29 Ekim 2007 Pazartesi

İstanbul Turları 1


Pazar günleri turistik İstanbul turları yapmaya karar vermiştik Vedatla. Bir Pazar yağmur yağdı,bir pazar yorgunuz derken dün ilkini yani Piyer loti ve Eyüp turumuzu gerçekleştirdik.
Sabah erkenden yola vurduk kendimizi 1. köprüye geldik ki köprü kapalı. sonradan Avrasya Maratonu olduğunu öğrendik. Ben yıllardır katılmak ve köprüden yürüyerek geçmek isterim ama bu sene de olmadı.
2. köprüden yol bilirmiş gibi Eyüp'e giderken kendimizi önce Alibeyköyde sonra da Gazi Mahallesinde bulduk. Sonra bir mucize ile Piyer Loti oklarını gördük. Tepede tarihi kahvede kahvaltımızı ettik, resimler çektik. Aşağıya teleferikle inilmesine karşın biz yine arabamıza bindik. Teleferikte benim yeşil olup kusma ihtimalimi önceden düşündük. Eyüp'ün bütün ara sokaklarına girdik, Eyüp Sultan'ı ziyaret ettik ve köprü çok yoğun olduğu için bir Sütlüce macerasından sonra akşama doğru evimize dönebildik.
Bundan sonra sırada Sultanahmet, Saraylar ve müzeler, Beyoğlu ve Çukurcuma turlarımız var.
Dün saatler geri alındığı için gün hiç bitmedi.Demek ki günler 25 saat olsa çok güzel olacak...


Cumhuriyet Bayramınız Kutlu Olsun!!

24 Ekim 2007 Çarşamba

Şöför hariç herkes insin,Eda Suner ve Beşiktaş

Koş koş geçiyor günler yine. İçimde sürekli bir saat tiktak yapıyor. Olsun herşeye rağmen Çarşamba akşamı Lale ve Ebru ile Capitol'de buluştuk. Ebru'ya bu sefer panoromik şehir tutu attırmadan Capitol'ü bulduk. Öğrendi tabi o da yolu izi. Güzel güzel oturduk sohbet ettik daha da ederdik ki Capitol kapandı biz de Lale'nin ceviz ağacını görüp Ebru ile Bağdat Caddesindeki bayraklı kalabalığın ortasına düştük. Konvoya takıldık ve bir grