planlıyoruz yine. Şimdi 2 gün yazmasa ne oldu acaba naraları ile cadde de koşup bulacağım biri oldu Tanya. Zıp zıp bir enerjisi bir de harika bir sevgilisi var :):):)
Onlar sayesinde blogunu keşfettiğim Verda var bir de Kuba anılarını merakla beklediğim.

İtalya günlerinden keşfettiğim sonra Ankara'da böyle yerler mi varmış diye şaşırdığım Ayşe var. Kızmayın ama benim Ankaram pek gri pek sıkıntılıdır nedense.

Yıllar sonra facebookta bulduğum ilkokul arkadaşımın blogcu olduğunu keşfedip oğluşu ile maceralarını okuduğum Ben ona resmen aşığım blogu var bir de. Onun ablası nane şekeri var uzaklardan yazan.

Çocukla çocuk blogunun 2 fıstık yazarları var. İlerde çocuğum olursa sayfalarını ansiklopedi gibi kullanacağım. Eğer olurda onların şehirlerine gidersem ya da onlar İstanbul'a gelirse kesinlikle buluşulacak...

Son blog buluşmamızın yıldızı ve hayat hikayesini yazarak beni her yazısında hayretlere düşüren Ece var. Ece'yi okumak en sevdiğin kitabın filmini seyretmek ve çok beğenmek gibi benim için.

Kızım olsa da büyüse bana parti kursa diye özene özene okuduğum Ece Arar var.

Sonra misss Zerrin var. Harika yemekleri, sadece yemekleri değil anlattıklarıyla da blogunu dolduran süper biri o. Bir gece onu rüyamda tuafiyeci dükkanında görmüşlüğüm bile var hatta.

Devin var bir de Fethiyelerden yazan. Sımsıcak harika biri o. Annemle her Fethiye lafı açılışında kulağını çınlattığımız bir gün mutlaka görüşeceğimiz :):):)

Taa Çinlerden maceralarını okuduğum, yoğurt bulamıyor diye derdine düştüğüm Evrim var.

Güzela var iş yeri blogculuğa karşı bile olsa e maille yazılarını göndererek her şartta yazmayı başaran ve harika motive edici yazıları olan karman çormancı o :)

İleri de dergilerde gazetelerde boy boy röportajlarını okuyacağımız mavianne var masmavi enerjisi ile.

Bu sıralar çılgın adımlar atan ve beni şaşırtan Moonsun var. Sımsıcak yazıları ve süpriz zarfları ile hayatıma giren.

Eskiden beri tanıdığım ama bloglar arası da kaynaştığım harika tadların sahibi Suzi var. Keşke daha çok yazsa...

Craftwoman var bana kırmızı mutfaklar bulan, ev fikirleri veren.

Balkahve var uzaklardan bile sıcaklığını hissettiren blogların sanal olmadığını kanıtlayan.

Haydins var son keşiflerimden taa Rusyalardan yazan. Cıvıl cıvıl takılar yapan.

Benim masal şehrim Sivastan yazan solistim var. Mutfak solisti de ilk göz ağrılarımdandır.

Sonra biribirimizi son dönem keşfetitğimiz Serrose ve Rüzgar var.

ve sona sakladığım yazının burasına kadar dayanamayıp neden yokum diye beni arayacağını beklediğim, bloglardan değil lise'den başlamak üzere cvlerimizin neredeyse aynı olduğu, yanındayken gülmeden zor durduğumuz, fıstık Miray'ın annesi Ebruli var. Ebru daha çok yazsanaaaa...

Unuttuğum birileri var mı acaba? Mutlaka vardır öyle kocaman bir aile olduk ki burada.

İyi ki doğmuş blogum. İyi ki blogcu olmuşum...


Zeya 2 Yaşındayken ne yazmış?
http://tuttosuzeya.blogspot.com/2007/10/zeya-2-yanda.html

24 Eylül 2008 Çarşamba

Hayallerim

Nalan çocukluk hayallerini yazdı. Ben uzun süre düşündüm çocukluk hayallerim neydi diye. işte hatırladıklarım...

1) Bu karga sesime rağmen kendimi bilmezlikle ünlü bir şarkıcı olmayı hayal ederdim. Odamda aynanın karşısında içimden şarkılar söyleyerek konserler verirdim.

2) Sabah kalkınca sivilcelerimin yok olmasını hayal ederdim. Her gece bu umutla yatardım. Neydi öyle yüzümde boynumda. Biraz iz kalsa da iyi kurtuldum. Bu hayale çek atabiliriz.

3) Ünlü bir yazar olmayı hayal ederdim hala ediyorum :):) Bunun için çalışmalar sürüyor ama yeterince cesaret yok sanırım...

4)Bizim bahçede evlenmeyi hayal ederdim. Tenis kortunda düğün.Şimdi bu hayalimi gerçekleştirsem otoparkta düğün olur olsa olsa :(:(

5) Teraslı bir ev ve kocaman bir yemek masası hayal ederdim. Ortaköyde teraslı ev krizim vardı. Ortaköy geçti ama teras isteği hala sürüyor.

6)Bizim evin deniz kenarına taşınmasını hayal ederdim. Bunu da sabah kalkınca olsun isteği idi. Hatta bir gece rüyamda görmüştüm bahçe Venedik gibiydi. Masmavi denizdi her taraf.

7) Guluveri okuduktan sonraydı sanırım miniklerden oluşan bir halkım olduğunu ve bizim banyo küvetinde yaşadıklarını hayal ederdim. Milletin hayal arkadaşı varken benim halkım varmış ohaaa. Sanırım sıcak su bitene kadar banyoda kalmamın ve abimin deyimiyle zıbanın köpeği gibi titreyerek morarmamın sebebi halkıma seslenişlerdi.

Evet evet incelenmeye çocukluğumdan başlanmalı. Durumum o zamandan vahimmiş benim ...

22 Eylül 2008 Pazartesi

Yoğun İstek Üzerine: Kokoş Abajur

Ben iş yerime ilk defa kayıt olmak isteyen öğrenci olarak gelmiştim. Tam 6 sene önce. Bana sınıflar gezdirilirken kırmızı perdeli sınıfa vurulmuştum. Öyle içten istemişim ki orada olmayı sınıf açılışı için değil iş teklifi için aradılar beni. İşin komik tarafı ben iş falan aramıyordum.

Vedat hem böyle bir iş yerinde çalışıp hem üzerine maaş aldığım için şaşkın.Bu eğelence için üzerine para vermem gerektiğini söylüyor. Arada işinden bıkınca bize CV göndermeye kalkıyor.
İşin içinde bol bol öğrenci olduğu için gelen giden bol olduğu için garip olaylar hep bizi bulduğu için gün içinde hareket eksik olmaz.
Ofisten resimler aşağıda kokoş abajur , duvar kağıtları, çakıl çikolata makinesi ve saçak perde...
İşimin ne olduğunu bilmeyenler ama merak edenler resimde görebilirler yanda da linki var zaten... buraya yazmıyorum açık açık sonra biliyorsunuz rakipler hepimize dadanıyorlar reklam uğruna.
İşte resimler...


20 Eylül 2008 Cumartesi

İnternet

Ece'de okuyunca aklıma geldi. Hatırlar mısınız bir ara telsiz modası vardı.
- Break break arkadaş arıyorum arkadaş
- Arkadaş arayan kanal ver.

Bir ara bizim eve de gelmişti siyah bir telsiz hepimiz etrafını kaplamıştık.
Sanırım Chatin ilk aşaması bu telsizlerdi. Sonraları okulun servis arabasında vardı haberleşme için. Onla eğelendik bir süre. Cep telefonları çıkınca telsiz devride kapandı sanırım.

Derken internet devri başladı. Üniveristedeydim kuzenimin evindeki bilgisayarda internetle wimbledon sayfalarına ağzım açık bakmıştım.
Sonra bir gün elime paramı sıkıştırıp internet almaya koştum. Bizim bilgisayarın CD'si yoktu diskette almıştık programını telefonu takar cır cır sesini beklerdik. Ne zor bağlanırdı. Sürekli kopardı.

İlk başlarda internette ne yapılır ki chat falan derken içeriklerin gelişmesiyle ben internete çok fena bağımlı oldum. Evde internet kesilmesi benim için suların kesilmesiyle aynı derece halini aldı.
Blog yazmaya başlamamla ayrı bir boyut halini aldı. Sanırım bizim internet bağımlılığımız genetik annem interneti geç keşfetti ama başından ayrılamıyor. :):):)

Şu tadilat işinde internetin önemini bir kez daha anladık.Evde ayaklarımızı uzatıp otururken bir sürü seçim yaptık.Ne nerede ne kadara öğrendik. Hayatımızı kolaylaştırdı.

İnternet olmasaydı benim hayatım pek bir boş olurdu. Aynen şu TTnet reklamı gibi olurdu çekilmezdi valla... Ya sizin nasıl olurdu?

19 Eylül 2008 Cuma

Kandırılma Sobesi

Tanya sobelemiş kandırılmakla ilgili. Benim kandırılmakla ilgili küçüklüğüme ait acıklı hikayelerim vardır ama burada yazıp kimsenin kalbini kırmayacağım :):):)
Ben para dolu kavanoz diyeyim annem anlasın siz de merak edin.

Kandırılma hikayelerimden en komiği ise daha önce yazdığım abimin seni gözlerinin içine bakarak düşüreceğim diyerek altımdaki halıyı çekmesi ve benim havalanarak yere çakılmamdır. Ben popo üstü oturamazken annem askere gidecek abime seni torpille Hakkariye göndereceğim demişti abim ama altına minder koydum diyerek küçücük minderi göstererek kendini savunmuştu.Sonuç abim kura çekti Hakkari çıktı annem şoka girdi.

Bir başka kandırılma hikayem yine aynı abimle ki o benim 14 yaş büyük ikiz kardeşim olur.Bizim ailede benim dışımda herkesin ismi dedelerden babaannelerden alınmadır. Bu duruma abim ben küçükken şöyle bir açıklama getirirdi. Biz seni sütçüden aldık eşeğinin adı Zeyaydı. Sütçü üzülmesin diye eşeğinin adını sana verdik. Ben zır zır ağlardım.

Bu olayın intikamını oğlundan yani Metehan'dan Tarzanın maymunun adı kula eşeğinin adı Metehan diyerek sinirlendirip almışlığım var ki yaratıcı Metehan aynı tekerlemeyi eşeğinin adı Zeya Hala diye uyumlu hale getirip yüzüme çarpmıştır.
Şimdiki çocuklar bizim gibi saf değil valla.

Hem saf değil hem akıllılar.Geçen akşam yukarda adı geçen üçlü benim boyumda banyo dolabını bir el arabası yardımı ile apartmana taşırken verdiği fikirler ile işimizi kolaylaştırdı. Karşı apartmandan bir adam ceset taşıyoruz zannedip polise gidecekti uzun süre arkamızdan baktı. Artık abimlerin arabasına Yük ve Eşya taşır yazıp ek iş yapabiliriz. Nakliye işinde pek ustalaştık.

Bu arada diğer abimin eşinin ameliyatı bayramdan sonraya ertelendi. Hayırlısı olsun dedik. Bir an önce olup bitsin sağlına kavuşsun inşallah.

Şimdilik benden bu kadar 4 gözle bayram tatilini ve ofisteki masama sipariş verilen kokoş abajurumu bekliyorum...

15 Eylül 2008 Pazartesi

Fayans Trafiği

Bugün ben işteyken fayanslar geldi. Evden teslim alacaklardı. Getiren şöför arıyor ben geldim Cumhuriyet apartmanındayım ama burada Zeya diye biri oturmuyormuş diyor .Ben adama nasıl olur birini bulup sorun diyorum. Sadece bizim apartmanda değil mahallede sorsalar tanınacak bir ünüm var bu yüzden adama çemkiriyorum rahatlıkla.Adam inatla yok diyor.
Bu arada evi arıyorum adam gelmiş açın kapıyı diye. Annemi arıyorum aşağıda fayansçı var mı bir bakıver diye. Bizimkiler aşağıda kimse yok diyorlar.
Sıkı bir telefon trafiğinden sonra bizim mahallede bizimle aynı numarada bir Cumhuriyet Apartmanı daha olduğu ortaya çıkıyor. Fayanslar benim zır zır aradığım yaklaşık 10 kişilik bir heyet nezaretinde yukarıya taşınıyor.

Tüm işler bitsin Vedatla evde tadilatın püf noktaları diye bir kitap yazmaya karar verdik. Sıralama nasıl olacak, nelere dikkat edilmeli, ne nerden alınmalı gibi bilgiler içerecek bir de Vedat'ın planlama tabloları olacak. Valla bestseller olmaya adayız :):):)

Bu tadilat muhabbetinden ben bile sıkıldım çevremdekilerin durumunu hiç sormayın...

14 Eylül 2008 Pazar

Eylül ve ben :)

Şöyle bir arşive baktım geçen senelerde bu zamanlar neler yapıyormuşum diye. Benim eylül ayım genelde akademik yıl başlangıcı yüzünden yoğun mevsim dönümü nedeniyle baş ağrılı kararlar almakla ve sürekli yazmakla geçiyormuş onu anladım.
Üşenmeyen okusun sn 2 seneki 14 Eylüllerimi :)

2006 14 Eylül
http://zeya.blogcu.com/hafta-sonu-planlari_4175871.html
2007 14 Eylül
http://zeya.blogcu.com/yazmak_1056698.html


Dün gece yine başım tutar gibi oldu ma şu Nikken bileziği ile başlasa bile hemen geçiyor. İsteyen psikolojik desin bana yarıyor valla.

Bu sene Eylül ayında her zamanki yoğunluğa ek olarak tadilat işi çıktı.Ağustosta yapılması gerekenler Eylül'e kaldı. 2 hafta içinde büyük işin bitmesi bekleniyor. Aslında bitmesi şart çünkü üst kat komşum yengem (hehe 2 yengemde bu lafı hiç sevmezler ya) ameliyat olacak bu hafta ve o eve gelmeden tüm takırtıların bitmesi şart.
Benim şansıma bu hafta usta'da ameliyat olacak. Ben herşeyin tam ve zamanında olacağına inanıyorum yada inanmak zorundayım. Bu sakinliğim iyi mi bilemiyorum.
Vedat'ın araştırmaları ve programları olmasa bu kadar sakin olamazdım aslında. İyi ki var :)Sonu çok güzel olacak ama biz şimdide çok keyif alıyoruz. Onu seç bunu beğen beceriksizlik yap aptal sorular sor çokça gül. Daha ne olsun !!

11 Eylül 2008 Perşembe

En büyük Türkiyeeeeeeeeee

Bu akşam işten geldik kırmızı beyaz formalarımızı giydik ve Fenerbahçe stadının yolunu tuttuk. Ben en son maça gittiğimden beri stadlar bayağı değişmiş. Fenerbahçeliler övünmekle haklılar valla. Konser salonuna girer gibi girdik çıktık kibar kibar.

Geçen hafta annemde iftardayken Metehan Vedat abisi ile maç muhabeti yaparken hiç maça gitmedim demiş. Biri Fenerli biri Galatasaraylı bendeniz de Beşiktaşlı olunca haliyle Milli maç planı yapmışlar. Pazar günü biletler alındı. Metehan zıp zıp 3 gün geçirdi maç sayıklayarak.

Stada ilk girdiğimizde ikisinin de yüzünü görmeniz gerekirdi. Nasıl bir mutluluk.Ağızlar kulaklarda. Erkekler hiç büyümüyor valla. Keşke bir de yenseydik keyfimiz daha da artacaktı.

Biz stadın kibar tarafına gitmişiz. Sadece arkamızda bir adam Emre diye önden biri Arda diye Vedat'da Kazım diye bağırındı durdu. Arada kale arkası maraton maraton diye bağırınca birazcık bağırdık. Bundan sonraki hedefim kale arkası davullu zurnalı eğelence. Hem biletler daha da ucuzmuş.

Bu arada stadta maç seyretmek benim için yarısını anlamadığım bir filmi seyretmek gibi. TV'de en azından açıklama var. Burada ne olduğunu anlamak zor valla.Gole sevinip yerime oturduktan çok sonra sayılmadığını anladım.

Çok keyifli bir akşamdı. Futbolun bu kadar eğelenceli olduğunu bilmezdim.stadlar temizlenmiş.En son 15 yıl önce gitmiştim küfürden duramamıştım. Şimdi kalmamış küfür denilene göre. Valla süper bir deşarj yöntemi. Bir de hem maçı seyredip hem tezahurat yapmayı öğrendimmi tam olacak.Birini yaparken diğerini kaçırıyorum valla.

Sırada diğer Milli maçlar var. İyi ki varsın Futbol ay pardon Vedat tabii bir de Metehan :):):)

10 Eylül 2008 Çarşamba

Teknik Arıza

Teknik arıza sona ermiştir.

Telefonda ve e mail ile bana ulaşan herkese çok teşekkürler :):):)

Okunuyoruz bizde bir sorun olduğu için başka bir siteye yönlendiriliyordu otomatik olarak. Bu sorunu olanlar çözmek için blog şablonlarından okunuyoruz.biz'in javalarını kaldırmaları lazım.
Nasıl mı?
Bunun için blog yönetim sayfasında html kodu göster sayfasına girip Widget Şablonlarını Genişlet seçeneğini tıklayın ve control F'ye basıp çıkan kutuya Java yazıp şablonun içinde okunuyoruz biz'in java scriptini bulun.< script > yazan yere kadar silin. Böylece bu suçlu javadan kurtulmuş olacaksınız ve problem çözülecek :)

9 Eylül 2008 Salı

İhtiyacı olan okullara destek

Okullar açıldı. Ben her sabah kusarak okula giden bir öğrenci olduğum için okul hayatı üzerimden neredeyse 10 yıl geçse de okullar açıldı lafı hala içimi daraltabiliyor. Pazartesi sabahı iyi ki okul yok diye uyandım. Öğrencilere kötü örneğim valla.

Uzun zamandır tadilattan uzak bir yazı yazıyorum. Sizden bir ricam var. Tüm yurtta öğrenciler ders başı yaptılar. bazıları büyük şehirlerde okun öğrenciler kadar şanslı değil. Yeni öğretim yılına başlarken bazı okullar derslere tüm zorluklara rağmen başladı. Bir çok okulun desteğe ihtiyacı var. Aşağıdaki web sitelerinde öğretmenlerin öğrencilerine daha iyi bir eğitim vermek için çabalarını göreceksiniz. İnanıyorum ki herkesin kendi imkanları dahilinde yapacağı birşeyler vardır.

Okuma kitapları, kalemler, kırtasiye malzemeleri, sınıf posterleri, haritalar yada çalıştığınız sektöre göre yapılabilecek yardımlar. Mutlaka sizin de yapabileceğiniz birşey vardır. Anaokulu sınıfları için oyuncaklar, kullanılacak durumda kıyafetler. Lütfen düşünün siz neler yapabilirsiniz ve ertelemeden yapın. 10 tane okuma kitabı bile olsa, 50 tane kurşun kalem bile olsa.

http://www.kitapgonder.org/wp/

http://www.koyogretmeni.com/

ps: Okullara yardım göndermeden önce okul müdürleri veya öğretmenlerle telefonla irtibata geçmenizi öneririm. Böylece gerçek ihtiyaçları öğrenebilirsiniz. Bazı okulların ihtiyaçları karşılanmış oluyor.

7 Eylül 2008 Pazar

Değişim

Tadilat dolayısıyla burayı ihmal ettiğimin farkındayım ama tembellik yaptığımı sanmayın. Sürekli bir hareket halindeyim. İşe koş, eve koş, yeni eve koş, vitraya koş, çanakkale seramiğe koş, Bauhausa koş durumundayım.

Vedat excel'de autocad'i aratmayacak çizimler yaptığı için işim çok kolay. Herşey hazır gibi. Sadece bekleme sürelerini düşünmemişiz. Sıralama yapıp duruyoruz evin içinde elektrikçi, boyacı, fayans ustası köşe kapmaca gibi. Hani bir aralar bir kurt bir kuzu bir sandalcı diye bir bilmece vardı işte her an onu çözüyoruz sanki.

Keyifli bir değişim oluyor. Bayram tatili gittikçe yaklaşıyor ve hayat bir sürü süpriz getiriyor.
Ne güzel ne güzel ...

4 Eylül 2008 Perşembe

Oradan buradan

Aslında herşey yerli yerine oturuyor ama benim içim oturmuyor. Bazen bir endişe sarıyor. Neyse ki fazla kalmıyor. Temizlenip gidiyor. Bana sadece gün sayma kalıyor. Bayram tatiline, kırmızı mutfağa, yeni eve, 2. bayram tatiline.

Sabah abim aradı dün akşam power plate'e Zeya'dan okuduk diye 3 kişi uğramış. Çook merak ettim kim onlar diye. Blog sayesinde tanışmaları, karşılaşmaları, tesadüfleri çok seviyorum. Blogun bana kattıklarını da...

Tatil sonrası hafta bitiyor ama yine de bir hafta önce bu anlarda cümleleri kurabiliyorum. Omuzlarım hala bronz. Tatilin etkileri hiç bitmese keşke.

Bu yazı kısa kısa notlardan oluştu. Herşey yoğun yine ama zaman bulursam tatilli, resimli, iftar keyifli yazılar sırada :)

3 Eylül 2008 Çarşamba

Mucize

Burnumu oynatayım herşey yerli yerine otursun istiyorum hem de çok istiyorum. Herşey derken cidden herşeyi kastediyorum...

31 Ağustos 2008 Pazar

Tatil dönüşü

Dün Ayvalık sarımsaklı plajında kendimi şezlonga bağlayıp geri dönmeyi reddettim. Dönmemek için binlerce bahane buldum Deniz tüm bahanelerimi çok haklı buldu ama kös kös susurluk üzerinden Bandırma feribotuna bindik.
Bu sabah gözümü açtığım gibi kendimi Bauhausta yer parkesi seçerken buldum. Burnuma hala deniz yağı kokusu gelirken halim pek acıklıydı. Yarın işe gidip öğlen olmadan gerçek hayata dönüş yaparım.

Bu sene rotamız Bozcaada - Midilli - Ayvalık'tı. Denizle ikimiz son dakika ayarlamaları ile kendimizi yollara vurduk. Bozcaada her zaman ki gibi süperdi. Daha kalabalıktı sanırım artık iyice keşfedildi. Keyifli yemekler yedik, buz gibi denize girdik, Polente'de şen kahkahalar attık :)
Midilli'de Yunanlıların taklit yeteneğine şaştık, politik planlar yaptık, kiraladığımız fiyat puntomuz ile 8 çizilen virajlarda, daracık sokaklarda teklemeden dolaştık, bizim denizimizin daha güzel olduğunu anladık ve tatili Ayvalık'ın muhteşem denizinde istemeye istemeye bitirdik.
Bu tatilde tek eksiğimiz Melis'ti. O olmadan organize olma sorunumuz var da :):)

Bu yazı resimsiz olsun, ilerde ekleme yaparım hem de gidilecek görülecek yerleri yazarım.

Yarın Ramazan başlıyor. Kalabalık sofralar, miss gibi çorbalar, sımsıcak pideler, uyku arası yemekler demek. Benim için her ramazan çocukluğa yapılan bir yolculuk gibi. İftar sonrası tatlı turlarına çıkmak, sahurda üst kata veya alt kata gitmek ve bol bol güllaç yemek istiyorum.
Bir de bayram tatiline kadar gün sayıyorum. Yine yolcuyum da ...

20 Ağustos 2008 Çarşamba

değişimler, pratik bilgiler ve bavullar

Elimde yapılacaklar listesi tabanı yanan ayılar gibi koşturmalı bir hafta geçiriyorum. Planlar sürekli değişiyor ve değişimleri sevmeyen ben garip bir rahatım. İyi birşey mi bu?
Tatil planları değişiyor, ustalar değişiyor, ev değişiyor ve benim huzurum aynı kalıyor. Sevdim bu yeni hali.
Bu sabah elektrik ve sular idaresine gittim ve işlerim ışık hızıyla hal oldu. Türkiye'de herşey kötüye gitmiyor en azından bunu görmek umut verici. Sular idaresinin önünde herkes havaya bakıyordu. Leylekler gelmişler. Geçen gün iş yerindeyken görmüştüm bu sefer sular idaresinde.
Neye alamet acaba :)

Şimdi ihtiyacı olanlara pratik bilgiler geliyor. Çünkü ben kaç gündür internette bu bilgileri elde edemedim.

Erenköy Civarında oturanlar için elektrik İdaresi yani Ayedaş Atatürk Caddesindeki Starbucks'ın karşı sokağında.Araba ile giriş Mc Donalds'dan bir önceki sokaktan. Sözleşme yenileme için Elektrik sayaç no'su ev sahipleri için tapu fotokopisi, kiracılar için kontrat fotokopisi ve kimlik fotokopisi isteniyor. Kimlik ve vergi numaralarınızda yanınızda bulunmalı. Sözleşme ücreti 38,5 YTL.

Sular İdaresi yani ISKI Kadıköyde Deniz otobüslerinin biraz ilersinde. Sözleşme için ev sahipleri tapu fotokopisi, kiracılar kontrat fotokopisi ve kimlik fotokopisi götürmeleri gerekyor. Sayaç numarasını verirseniz tüm bilgiler çıkıyor.Eğer daireye ait eski bir su faturası götürürseniz daha kolay ulaşılıyor bilgilere. Sözleşme ücreti ve teminat 112,5 YTL. Sözleşme iptalinde bu para geri alınıyor.
Eğer başka birisi bu işleri sizin adınıza yapacaksa mutlaka Noterden vekalet isteniyor.

Şimdilik benden bu kadar. Yapılacaklar listeme bir kaç çizik atmaya ve bavul hazırlamaya gidiyorum.

Görüşmek Üzere

15 Ağustos 2008 Cuma

Komediler devri

Biliyor musunuz 2 erkek arkadaş evli yada bekar fark etmez hadi şöyle bir tatile çıkalım deseler, otelde yer de bulsalar rezervasyon yaptıramıyorlar. Özellikle Alanya bölgesindeki otellerin bir çoğu erkek erkeğe tatile çıkanlara rezervasyon yapmıyor.
Otelleri bu kararı almaya zorlayanları az çok tahmin edebiliyorum ama yine de bu yasak fazla değil mi? Erkek erkeğe tatile çıkanlara direkt sapık muammelesi yapmak. Yanında karısı olup rahatsız edici olanlar yok mu?
Bu konuyu çözmenin en kısa yolu tur şirketi çalışanlarını ayarlamak. Böylece yasak anında kalkıyor. Güzelce rezervasyonlar yapılıyor.
Ya da rus kızlara hiç bakmayacağım,onlarla hiç işim olmaz zaten benim sevgilim var bütün gün elimde telefon onu arayacağım sözleri vermeniz gerekiyor.
Kadın başına tatile çıkma özgürlüğü olanların en azından böyle kısıtlamaları yok. Bazı kadınlar erkeklerden daha özgürdür. Bu tip kadınların soyları tükenmezse tabii :):):)

Bu aralar canım yazmak istemiyor, gazete televizyon hiç istemiyor. Bu olanları sevmiyorum. İnsanların yok yere ölmesi sinirimi bozuyor. Bu süreç bitecek mi? Yoksa bu olanlarda alışkanlıklarımız haline mi gelecek. Normal diyip geçecek miyiz? En çok bundan korkuyorum.

Kısa bir ara . Tatile çıkıp, yenilenip, umut dolup, dinlenip, tadilatı bitirip geleceğim...

Hoşça kalın...

11 Ağustos 2008 Pazartesi

Planlar Planlar Planlar

Bu aralar o kadar çok tatili özledim ki. Aralıktaki bayram dahil olmak üzere tüm bayram ve tatillere rezervasyonları yaptırdım. Şimdi sırasıyla gün sayıyorum. Deniz tatili, gezme tatili, çok uzaklara gezme tatillerine.
Aralara tadilat ve taşınma yerleşecek, heyecanla kırmızı mutfağı bekliyorum, çizimler geldi bile.
Dün gece Denizle buluştuğumuzda burundan burundan gelen ağrı migrene dönüşüp gece beni yerden yere vurdu. Şimdi migren sonrası enerjinin keyfini çıkartıyorum. Bu enerji ile gelecek seneyi bile planlayacak gibiyim.
Az bir zaman sonra kafamı serin sulara sokuyor olacağım. O zamana kadar yapacak çok şey var.
çalışmak, derlenmek toparlanmak lazım...

7 Ağustos 2008 Perşembe

Bir buluşma, 1 kilo ve çokça tatili bekleme

Dün gece bol kahkahalı, süper sohbetli harika bir gece geçirdim. Şebnem ve Tanya'nın geleneksel House Cafe çarşambalarından birine sonunda gidebildim. Uzun zamandır planlıyorduk biz bunu.
Zır zır bütün hayatını yazınca buralara ilk tanışma ilk tanışma gibi olmuyor. Mutfağından sapığına karşındakiler herşeyini bilince sohbet daha da derinleşiyor. Etrafın şaşkın bakışlarına aldırmadan kahkahalar attık arada biz de etrafa şaşkın bakışlar fırlattık. Kısacası harika bir gece geçirdik.
Şebnem !! Zeya bunu çok çok sevdi :):) Tanya ben size bayıldım. Bloglardan düğünden eğelenceye herşeyi takip edip sonra herşeyin sahiden olduğunu görmek çok keyifliydi. Yine buluşalım eşli dostlu ama bu sefer garsona tembihte bulunmayalım sıralayalım şişeleri :):)

Keyifli akşamın ardından sabah diyetisyene gittim. 1 kilo gitmiş bile hem de 600 gr'ı yağdan. Sevinçli sevinçli geldim işe. Tatile kadar bikini diyetine devam. Son 2 hafta...

Yine kafamda bir sürü proje dolaşıyor. Çook çalışmam lazım çooook :)

5 Ağustos 2008 Salı

Hafta Sonu Notları ve planlar planlar

Gezmekten ve araştırmaktan yazmaya vakit bulamadığım bir hafta sonu geçti.
Cuma akşamı kızkıza cadde keyfi yapacakken Deniz'in kışkırtmaları ve biletleri sayesinde kendimizi 40 derece Kenan Doğulu partisinde bulduk. Üniversite yıllarını andık ne çok zaman geçmiş dedik. İçimdeki huzur dengesine bakınca ben iyi ki geçmiş dedim o ayrı.
Cumartesi sabahı bütün gece ayakta eller havaya gecelerin benim için artık geç olduğunu düşünerek uyandım. 1 çift patates göz, boru gibi bir ses ve ağrayan ayaklarla işe gidip öğrenci görüşmelerine girdim. Gariptir ki diyet nedeniyle bir yudum alkol almasamda sanki şişeleri devirmiş gibiydim.
Bu hal bizi durdurmadı Denizle başladığımız alışveriş turu Melis ve Oya abla'nın katılımıyla büyüdü. Kabinlerde giydik çıkardık, onu al bunu alma tavsiyeleri yaptık, melekli kolye aradık derken saatler geçti.Akşam üstü bir kafede bir sürü plan yaptık. İşe dair, geleceğe dair, tatillere dair.
Pazar günü dekorasyon dergileri arasında geçti. Ben son 5 senedir sanırım bugünleri düşünüp dekorasyon dergileri biriktirirdim. Hepsi ortaya döküldü. Ölçüler alındı. Sanal yerleştirmeler yapıldı. Ben gözümü kapatınca evin yeni halini görmeye başladım. Umarım herşey kolayca halolur.
Dün akşamda Denizle tatil toplantısı yaptık. Bozcaada planını yaptık sonrasını rüzgara bırakmaya karar verdik. Nereye eserse diye. Kafamı soğuk suya sokup dağlara bakarak yüzmek istiyorum
artık tatil başlasın...

30 Temmuz 2008 Çarşamba

Tatil Hazırlıkları Volume 5

Tatile 3 hafta kaldı, yumurta kapıya dayandı ben de diyetisyen kapısına. http://zeya.blogcu.com/206431/ yazım hala geçerli. Aynı yorumlar aynı israrlar aynı terane.
Ben sıkıldım insanlar yorumlarından sıkılmadı. Ben fikir almak istemediğim zamanlar fikir veren insanları sevmiyorum. Özellikle kendi hayatlarında yapmadıkları bişeyi benim hayatımda israrla diretiyorlarsa iyice deli oluyorum.
Diyetisyenim Sevinç Hanım karşıya taşındığı için yeni bir diyetisyen bulmuş annem Nil Diyet diye. Çok pozitif bir yer, rengarenk bir diyet listesi var tam benlik.Web sayfasıda dolu dolu : http://www.nildiyet.com/
Ölçümler yapıldı hedefler planlar yapıldı. Bu sene beni power plate kurtardı aslında kilom normal ama ben daha bir normal olmasını istiyorum. Deli misin sen diyenlere aşağıdaki yazımı hatırlatırım. Ben bir sabah şişman uyanmaktan bile korkarım. Bu yüzden 2 kilo alsam diyetisyene koşarım.
http://tuttosuzeya.blogspot.com/2008/02/2-resim-arasndaki-25-fark.html

Şu anda Fenerbahçe orkestrası yerini aldı iş yapamaz duruma geldik zaten. Maç sezonu açılıyor sanırım. Ne kadar erken. Bu hafta bitip hafta sonu gelsin artık. Incık cıncık işler, gereksiz işler bitsin ama... bu postu yazarken uğraştığım mıncık işler bitti. Hafta sonu hemen gelmese de olur hafta içinin keyfi çıksın önceeeeee

Sanırım damarlarımda çikolata olmadan bu hayat çekilmiyor :(

29 Temmuz 2008 Salı

bir dizi, birkaç plan ve bir dua

Yine günler tık tık geçiyor.İçimdeki saat hızlı hızlı çalışıyor. Gece yatağa yattığımda kafamdan bir sürü şeyler geçiyor. mozaikler, seramikler, dosyalar, vizeler, öğrenciler bir de bu aralar her akşam seyrettiğim çaresiz ev kadınları dizisinde illa ki Bree.
Hiç seyrettiniz mi o diziyi? Ben parça parça seyrederdim şimdi CDlerini ele geçirdim. Her akşam arkadaşlarımla buluşuyorum :):) Bree gibi bir kadın olabilir mi? En problemli zamanlarda suratına gülümsemesini yerleştirip biraz daha patates isteyen var mı diye mutfağa koşmasına bayılıyorum. Robotumsu bir kadın.
Bu arada bugün efsanevi kırmızı mutfağın ilk adımları atıldı. Bu kadar mutfak takıntısı içinde evdekilerin benim sihirli değnek değmişçesine harika bir ev kadınına dönüşme hayalleri var.
Ama bence mutfakta buzdolabı, ocak ve bulaşık makinesi olmasa dolaplar harika yerleşiyor ...

Artık tatil gelsin günler tık tk yerine plof plof geçsin istiyorum. Amazondan kitaplar da geldi. Artık tatile hazırım. Tabii 2 hafta sıkı bir diyetle verilecek 3 kilo planı gerçekleşirse daha da hazır olacağım.

Bu arada bugün kandil. Ülke olarak huzurlu günler dualarımız kabul olur inşallah. Bombaların, ölen çocukların , alçak katillerin olmadığı birlik beraberlik içinde güçlü bir Türkiye. Çok mu zor?

26 Temmuz 2008 Cumartesi

Hafta Sonu, asansör ve öylece geçen günler

Bu hafta da çabuk çabuk bitiverdi. Cumartesi geldi bile. Birazdan bu sıralar hafta sonlarımın değişmez mekanları yapı, dekorasyon, mutfak mağazalarına gideceğim.

Perşembe günü apartmanın 2 asansörü birden bozulunca kalakaldık. 12 kat in çık nasıl olacak. (Gamze'nin kulaklarını çınlattım :):)) Bulduğum çözüm yolları aile tarafından reddedildi ve bahçedeki yemeğin ardından paşa paşa 12 kat çıktık.

Oysaki perşembe pazarından küfeli hammal projem adamların bel sağlığı nedeniyle pek iyi olmasa da kafesli vinç projem kesinlikle uygulanabilirdi. Annem en çok Suadiye Otelinde kalıp faturayı asansörcüye gönderme projemi sevdi.

Neyse ki ertesi gün 2 asansör birden yapıldı da bahçede projelerim yerine zır zır kırmızı mutfak anlatabildim. ..

23 Temmuz 2008 Çarşamba

Büyük konuşMAmak lazımmış !!

Kendinizdeki değişimi fark edip şaşırıyor musunuz? Bana öyle oluyor. Önce şaşırıyor sonra gülüyorum. Zaten ben neyi yapmam desem bir süre sonra kendimi onu yaparken buluyorum. Kimde neye sinirlensem aynısını yapıveriyorum. Hayatın oyunu mu bu?

İtiraf ediyorum geçen gün uzun zamandır konuşmadığım birini görüp ilk iş tatil ne zaman diye sordum. Soru daha ağzımdan çıkmadan kahkahalarla güldüm. Karşımdaki hiç bir şey anlamadı haliyle.

Sonra bir şeye takıp her yerde zır zır onu konuşanlara sinir olurum. Şimdi ben her yerde cır cır kırmızı mutfak, mavi banyo, yer döşemesi , usta konuşuyorum. Karşımdakileri bayarcasına. Bu karşımdaki genelde Vedat oluyor. Yazık :):)

Sonra sarı saçların doğal olmadığını insanların neden saçlarını sarıya boyattığını merak ederdim. 3 senedir sarı saçlarımdan ben suçluyum ve çok alıştım dönesim yok.

En komiği öyle senelerce çıkan insanlara manyak mı bunlar neden evlenmiyorlar ki bu kadar sene çık çık nereye kadar derdim. Nereye kadar olduğunu hala görmeye devam ediyorum :):):)

Bu yüzden artık bişeyi sevmiyorum, istemiyorum asla yapmam dediğim zaman için için gülüyorum nasılsa bir gün bir şekilde karşıma çıkacağını biliyorum. Bir de bu cümleleri kurarken dikkat etsem. Yok en radikalinden sloganlar atmaya devam ediyorum...

21 Temmuz 2008 Pazartesi

Hafta sonu puanı % 100

Denizle tatil toplantısı yapılsın (Melis'de gelsin)... Yapıldı karalar verildi artık sorulara hazırım :):)Ikea'dan mutfak seçilsin... kırmızı kırmızı kıpkırmızı Artık bir ustada karar kılınsın... araştırmalara devam Koctaşa bir koşu gidilsin...gidildi bir de yetmedi üzerine bauhaus yapıldı. Naneli limonata içilsin içine yeşil elmalarda konsun...hem denizle hem vedatla limonata keyfi yapıldı. Vedatla kafa kafaya güzel bir film seyredilsin...Lost son 4 bölüm seyredildi ben yine rüyalarımda ada görmeye başladım. Bol bol uyunsun... evet evet evet planlandığı gibi bol bol yazılsın... bol bol olmasada azıcık yazıldı. sahilde yürüyüşe başlansın...Pazar gecesi mehtap altında kısa bir yürüyüş Vedatla balık gecesi yapılsın... çiğköfte :):):) hiç gazete okunmasın, haberlerde gözler sımsıkı yumulsun... Levent Kırca parodisinde yaşadığımız unutulsun... unutturmuyorlar ki her gün yeni bir bölüm. Yine de benim umudum var son bölüm yakın...

18 Temmuz 2008 Cuma

Hafta Sonu İstekleri

Hafta sonu geldi bile bu hafta sonu için isteklerim geliyor. Pazartesi bakalım % kaç başarı sağlayacağım.

Denizle tatil toplantısı yapılsın (Melis'de gelsin)... Ikea'dan mutfak seçilsin... Artık bir ustada karar kılınsın... Koctaşa bir koşu gidilsin...Naneli limonata içilsin içine yeşil elmalarda konsun... Vedatla kafa kafaya güzel bir film seyredilsin... Bol bol uyunsun...planlandığı gibi bol bol yazılsın... sahilde yürüyüşe başlansın... Vedatla balık gecesi yapılsın...hiç gazete okunmasın, haberlerde gözler sımsıkı yumulsun... Levent Kırca parodisinde yaşadığımız unutulsun...

16 Temmuz 2008 Çarşamba

Tatil ne zaman?

Akşamları çayla balkona kurulup bir de müzik açıp kitap okumayı ve yazmayı çok seviyorum. Dün balkondan ateş çıkıyordu resmen. Her zaman esintili şalsız oturulmayan balkon kaynıyordu.
Ama sabah aynı balkona uçuşarak koştum ve minderleri içeriye kaçırdım ıslanmadan. İstanbul böyle bir şehir işte süprizlerle dolu. Yaz içinde kış süprizini sevdim ben.

Bu arada herkeste aynı soru. tatile çıkmayacak mısın? Neyse evlilik sorularına ara verildi tatil nedeniyle. Girdiğim dükkanlardan, alışveriş yaptığım manavdan, yolda karşılaştığım uzaktan tanıdıklara kadar soruyorlar tatil ne zaman diye. Hayır çıksam farketmeyecekler çıkmasam anlamayacaklar. Onların hayatında bir şey değiştirmeyecek ki. Ben takıyorum sanırım bu sene ki takıntım da bu.

İş nedeniyle o kadar çok soruya cevap vermem gerekiyor ki günlük hayattaki sorular beni boğuyor sanırım. Bu yüzden bu sene en çok akşamları evde sessizlik içinde oturmayı seviyorum. Televizyonu bile açmadan sadece müzik sesinde ve konuşmak zorunda olmadan.

Tahammül seviyem sıfır nedense.

Hem daha tatil planı da yapmadım işte bu yüzden boğuyor ya tatil soruları ...

ps: bir ara bir liste yapıyordum bana sorulan anlamsız sorular diye. Listeye devam edeyim ben :)

14 Temmuz 2008 Pazartesi

Okunmuş Kitaplar

Uzun zamandır okuduklarımı yazmadım. Mutlaka atladıklarım var ama aklıma geldiği kadarı ile okunmuşlar listem...

13
Zeynep Tunuslu

İçinde kadın olan öyküler. Öykü okumayı sevmememe rağmen hoşuma gitti bu kitap. bu kadının aykırılığını hep sevdim zaten ben.


Alışverişe Aşk Molası
Neslihan Özyükseler

İlk kitabı alışverişe kahve molasını sanki bir arkadaşımla kahve üstünden dedikodu yaparmış gibi okumuştum. bu da öyle. Tam tatilde deniz kenarı kitabı yada akşam işten gelip kafa boşaltma. Sanki hepimizi anlatır gibi. en azından bazen beni :)


İkinci Şans
Jane Green

Bir tatil kitabı daha. Bu aralar anca bunları okuyabiliyorum. Daha ciddi kitaplar başucumda kulede.Beynim almıyor onları. Okul yıllarından beri birbirini görmemiş bir grup insan bir arkadaşlarının ölümüyle bir araya geliyorlar. Keyifli okunuyor.

Inovasyonla Başarıyı yakalayan Türkler
Şafak Altun

Başarı hikayeleri okumayı severseniz bu kitabı mutlaka okuyun. Özellikle Marka yönetiminde inovasyonla ilgili iseniz. Pazarlamanın gücünü anlatan hikayeler...

Leylak Zamanı
Maeve Binchy

Bu yazarın kitapları dedikodu tadındadır. İrlanda kültürünü publara gitmelerini, aile ve mahalle yaşamını çok güzel anlatır. O kitaplardan biri daha. Leylak renkli bir minübüsle her hafta sonu eve dönenlerin birbirinin içine geçmiş hikayeleri.

Yatakta İyi
Jennifer Wenner

Kitabın isminden dolayı yanımda taşıyamadım :) Bu yüzden biraz geç bitirdim. Eski sevgilisi bir köşe yazarı olursa köşesinin ismi Yatakta iyi ise ve ilk yazı kilo sorunu olan Cannie'yi anlatan iri bir kadını sevmek ise ????.

Yaşam Koçluğu
Talane Miedaner

Bu kitabı elimden düşürmiyorum. Kimbilir kaçıncı okuyuşum.İçindeki alıştırmaları seviyorum. Talane'nin harika fikirler verdiği bir blogu var. http://www.lifecoach.com/free/index.htm

Una coppia come tante
Isabelle Miniere

Bir çiftin birbirinden kopma hikayesi. Aslında hiç sorunları yok gibiydi..

Il giorno in Piu
Fabio Volo

Giacomo hergün işe giderken tramwayda gördüğü kızla bir türlü konuşamaz. Kızın onu kahve içmeye davet ettiği gün ülkeden ayrılacağını öğrenir. Newyorka bir kaç haftalığına onu ziyarete gittiğinde bir oyun oynarlar. Sevgili gibi olma, sonra evli gibi olma hatta kendilerince düğün bile yaparlar. Sonra hikaye gelişir. Sonunu anlatmayacağım çünkü belki Türkçye çevrilir. Bu aralar okuduğum yabancı kitapların Türkçeye çevrildiğini görüyorum çünkü...


Ne Adem Ne Havva
Amelie Nothomb

Japonya'da bir Amerikalı kadın ve ingilizce öğrenmek isteyen kendi kültürünen nefret eden bir Japon'un hikayesi.Bu yazarın diğer kitaplarını da okumak istiyorum.

13 Temmuz 2008 Pazar

Bol gezmeli hafta sonu

Bu hafta hafta sonu cuma akşamından başladı. akşam bahçede abimin doğum gününü kutladık hep beraber. Garip bir yorgunluk vardı üzerimde ertesi gün hiç işe gidesim olmayınca Deniz ve Melisle bir kahvaltı programı yaptık.
Sabah 10'da yola çıkıp bebek kahvesinde kahvaltı ettik. Sahilde yürüyüş yapıp bence İstanbul'un en güzel manzaralı starbuck'sı olan bebek starbucks'ta kahve içtik.
Sonra kendimizi Eminönünde bulduk. Marputçular han, şark han gezdik durduk. İlk başta erken saat nedeniyle pek boştu ama sonra insan seli sıcakla birleşince koşarak kaçtık ve kendimizi kanyon'a attık. Aynı gün içinde sıcaktan çıldırma ve soğuktan donma nasıl yaşanır gördük. artık çok sıcak diye şikayet edince kanyon'a gideceğim. Garson'dan istediğimiz şallara sarılıp titreye titreye yemek yedik. Akşam kocaman bir İstanbul turunun yorgunluğu ile eve geldik. Neredeyse 12 saat gezmişiz.
Pazar günü bunca gezmeden sonra evden çıkasım yoktu. Gazete kitap televizyon eşliğinde koltuk üzerinde mesaimizi doldurduk Vedat'la. Tadilat planları yaptık birazcık. Hala plan devresindeyiz. Neyseki zevklerimiz uyum içinde hızla ilerliyoruz bu yüzden.
Böylece hafta sonu bitti. Yarın yine pazartesi nidaları eşliğinde uykuya gidiyorum. İyi haftalar herkese...

11 Temmuz 2008 Cuma

Dün akşam !!

Dün akşam artık gelenekselleşen buluşmalarımızdan birini yaşadık . Nalan'ın gelmesi ile senede 2 defa toplanır olduk. Nalan, Lale abla, Nurdan , fasulyeden blogcu Zuz. Aslında gruba Ebrucuk da dahil ama o kuşadasında tatilde. Telefonla katılım sağladı. Bu sefer Lale Abla'nın kızları Nazlı ve Gamze'de aramızdaydı.
Bu sefer ki toplantı mekanımızı bizim evdi. Car car her konudan konuşup, planlar yaptık. Nalan'ı mutlaka trene bindirmeye karar verdik. Ordan burdan konuştuk. Utanarak itiraf ettim ki ben evde dördüncü defa çay demledim. Neyseki Lale abla ve çay uzmanı Nalan'ın onayından geçtim.
Ama ben kahveciyim eğer isteselerdi starbucks'a taş çıkartacak kahve seçeneklerini dökerdim ortaya.Çok çabuk bitti daha konuşacak çok şey vardı. Gece herkes gidince iyi ki blog yazaya başlamışım dedim. Kazançları öyle güzel ki...
Bir de Lale Abla'yı tebrik etmek istiyorum. 2 tane pırlanta yetiştirmiş. Bir öğretmen bir de öğretmen to be fıstık gibi 2 kız. Zaman zaman kızlar hakkında yazılar yazıyordu ama onları tanımak çok keyifli oldu. İyi ki geldiler.Gamze'ye çifte teşekkür uzun yolları aştığı için :):):) İler de çocuğum olursa öğretmenleri Nazlı ve Gamze olsun. Başka bir şeye gerek yok. Öğrencileri gerçekten çok şanslı...

Çok teşekkür ederim herkese !! İyi ki geldiniz!!

ps: Nalan'ın getirdiği içkiyi ikram etmeyi unuttuğum için tekrar geleceksiniz. Bu sefer ekmeyi de yemek bitince sofraya getirmeyeceğim söz !!

10 Temmuz 2008 Perşembe

Bir buluşma

Sabah sabah çıkıp kendimi Beşiktaş'a giden vapurda bulunca keyfim pek yerine geldi. Hele açıkda yüzüme kimse sigarasını üflemeyince midem de bulanmadı. İskelede indiğimde nerede buluşacağımızı okumayı unuttuğumu farkettim. İyi ki cep telefonu var. Lale Abla'yı arayıp nerede buluşacaktık biz çığlığı attım.
Sütiş'i sora sora özsüt'ü bulduk :). Önündeki tek masada oturan kişi Ece'ninbalkonuymuş. Lale abla olmasa ben içeri girer bir kaç masa gezerdim. İlk masaya sormazdım. :):):)Tam yerimize yerleştik ki Nalan'da geldi.
Nalan'la senede 1 kere görüşsek de topu topu birbirimizi bir elin parmaklarını geçmeyecek kadar görsek de sanki upuzun bir zamanı paylaşıyoruz gibi geliyor. Lale abla ile zaten akraba gibi olduk. :):) Bu blog buluşmalarının büyüsü ilk gördüğün andan itibaren kırk yıldır tanıyormuş sıcaklığına ulaşıyorsun. Yazıların büyüsünden sanırım. Oradan buradan sürekli konuştuk. Yazılardan tanıdığın kişi kanlı canlıda aynı olunca pek keyifli oluyor. Ece bize dikiş makinesi ile yaptığı cicilerden getirmiş, öyle güzeller ki.
Bazen hayattan molalar alıp sonra devam etmeyi seviyorum. Rutini kırmak gibi. Dün de o günlerden biriydi. Bir de Vedat haklıymış ben işe bir kaç saat geç gidince hayat durmuyormuş ...

7 Temmuz 2008 Pazartesi

Durumlar

Yaz akşamları uzun uzun ya şimdi. Ben en çok balkonda püfür püfür oturmayı seviyorum bu sene. Okuyorum, yazıyorum ve tadilat planları yapıyorum. Bir de harekete geçsem.
Yaz ritüellerim bu sene hala başlamadı. Sabahları sahile gitmeler, yürüyüşler, akşamları dondurma turları, adaya yemeğe kaçmalar, bahçe sinemaları, upuzun akşam yemekleri...
Önce beynimin içindeki kararlar yerlerine otursun, hindi gibi düşünme seanslarım bitsin hepsine sıra gelecek biliyorum.
Hem mavi hem siyah hem kırmızı hem bembeyaz hem metalik hem hem başka şeyli mutfak isteyen ama aralarından karar veremeyen bir insanın sevgilisi olmak zor olmalı. Siz ona sabır dileyin. Ben banyo isteklerimi sıralayacağım daha...

3 Temmuz 2008 Perşembe

Y.A.P. Yaşamı Anlamlandırma Projesi



Hayat çok hızlı olmasına rağmen her sabah uyanıp bugün herşeye tam zamanında yetişiyorum diyorum. Sonra saate bakmayı bırakıyorum. Spora oradan işe, oradan iş sonrası aktivitelere hiç çabasız zamanında yetişiyorum. Boşuna bunca zamandır geç kalıyorum, zaman yetmiyor stresi yaratmışım.

Şimdi sırada ben herşeyi tam ve zamanında hatırlarım cümlesi var. Sürekli birşeyler unutmaktan korkuyorum. Benim işim detaylara ve problemleri ön görmeye dayanıyor. Eğer herşeyde 2 adım önü görürsem tıkır tıkır ilerliyor. Yoksa sinir, stres basıyor. Ben hep bişeyleri unutmaktan,atlamaktan korkuyorum. Bu yüzden minik kağıtlar, post itler, defterler doluyor. Meşhur listelerim var bir de. Yine de bazen panik oluyorum. Bunu da bir çözsem ...

Bu aralar herşeye vakit ayırırken Y.A.P bloğuma'da vakit ayırmak istiyorum. Daha sık güncellemek, içeriği zenginleştirmek istiyorum. Uzun zamandır onun reklamını buradan yapmamıştım. Eğer hala bilmeyen varsa diye işte Yaşamı Anlamlandırma Projesi


2 Temmuz 2008 Çarşamba

Haftalık notlar


Ne çok zaman olmuş yazmamışım... Neler neler yaptım :)

Cumartesi günü İstinye Parka alışverişe gittik. Deniz ve Oya ablayla. Bu sene size de oluyor mu bilmiyorum ama ben dükkanlara gir çık bulamıyorum. Herşey çok pazar malı gibi geliyor. Bu yüzden bütün yaz siyah atlet kot ile geçiyor. Benim şikayetim yok :)
Ama iş ayakkabıya gelince buldukça buluyorum. Hatta hepsini almak istiyorum seçemiyorum.
İşte bu yüzden Cumartesi günü yine elimde yukarıdaki ayakkabı ile döndüm eve. Yatırımlarımı ayakkabıya ve wii'ye yapıyorum ilerde hepsi para edecek bakın görün :)

Pazar günü hiç evden çıkmadım. Çok sıcaktı çünkü. evde televisyonun karşısında kendimi şarj ettim. Vedat geldi. Yeni keşfimiz fish of north'dan balık söyledik. Evde balık keyfi için ideal.
Balık çorbası, garnitür bezelyeli soğanlı patatesi ve sebzeleri tabii ki balıkları harika. Daha yerini gidip görmedik ama eve çokça istettik. Özellikle ben zencefilli ballı somon balığına bayılıyorum. Siz ben öyle şeyler yemem derseniz dağ kekikli somon balığı da isteyebilirsiniz. Mecdiyeköy ve kozyatağı şubeleri var.
Bu hafta bahçe sezonunu açtık. Geçen hafta bahçede küçük bir fish of north partisinden sonra Pazartesi akşamı kocaman bir aile yemeği yedik. Eskiden yeniden konuşup Metehan'ın konseri eşliğinde çok keyifli zaman geçirdik. Metehan sosyalliği ile bana çekmediği kesin ben o yaşlarda annemin eteğinin arkasından bakardım hayata.
Yaşam çok garip annenin eteğine yapışık başlıyorsun hayata sonra aile ortamlarından koşarak kaçıyorsun sonra bir yaşa gelince burada benim yaşım oluyor o bir yaş en keyifli zamanların aile ile geçtiğine karar veriyorsun. Kocaman masanın çevresinde ailecek bir şarkıyı paylaşmanın keyfi tüm haftaya yansıyor.
Bu ara bir sürü kitap okuyorum, çokça çalışıyorum, küçük krizleri atlatıyorum ve asıl yapmam gereken şeyleri yapmayıp sürekli erteliyorum. Herşey kendiliğinden olsun istiyorum. Akışa bırakmak böyle bir şey mi acaba?

28 Haziran 2008 Cumartesi

Altın Makas

Ece'nin balkonuna gidip dikiş makinesi tıkırtıları duyunca aklıma geldi. Annem bile bu anıyı unutmuştur. Bizim evde masalı bir singer dikiş makinesi vardı. Kim dikiş dikerdi bilmiyorum ama arada kapağı açılırdı. Akrabalardan birinin sünnet düğünü olduğu gün bana elbise dikilmesi için annemle sanırım Edide bir de Selma Abla makinenin başına geçmişlerdi. Ben heyecanla bekliyordum. Annemin evde tek keskin makas olan köşe bucak saklanan bir makası vardı altın rengi. Altın Makas derdik ona.
Annemler dikişe çay arası verdiklerinde odada dikiş makinesinin yanında parlayan altın makası gördüm. Elime aldım ve ilk iş saçlarımı yol yol kestim. Hala neden yaptığımı bilmem. Annem odaya girip kadamda tren yolu gibi deriyi görünce şoka girmişti. Bir hız berbere gidilmiş ve saçlarım anca besleme modeliyle kurtulmuştu. O geceden hayal meyal hatırladığım bir resim var. Elbisem gayet güzel saçlar korkunç.
Yıllar sonra kendime bir dikiş makinesi aldım. İlk heves bir etek dikmiştim ama onla kaldım.
Makine ve bir hurç parça kumaş arada bir bana göz kırpıyor ama yüz vermiyorum. Bu hafta sonu bir deneme daha mı yapsam acaba?

ps: Moonsun'dan çok anlamlı bir mail aldım. Bir okula destek için yardımlarımızı bekliyor. Önce olayı bir şekillendirelim sonra hemen sizle de paylaşacağım.

İyi hafta sonları herkese :)

27 Haziran 2008 Cuma

Bugün...

Hiç durmadan telefon çalıyor, sürekli mailler geliyor, unutmayayım diye yazılan küçük kağıtlar birikiyor. İşte öyle çılgın günlerden biri. Ben biran önce akşam olsun bu arada tüm işler yapılmış olsun, Yarın yine işe gelecek olsamda hafta sonu bir kenarından başlasın, tatilden yeni dönen Vedatla buluşulsun keyifli bir yemek yensin istiyorum...

Son 1,5 saat...

24 Haziran 2008 Salı

Sıcak havalarda...

Yine Afrika sıcaklarından bahsediliyor ben bütün gün klima altı olmaktan pek sıcağı anlamıyorum. Akşamları hala yorganıma sarılıp yatıyorum. Üst kattakiler bu duruma çok şaşırıyorlar. Ya benim evim soğuk ya kanım az. Yazın topu topu 3 gece yorganı bırakırım ben onda da ayak ucunda durur ya üşürsem diye. Ben farketmeden üşüyüp hasta olacağım diye çok korkarım. Hele cam açık falan terden ölsem yatmam ya uyurken üşüyüp anlamazsam diye.

Sıcak havalarda herkes bol bol su iç sıvı al der ben nedense boş boş su içemem. Bu yüzden susuz kalmamak için yeni içecekler keşfediyorum. Limonlu su, naneli su, şeftali dilimleyerek elde edilen şeftalili su, aynı yolla elde edilen çilekli su masamda kokteyl havası yaratıyor. Gelenler kesin benim sabahtan içmeye başladığımı düşünüyorlar. Bu hafta günde 2,5 litre su 5000 kere tuvalet döngümü tamamladım.

Ben bir de sıcaklarda hatta soğuklarda bile krem süremem. Elimde krem kalırsa delirecek gibi olur 45 bin kere yıkar yine de rahatsız olurum. Ameliyat eldivenleriyle krem süren başka tanıdığınız var mı bilmiyorum. Belki de tek cins benim.
Bu el olayına sıcaklarda büyük yüzük takamamak da dahildir. Bu yüzden sabah takılan yüzük masaya çıkartılır.Masada 5 -10 yüzük birikince toplu eve götürülür.

Sıcak durumlarım böyle işte...

23 Haziran 2008 Pazartesi

Hafta Sonu

Bu hafta sonu yine pek hızlı geçti. Aslında Cuma'dan pek iyi başlamadık ama neyse ki sonu iyi geldi. Cuma günü abim ufak bir kalp sorunu nedeniyle hastaneye kaldırıldı. Neyse ki bir gece kalıp çıktık. Maçı kardiyoloji bölümünde heyecan yasak denilen yerde seyrettik. Verilen ilaçlar nedeniyle abim pek anlamadı ama maç sevmez ben sessiz sessiz çıldırdım. Cumartesi sabahı müşayede bitince taburcu olarak eve geldik. Herşey normale döndü. Ama hepimiz çok korktuk. Bir kez daha anladık ki herşeyin başı sağlık.
Cumartesi günü uykumu almaya çalışarak geçti. Akşam Deniz ve Melisle mini bir wii partisi yaptık.
Pazar sabahı ne yapsam diye uyandım. Önce bir koşu bir odayı daha çöp evlikten kurtardım. Sanki sarayda yaşıyorum oda oda gidiyorum bitmiyor. Sona geldiğimde ilkinde yine birikiyor. Ne yapsam diye aklımdan bir sürü seçenek geçirken kendimi bir anda koşarak :) annemle metroda bulduk. Bir sürü ev alışverişi yaptık. O yetmedi akşam üstü Denizlerle Ikea'ya gittik. Ucuzluk varmış 7 Temmuz'a kadar. Benim koltuk yarı fiyatına inmiş. Pek fazla bişey kalmamış aslında.Raflar boşalmış. Alışveriş çılgınlığı devam ediyor. Akşam da pek keyifli bir yemek yiyip eve döndüm. Evleri kontrol ettim asayiş berkemal. Elimde kitap hafta sonunu bitirdim.

19 Haziran 2008 Perşembe

Yaratıcı Pazarlama Fikirleri

Bazı pazarlamacılar öyle bir pazarlama fikri geliştirirler ki fazla bütçeye gerek kalmadan kolayca hedefi tam 12'den vururlar. Ben böyle fikirlerin çıkış anını çok merak ederim. Sevdiğim bir reklam gördüğümde bu fikir acaba nasıl ortaya çıkmış, alternatifleri nelerdi diye düşünmeden edemem.
Bazen de bulunan pazarlama fikri o kadar beğenilir ki işin suyu çıkar. Eskiden gazeteler ansiklopedi ve hediye verirken böyle olmuştu. Artık iş çığırından çıkmıştı.
Geçen hafta ÖSS sınavında bir üniversite üzerinde okulun reklamı olan su şişeleri dağıtmış öğrencilere. İlk düşündüğümde tam hedefe çok güzel bir fikir dedim. Ama seneye bunların çoğalacağını sudan, çikolataya , kaleme , silgiye öğrencilerin kafasını karıştıracak bir çok ürüne kadar yayılacağına eminim.

Son zamanlarda en çok eleştirdiğim reklam Coca Cola her gün saat başı caddedeki direklerden ofise süzülen oldu işte en sonunda oldu sesine artık alıştım ama 3 tane eski kamyonetle Milli Takım forması giymiş gençlerin kendinden bezmiş şekilde caddeden geçişlerine alışamadım. İlk geçişlerinde coşku vardı sonra onlarda sıkıldı bence. Görüntü kirliliği diye caddede tabela bırakmayan belediye bu gürültü kirliliğine nasıl izin vermiş hala anlamadım.Bence Coca Cola maç günleri Milleti coşturucu daha güzel etkinlikler yapabilirdi. Böcekli reklamdan sonra bu eski kola reklamlarını düşündüğüm zaman bir yanlışlık var dedirtiyor insana.

Milli maç fikirleri diyince IGS'nin vitrini hoşuma gitti. Beyaz alana kırmızı bedava kampanyası bence çok iyi düşünülmüş. Yerinde ve zamanında bir fikir. Satış olarak geri dönüşü nasıl bilmiyorum ama ...

Yeni bir reklam mecrası daha başlayacak bence kafelerin önünde sigara içme standları. Ayrıca bu standlarda bir çok aşkın veya arkadaşlığın başlayacağını da düşünüyorum. Şimdi cafe ve restoran önlerine ayaklı kültablaları üretmenin ve onların üzerine reklam almanın tam zamanıdır.

16 Haziran 2008 Pazartesi

cumartesi, wii dancing stage ve iyi dilekler

Bol çocuklu bir Cumartesi günü geçirdim. Önce Ben ona resmen aşığım'dan didem ve borayla buluştuk. Didem benim ilk okul arkadaşım. Facebook sayesinde karşılaştık bloglarımız sayesinde açığımızı kapadık. Oğlu Bora oğlum olursa işte tam böyle olsunluk. Nasıl güler yüzlü Maşallah. Büyük adam gibi oturdu bizle. Arada sorularını cevaplamayınca kime soruyorum ben diye dikatleri üzerine aldı. Çok tatlıydı.
Akşam üstüne doğru Ebru ve Mirayla buluştuk. Miray büyümüş genç kız olmuş görmeyeli. Tam bir fıstık. Oyuncakçıdaki tüm bebekleri önüne dizdik illaki şarkılı kitaba saldırdı. Kitapkurdu olacak kesin. ah ah tuvaletim geldi şarkılı kitabı 1000 kere dinledi. Ben beyni karışacak diye korktum. Arabasında şirin şirin gezdi arada arkasını dönüp gülücükler atarak.
Eve geldiğimde içimden sürekli Mirayın tuvalet şarkısnı söylüyordum. Bir de kızım olursa Miray'a oğlum olursa Bora'ya benzesin dilekleri tutuyordum.
Pazar günü alışverişe diye Tepe'ye gidip hiç bir şey beğenmeyip yeni yatırım aracıma yatırdım paramı. Yeni yatırım aracım Wii. Şimdi de dancing stage'i çıkmış. Ekranda oklar var o oklara göre adımlarını atıp dans ediyorsun. Pek keşfedemedim bağlantı kısmı biraz uzun sürdü ama anladığım kadarıyla çok zevkli bişey. (yeni alanlar olursa benim kadar uğraşmasın mat'in kordonu wii nin üzerinde büyük kapak açılıp oraya takılıyor. Kapağı bulmak 1 saatimi aldı .oyun diski konunca uzaktan kumanda yerine padden tuşlara basılınca otomatik çalışmaya başlıyor.Tanıtma gerekmiyor. Bu 1 saatimi daha aldı)
Maçı kazanmamıza çok sevindim. Fatih Terim ilerki maçlar için diğer takımlar hakkında bilgi isterse çekinmeden Vedat'ı arayabilir.Hepsini tekrarlarla seyretti, yorumlar ve pozisyonları ayrıca hatmetti. Bare bir işe yarasın...

ps: Öss ve babalar günü yine bir arada. Összedelere geçmiş olsun. Babalar günü kutlu olsun.
Baba beni okuyorsun biliyorum. Babalar günün tekrar kutlu olsun ;)

13 Haziran 2008 Cuma

Kitap alışkanlıkları

Uzun zamandır okuduğum kitapları yazmıyorum. Bu hafta sonu vaktim olursa yazacağım. Benim sürekli okuma ve hiç okumama dönemlerim var. Sanki açılır kapanır şalter gibi değişiyor bu dönem.
Kitapların ön sözlerini okumayı sevmiyorum. Nedense her seferinde okumaya başlayıp sonra sıkılıp atlıyorum. Kötü bir şey mi?
Öykü okumayı sevmediğimi keşfettim. Nedense bende bir yarım kalmışlık yaratıyor. 2. öyküden 1. öykünün karakterlerine alışıp sıkılıyorum. Genelde sadece ilk 2 öyküsü okunmuş öykü kitapları duruyor evde.
Öyle alıp şiir okumayı da sevmiyorum. (Burada Nalan'ın kulakları çınlamalı :)) Şiiri yerinde ve zamanında az doz seviyorum.
Şimdilerde yeni bir huy çıkardım kitabın ortalarına geldiğimde son sayfalarına bir göz atıyorum. Beni neler bekliyor diye. Eskiden kitap kapaklarını bile okumazken şimdi bu huyu seviyorum.
Baş ucuma kitap kuleleri yapıyorum biir gece uyurken üstüme devrilecek diye korkuyorum.
Bir yazarı beğenirsem onun tüm kitaplarını okumadan bırakmıyorum. satır aralarında diğer kitapları bulmak hoşuma gidiyor.
Şimdilerde oradan buradan okumalar yapıyorum. Farklı diller karışıyor. Her gece kuleden başka bir kitap çekiyorum. Hele yanında sıcak bir çay yada bol sütlü bir neskafe varsa işte o anları çok seviyorum...

11 Haziran 2008 Çarşamba

2008 Yaz İstekleri


Uzun süredir istekler listesi yapmadığımı fark ettim. İşte 2008 Yaz İsteklerim geliyor...

Burnumu oynatayım ve evin tadilatı gerçekleşsin... Akşamları açık havada oturma seansları başlasın (ben hala üşüyorum)... Avrupa kupası en iyi izleyici ödülü Vedat'a verilsin... Herkesin kilosundan 5 kilo indirilsin...kabaklı ekmek denemesi yapılsın... Paşabahçedeki kavanozları alıp renkli renkli doldurulsun... Yazlık kışlık değişimi yapayım, unuttuğum kıyafetlere sevineyim...
aldığım kararları gerçekleştireyim... hafta sonluk süpriz tatillere çıkılsın... Hiç gazete okunmasın... bol bol kitap okunsun...çok keyifli bir yaz olsun...torunlara anlatımlık bir kaç hikaye barındırsın...siparişlerim gümrüğe takılmadan hemen gelsin...Türkiye şampiyon olsun...Rengarenk cupcakeler yapılsın.

8 Haziran 2008 Pazar

Power Plate nedir?



Özel istek üzerine power plate yazısı geliyor:

Bundan 3 sene önce esmeye başladı evde power plate rüzgarı. stüdyo açılmadan önce eve alındı hepimizin üzerinde denendi. Benim midem bulanmadan, kusmadan yaptığım tek spor olarak kayıtlara geçti. Nedense diğer her tür spor benim yeşil olup kusmamla sona eriyordu. Tüm titremeye, sallantıya rağmen hiç sorun yok.
3 yıldan beri Bağdat Caddesinde 352 numara'da abimin power plate stüdyosunda spor yapıyorum. Tabii çeşitli aralıklarla. Her aradan sonra ilk yapış tutulmalarla sonuçlanıyor ve bir daha ara vermeyeceğim sözleri veriliyor. Ama her tatil, her yoğun dönem bir araya sebebiyet veriyor.

Power Plate titreme usulü ile çalışıyor. Üzerinde yaptığınız hareketler normalin kat ve kat üzerinde etki ediyor. Üzerinde her hareketi ilk seanslar 30 saniye daha sonraki seanslarda 60 saniye yapıyorsunuz. vucudunuzun şekillenmesinin dışında 10 saniyenin bile ne kadar uzun sürdüğünü öğrenmiş oluyorsunuz. Özellikle miğde hareketlerinde 1 saniye bile insana yıllar gibi geliyor.

Isınma, bacak, kol, miğde ve kalça hareketleri sırası ile 1 veya 2 dakika yapılıyor. Olayın dakikalarla hesaplanmasından çok kolaymış gibi bir fikir oluşmasın resmen süründürüyorlar.
İlk seanstan sonra kaslarınızın nasıl çalıştığını tutulan kaslardan anlıyorsunuz. 5 dakika hareket yapıp insanın parmak araları bile tutuluyor.

Benim en sevdiğim kısım en son yapılan masaj kısmı. Öylece boylu boyunca yatıyorsunuz üzerine bacaklarınıza masaj yapıyor. Ben selülitlerimin o anda kırıldığını hissediyorum ama aslında yaptığım bacak hareketlerinden olduğunu söylüyorlar. Sanırım haklılar sadece masaj yapmak pek işe yaramıyor.Denedim gördüm.

Power plateden verimli sonuç almanın en önemli yanı hareketleri doğru biçimde yapmak, bilinçsizce kullanıldığında yanlış yerlerden çıkan kas, sakatlanmalar ile sonuçlanabilir. Bu yüzden spor boyunca Burcu ve Cihan gözünüzü 1 dakika bile üzerinizden ayırmıyorlar. Kaytarmaya hiç izin vermiyorlar. Patronun kardeşiyim kariyerinle oynarım ben bu hareketi yapmam tehditleri bile hiç işe yaramıyor.

İlk seanstan sonra sonucu siz 5 seanstan sonra etrafınızdakiler farkediyorlar. Özellikle beslenme önerilerine uyduğunuzda gözle görülür sonuçlar alıyorsunuz. 15 seanslık paketten sonra vucudunuzdaki farkı rahatlıkla görebilirsiniz. Matemetiksel sonuçlar için Burcu içerde yağ, kas ve su oranınızı gösteren ölçümlemeler yapıyor. Her ay yapılan ölçümlemelerle matemetiksel farkı da görmek mümkün. Ben her seferinde ölçülmeyi unutuyorum. Ama farkı gözümle görüyorum. Şimdi yanımda olsaydınız kol kaslarımı pazımı sıkıp gösterirdim :):)

Power plate'de her hareketin sempatik bir ismi var ama isimleri gibi sempatik değiller. Şefkat, beterin beteri, hipnoz bunlardan bir kaçı. Süründürüyorlar resmen.

Benim belalım miğde hareketleri kabus gibiler valla, geçmiyor 1 dakika miğde kasları yanıyor, Burcu yada Cihan ya bırakırsan oyarım der gibi gözünün içine bakıyor. Süreki dakiada gözüm son 10 saniye 10 yıl gibi geçiyor, hiç bitmeyecek gibi. Topu topu 2 dakikacık sürüyor ama insan 2 dakikanın değerini anlıyor.

Power platein ardından genelde herkes yan tarafa geçip ağırlıklarla çalışmalar yapıyorlar. Ben tam o an ortadan kayboluyorum. Miğdem bulanır, çok yorulurum,işe geç kalırım gibi bahanelerim var. Aslında o tarafı da yapsan daha etkili sonuçlar alacağım kesin. Seans arkadaşlarımdaki farkı görmek bile beni mutlu ediyor. Özellikle uzun süre aynı seansta birlikte çalıştıklarımda çok fark görülüyor.

Denemek isteyenler eğer 216 4780655'i ararlarsa ücretsiz deneme seansına randevu alabilirler. Çünkü power plate anlatmakla olmuyor, üzerine çıkıp bir titremeden insan etkisini anlayamıyor.
Özellikle benim gibi uzun süre spor yapmaktan hoşlamıyorsanız tam kendinize uygun bir spor olduğunu göreceksiniz. Spor yapmayı sevenler dahasını isteyenler için fazlası zaten var, onların bir bahane bulup yan tarafa geçmeden kaçmalarına gerek yok :):)


Ben Salı Perşembe ve bazen C.tesi sabahları 9:15 seansında ve akşam iş çıkışları kahve sohbet seanslarında orada oluyorum. Eğer gelirseniz abim Kazım hocaya kendinizi mutlaka tanıtın, size Zeya torpili 3 set fazla miğde çalıştırsın :):):)



İşte AGC ekibi böyşeşirin durduklarına bakmayın antreman sırasında canavar kesiliyorlar :):)




7 Haziran 2008 Cumartesi

Maçlar başladı...

Maç sezonu başladı. Vedat eğer hiç soru sormazsam benle maç seyredeceğini beyan etti. Soru sormadan maç zevki çıkmaz ki. Yediğimiz golün ofsite oluğunu anladım. Kendimi geliştiriyorum bu konuda sanırım.ah bir de sorularıma cevap alsam -kazım neden kazım kazım, neden tüm forma yakaları çapraz, otomotik kamera ne demek, kaç tane ana sponsor var -futbol profesörü olurum.
Cadde de bir ana sponsor faciası daha yaşıyoruz. Coca Cola her direğe bir kolon yerleştirip saatte bir yayına başlıyor. Başladığı anda değil telefon konuşmak karşımda oturanı duymuyorum. Görüntü kirliliği diye tüm iş yerlerinin tabelaları kaldırıldı gürültü kirliliğine izin var. Bu tip aktivitelerin ilk anları güzel geliyor ama günde 1000 kere olunca insan ağlayacak hale geliyor.

Maçın sonucu pek parlak değil sanırım en iyisi sorularımı Çarşambaya saklayayım...

5 Haziran 2008 Perşembe

Mıntıka Temizliği

Ben 5-6 yaşlarındaydım büyük abim bir gün seni gözlerinin içine bakarak düşürebilirim dedi. Ben inanmadım tabii yapamazsın dedim. Şurada hareketsiz dur dedi ve altımdaki halıyı çekiverdi. Yerden bir metre yükselip popo üstü yere çakıldım. Benim canhıraş bağırtılarıma annem içerden koştu. Abim ama minder koymuştum onun üzerine düşmedi savunması yaptı. Minder dediği de koltuk üstü bel minderlerinden. Annem o günlerde askere gidecek abime sinirle seni torpille Hakkariye yollayacağım dedi.
Abim acemi birliğinden sonra kura çekti ve Hakkari. Hepimiz şoka girdik.
Terörün yeni başladığı zamanlardı. Abim Jandarma Karakol komutanı. İlkokula başladığım yıl her akşam elimiz kalbimizde haberleri seyrederdik. 18 aylık askerliği bittip geldiğinde uzun süre mahallenin çocuklarını bahçede toplayıp mıntıka temizliği yaptırdı. Elimizde torbalar bahçede çer çöp toplardık. Dünya çevre günü çerçevesinde temizlik yapılacağını duyduğumda aklıma o günler geldi. Abimin çevre bilinci o zamandan gelişmiş. Evdeki askeri hareket kısa süre sonra geçti abim sivil hayata geçiş yaptı da kurtulduk mıntıka temizliğinden.
Ben işte o abinin power plate stüdyosuna gidiyorum haftada 3. Komando gibi çalıştırıyor, herkes halinden pek memnun. İnsan kardeşine bunu yapar mı , beterin beteri, tatil köyü hareketlerinden sonra güne pek zinde başlıyorum.

2 Haziran 2008 Pazartesi

Sex and the city, Elmalı etek ve birşeyler daha

Ben pazartesi sabahlarına çok zor başlıyorum ama sorası kolay geliyor. Öğlene kadar bir durgun halim var.
Özel istek üzerine elmalı eteğimin resmini çekeceğim. Ama çekene kadar tasarımcının web sayfasına bir göz atın. http://www.aysedeniz.com/main/main.htm o uğurböcekli etek o gün orada yoktu olsaydı kaçırmazdım ben . Elmalı yok ama onun yerine karpuzlu ve kirazlı modeller var.

Dün kızkıza buluşup Sex and the City'e gittik. Uzun süredir görmediğim insanları görmüş gibi oldum. Sonra kendime güldüm onlar gerçek değil diye :):)
Filmi seyretmeyenler varsa diye anlatmayacağım ama eğer diziyi seviyorsanız filmi mutlaka çok seversiniz.
Aslında uzun süreli ilişkiler, evlilik kararları ve düğünler üzerine çok alınası ders var. O derslerden kaç yazı konusu çıkar ama bu konuda sessizlik hakkımı koruyorum. Eğer bir gün o konuda yazmaya karar verirsem emin olun o yazımı beni her gördüğünde evlilik ne zaman diye soran bakkala, bilimum esnafa, komşu teyzeye ithaf edeceğimi bilin. Zeya nasıl isterse öyle yapsın yeter ki mutlu olsun diyen aileme ithaf etmeyeceğim kesin :):):)

İyi haftalar herkese...

31 Mayıs 2008 Cumartesi

Hepsibir arada (sobe mobe)

Perşembe günü Deniz aradı Galata'da moda tasarımcıları standları açıldı diye. İşte masamda otururken bir anda kendimi dolmuşta sonra Melisle buluşup vapurda sonra tünelde ve Galata'da Denizlerle buluşmuş buluverdim. Pek de iyi oldu. Kısa günün karı kendime elmalı bir etek alıverdim. Ne olacak benim bu eteklerim ????
Sonrasında Tunel House Cafe'ye ve Şimdi diye bir kafeye gittik. Ben köyden indim şehre gibiydim. Erenköyümden pek sık çıkmıyorum sanırım. Bu yaz sık sık tekrarlamaya karar verdik.

Evde ise puzzle'a dadandım. Benim için en büyük terapidir. Kocaman puzzleları birleştirirken düşünmek. 2 parça daha koyayım diye diye gece yarılarını geçiyor saat.

Nalan bir Sobe yapmış. Çocukluk anıları diye. Onu da buraya sıkıştırayım.

Küçükken özellikle yaz aylarında bahçeden eve girmezdik. Akşam eve geldiğimde öyle siyah olurdum ki annem akşamdan suya bassam sabaha anca temizlenirsin derdi. Saçlarım kıpkısacık olurdu hep. Bir tek kulağımda küpe.İsmim de zaten erkek ismi. Arada garsonlar küçük bey ne ister diye sorarlardı.
Ya yan bahçede ya arka bahçede bisiklet, paten ve bilumum oyunlar oynanırdı.Mutlaka her yaz evden kaçırılan çarşaflarla bahçede çadır kurulur ve içinde geceleme planları yapılırdı. Ama hiç izin çıkmazdı.
O sene kesin TV'de vardı ki bahçede olimpiyatlar düzenlemeye karar verdik. Herşey hazırlandı. Cirit atmada galiba ben hakemdim yere eğilip ne kadar uzağa atılacak hesabı yaparken birden bir bağrışma ve beynimde yıldızlar çakmaya başladı. Küçük kuzenimin attığı cirit tam isabet oldu. Ben acı içinde kıvranırken kendisi Zeya'ya ne yaptım ben diye canhıraş ağlamaya başladı ve kimse benle ilgilenmeden onun başına koşuştu.

Bir de bizim bahçede tenis klubü vardı eskilerde. Mahallenin çocukları sürekli top çalmaya gelirdi. Kaçan topu alıp kaçarlardı. Bir kere abimler oynarken yine bir çocuk topu aldı. o önde ben arkada koşmaya başladık. Bahçenin çıkışında yakalayıp elinden topu alıp birazda sarstım sanırım eee arkamda 2 abi var güvence tam. Çocuğun arkadaşları bir kız seni nasıl yakaladı diye bayağı bir alay ettiler.
Nalancım işte resim ben sonradan kokoş olanlardanım. Ama her an içimde bir erkek fatma olduğunu ben ve çevremdekiler pek iyi bilir :):):)


29 Mayıs 2008 Perşembe

Fashion TV Ödülleri : Burçe Bekrek

Fashion TV en iyi gelecek vaat eden Moda Tasarımcısı yarışmasının 3 adayından biri geçtiğimiz yıllarda İtalya'ya gönderdiğimiz ama bağımızın hiç kopmadığı, başarıları ile hep gurur duyduğum
Burçe...
http://www.fashiontv.com.tr/ftv_moda2007.asp

Burçe'nin ismini ilerki yıllarda çok duyacağımıza eminim. Moda Tasarım ve Styling alanında emin adımlarla ilerliyor.

Burçe'ye destek için 122 yazıp 6688'e mesaj gönderiyoruz...

ps: Bana mor etek sözünün bu destekle hiç ilgisi yoktur :):):)

27 Mayıs 2008 Salı

Salı Notları

Ben birgün bile evden uzaklaşıp tatile gitsem döndüğümde uyumsuzluk yaşarım. Şimdide sanki aylarca yokmuşum gibi ben ne yapardım yaşadığım bir hafta sonu geçirdim. Ben giderken kıştı döndüğümde yaz olmuştu kıyafetler ayarlanamadı haliyle. Galiba uyumsuzluk ondan.

Hafta sonu balkon sezonumuzu açtık. Vedatla açık havada kafaları çekmenin keyfini yaşadık. Pek iyi geldi. Pazar günü de eksik kalmayalım diye uçtu uçtu kuş uçtulara gittik. Caddebostan'ı hiç bu kadar kalabalık görmemiştim. İyi ki yürüyerek gitmişiz. Her türden insan gördük. ayaklar arasında piknik örtüsü serenlerden, arkadakilere inat şemsiye açanlara ve onlara şemsiyeyi kapa diye çemkirenlere kadar.

Firenze öğrencilerimizden biri yarışıyordu onu izledik. Ben cidden uçulacak zannediyordum. Düşüşlere çok gülünce Vedat saflığıma daha çok güldü. Ne bileyim. Ben de gelecek sene katılacağım. Vedat projesini yapacak ama istediğim kokoşlukta yapmayacakmış :):):) olsun sahne şovuyla kazanacağım ben :):)

Şimdi spora gitmekle gitmemek arasında kendimle savaşıyorum. Roma'da yediğim makarnaların erimesi, bikini sezonuna hazırlanmak gibi hedeflerim var. Ama eve gidip TV'nin karşısına kurulmak ağır basıyor...

25 Mayıs 2008 Pazar

Roma ve azıcık Floransa


Roma'ya bahar gelmişti. Hemde en yağmurlusundan. Tüm sokaklar yasemin kokuyordu.Balkonlar ve çatı katlarından sarkan çiçekler coşmuştu. Romaya yağmur pek yakışmasada bizim keyfimizi hiç bozmadı. 5 gün boyunca her attığımız adımda iyi ki gelmişiz dedik. aslında öyle çok adım attık ki ayaklarım anca kendine geldi. İşte merakla beklenen Roma 2008 anıları...

Sabah 6 uçağı bizi zamanında Romaya indirince ve bindiğimiz taksi bizi otelimize uçurunca sabah saat daha 9 olmadan kendimizi Roma sokaklarına vurduk.

İlk gün Aşk Çeşmesi, İspanyol Merdivenleri Pantheon, Novana Meydanı ve Campo di Fiori gezdik. Sabahın erken saatleri çektiğimiz resimlerde tursitlerin arasında bir baş çıkartarak değil sadece kendimiz olarak yer aldık. Öğlene doğru yollar dolmaya başladı. Eline harita ve fotoğraf makinesini alan dışarı fırlamıştı. Hafta sonu tatilinde olan İtalyanlar ancak öğleden sonra vespalarının üzerinde kendilerini gösterdiler. Güneş sadece ilk gün bütün gün parladı.

Pazar sabahı erkenden kendimizi yine yollara vurduk. Bu sefer otobüsle kendimizi Trastevere bölgesine yani tiber nehrinin diğer tarafına attık. bu bölge gençlerin yeni bölgesi.Kafeler, restoranlarla dolu bir bölge. Roma'nın ünlü porta portese pazarı burada kuruluyor. Ben neredeyse 1 yıl önce pazardan ne çok şey almıştım bu sefer şöyle bir bakmakla yetindik. Ya benim zevkim değişmiş yada pazar değişmiş. Aldığım tek şey patatesleri şekilli kesmeye yarayan bir alet oldu.Sanırım yakında bizim pazarlarda da yerini alır. Evde denedim yapılıyormuş.

Daha sonra Trastevereden Collesium'a yürüdük. Burayı yürüme mesafesi sanmayın bayağı bir yol aslında. Collesium'un içini gezdik. Renoir sergisini gezip yine yürüyerek otele döndük. Tüm gün bir yağmur bir güneş vardı.

Pazartesi sabahı erkenden trenle benim Floransama doğru yola çıktık. bundan tam 8 yıl önce Denizle Ebru bir 19 Mayıs tatilinde Floransaya beni görmeye gelmişlerdi. Floransada önce enel bir şehir tutu yapıp Denizi baydım. Ben burada şunu yaptım, burada da bunu yaptım şeklinde. Deniz Floransayı pek göremedi sanırım benim anılarımdan. tai ki ilk durak tiramisulu dondurmaydı. Biz yemek yerken başlayan yağmur dışarı çıktığımızda hız kesti bizi biraz ıslatıp kesildi. Floransa da hep yürüyerek Pont Vecchio'yu, Duomo'yu ve mavi bebekli meydan st Annunziatayı gezdik. Benim sokağımdan geçtik. Gece yarısı trene binip Romaya döndük ki Romayı sel almış. Neyseki pek ıslanmadan kendimizi otele attık.

O gece başlayan yağmur biz dönene kadar hiç kesilmedi. Sadece ara sıra şöyle bir durdu. Biz iki inatçı keçi son güne kadar şemsiye almayıp şallarımıza sarındık. yağmur altında sucuk olmuşken karşımıza çıkan şemsiyecilere çemkirdik. son gün artık dayanamayıp bir şemsiye alıverdik.

Yağmur altında Vatikan'ı gezip yine yürüyerek Roma merkeze döndük böylece hayatımda ilk defa bir ülkeden diğerine yürümüş oldum. Vatikan Roma'nın içinde bağımsız bir ülke. Biraz alışveriş biraz dolaşıp Roma'da yağmur altında ayak basılmamış bir kaldırım bırakmadık.
Gece otele dönerken sağnak yağmura aldırmadan İspanyol merdivenlerine gittik bizim gibi bir kaç yağmursever vardı. Roma yağmur altında ayrı bir güzeldi.

Son gün yağmurun altında saatlerce yürüdük öğlen dayanamayıp bir şemsiye aldık. İkimizde inatçılığımıza kızdık. Roma'ya yağmur altında veda ettik. Girdiğimiz tüm Hello kitty dükkanlarına bir daha girdik. aklım hello kittyli motor kaskında kaldı ama pek şeker kız olacağımdan almadım. Şimdi keşke alsaydım diyorum. Roma alışveriş bakımından bu sefer pek bir zayıf geldi. Büyük markaların dükkanları hariç alınmaya değer hiç birşey yoktu. Aslında İstanbul öyle gelişti ki alışveriş olayında artık herşey olduğundan alışverişlerde bir azalma luyor haliyle.
Denizle Roma sloganımız günde 500 kere iyi ki geldik ne güzel bir 1000 kere de İtalyanlar Avrupa birliğini hakketmiyor biz daha çok hak ediyoruzdu. Gerçekten İtalyanların hizmet sektörü çok kötü. Dükkanlar ve garsonlar hepsi böyle. Adamlar iş odaklı değiller,keyif odaklılar.

Onlar için iyi bir şey. Öğlen dükkanlar kapanıyor 2 saat kadar. Tam kapatırken dükkanı alacağım desen dışarı kovuluyorsun. Bazı yerlerde garsonlar dövecek gibiydi. Bir çok yere bu yüzden girmedik. Ama harika servis yapan,güler yüzlü insanlarda yok değildi.

Yeme içme önerilerim az sonra gelecek.


Yüzümüzden yağmur suyu akarken, bu gibi ıslanmışken bile hiç sorun etmeyip hadi şurayıda gezelim demek kolaydır ama insanın yanına aynı böyle bir arkadaş bulması cidden bir şanstır.

Denizle (ve Melisle bu sefer yoktu ama hep aklımızdaydı) gezerken şuraya da gitsek diye düşünürken birinden bu öneri geliverir bile. Dükkanları gezme hızımız bile aynıdır. Bu yüzden daha önce de yazdığım gibi bir şehir en iyi Denizle ve de Melis'le gezilir. Melis bu sefer yanımızda olmasa bile meşhur restoran gezilecek görülecek yerler hazırlıklarını yapmıştı yine bize. Onun sayesinde harika yerlerde yemek yedik, harika yerler gördük ama göremediklerimiz de vardı :):)


Mayıs 2008 Roma önerileri


Cafe Della Pace

Via della Pace no: 3-7

sarmaşıların altında İtalyanların sabah kahvelerini içtikleri bir kafe. Oturup gelen geçeni izlemek için ideal.


Cafe Greco

Via Condotti

Roma2nın en eski kafesi. Kadife duvarlar ve papyonlu garsonlar. Un Cappicino per favore demek için harika bir mekan.


Ristorente 34

Via Mario de Fiori no 34

Bir Roma klasiği.Via Condotti'yi kesen ilk paralel sokakta oldukça meşhur bir restoran. Mutlaka rezervasyon gerekli. Yemekleri oldukça iyi.


Ristorante 3 Scalini

Via dei S S Quatro 33 Collesium.

Collesium turist kalabalığının uzağında lokal bir restoran. Yemekler oldukça güzel.


Gusto

Roma'nın en yeni ve en trendy restoranı. Pizza, makarna, osteria ve cafe olarak 4 ayrı restoran bir meydanda toplanmış. Hem tursitlerin hem de İtalyanların tercihi.

Piazza Augusto İmperature


Alfredo :(:(:(

Alfredo Fettuciniyi keşfeden ahçının resotanı diye gittik ama tam bir hayal kırıklığı. Fazla tursitik. Garson çok bir iş yaparmış gibi karıştırdığı makarnayı 2 tabağa ayırdı ve ayırırken kenarları makarna sosu olmuş tabağı önüme koydu. anlamsız pahalıydı. ismine kanıp gidilmemeli


Di Fronte A....

Via della croce 38

Yağmurdan kaçıp oturduğumuz bu restoranda saatlerce oturduk. Yemekleri çok güzel ama özellikle tatlıyla ikram ettikleri şarap.tatlı şarap sevmeyen beni bile büyüledi.


Salsamentaria Croce

Via della Croce 78

Bir okul kantinini andırıyor.İçinde küçük bir market de var. Sandviçler çok güzel.Sabah kahvaltısı veya hafifi bir öğle yemeği için ideal.


Chocolat

Via della dogana vecchia

İsmindende anlaşılacağı gibi bir çikolatacı. Çikolata filmindeki dükkan gibi. Dondurması ve sunuşu mükemmel. Portakallı çikolatalı ve nutellalı dondurma üzerinde çikolata, şekerleme ve kurabiye parçaları ile süslenmiş. Kaçırılmaması gereken bir yer.
Geçen sene Zeya yine Romadaymış.
Floransada da
Floransa da yapılacak 15 şey

22 Mayıs 2008 Perşembe

Zeya geri dönmüş

Ama çok yorgunmuş. 5 gün hiç durmadan yağmur yağmış ama keyifleri hiç kaçmamış. Roma'nın ayak basılmamış hiç bir kaldırımı kalmamış. Her öğün nefis makarnalar yenmiş. Günü birlik floransaya kaçılmış.Anılar ve resimler burada yer alacakmış. Zeya bir kez daha anlamış ki bir şehir en güzel Denizle gezilirmiş...

15 Mayıs 2008 Perşembe

Tatile gittim döncem

Günde 1000 kere zırr zırr Deniz aranıyor kalan zamanlarda da o beni arıyor. Bu arada işler yetişmeye çalışılıyor, çamaşırlar yıkanıyor, bavula koyacaklar düşünülüyor. Her tatil öncesi aynı dialoglar. Bu yüzden Denizle tatile gitmek çok zevkli.Ama Melis olmadan çok şey eksik olacak :(:(

-Yanında ne götüreceksin.
-kot falan fazla bişey değil.
-İtalyanlar şık olur akşam falan.
-Hmm o zaman ona göre yapayım bavulu...

biraz sonra
-topuklu ayakkabı alalım mı? (Hani ben sadec ekot götürecektim???)
-Ama yürüyeceğiz her yere rahat olmaz arnavut kaldırımı her yer.
-Olsun rahat topuklu alalım.

daha sonra
- Ayy gidiyoruz.
-evet evet Yaşasın

daha da sonra

-Vizeler çıkmış hem de 6 aylık.
-Yaşasın yazın nereye gitsek?


Çok daha sonra

-Hava nasıl olur.
-Ben baktım ilk gün 26 derece
-Sıcakmış akşamları nasıl olur ki
-Geçen sene üşümültüm ben kalın bişey almak lazım

13 Mayıs 2008 Salı

Salı Durumları

Blog ödüllerinin sahipleri belli oldu. Hobi blogları kategorisinde dereceye girenler sevindirci. Eda Suner 1. olmuş Zerrin Miss ikinci. Tebrik ediyorum ikisini de. Eda blog aleminden çekti kendini bu hafta. Biraz kafasını dinlesin ne yapsa bir eleştiri alıyordu. Ben bazı eleştirelere gülüyorum. Madem beğenmiyorsun okuma :):):)
Bugün bir eleştiri de Blog Ödüllerine vardı yorumlarda. Blog ödülleri bir hız başladı ama bir çok anlaşılmaz nokta vardı. Umarız seneye daha iyi olur. Özellikle hediyeler.Nedense ben daha büyük şeyler beklemiştim. Hatta sponsor olup İtalyanca kursu hediye vermek için mail atmıştım dönüş yapılmayınca daha büyük hediyeler verileceğini düşünmüştüm. Yine de başlangıç olarak böyle şeyler yapılması güzel. Devamını bekliyoruz.
İstanbul yıllardır ilk defa tam bir bahar yaşıyor. Paltodan hafif monta geçildi direkt askılılara geçmeden. Özellikle akşamları bayağı bir serin.
Bahar olunca dün evde bahar temizliğine başladım. Evi biraz otelimsi kullanmalar başladı son günlerde bende. Eskiden bilgisayar odam denilen laptoptan sonra pabucu dama atılan bir hobi odam var. Kocaman masasının üzerinde yığınlar oluşmuştu. Kitaplar, dergiler, postalar, faturalar... Dün onlara giriştim bir hız. Bir kaç saatte bitiverdi. En vahim yer toplanmış oldu. Sıra diğer odalarda.
Tatile 4 gün kaldı çoook mutluyum çoooook :)

9 Mayıs 2008 Cuma

Anneler Günü


Bu sefer anneler günü yazısı erkenden geliyor. Yukardaki resim annemle en sevdiğim resimlerimizden biri. Kasım'daki Londra gezimizde çekilmişti Towerbridge'in tepesinde.
Pazar günü artık gelenekselleşen sabah kahvaltımızı yapacağız ailecek. Yine Edide'yi anacağız.

Bugün durduğum yerde annemin yüzde yüz etkisi olduğunu biliyorum. Annekız olarak güçlü olmayı öğrettiği kadar tek başına kendi ayakları üzerinde sapasağlam bir kadın olmayı da öğretti.
Kimseye muhtaç olmadan gecenin bir vakti oradan oraya gidebiliyorsam, bavulumu alıp tek başıma yolculuklara çıkabiliyorsam, arabama atlayıp gece gündüz uzun kısa demeden yollara vurabiliyorsam kendimi hep onun sayesindedir.

Teşekkür ederim annem olduğun için. İyi ki varsın !!! Anneler Günün Kutlu Olsun. Seni çok seviyorum.


Zeya geçen sene ne yazmış anneler gününde merak edenlere:

http://zeya.blogcu.com/2927806/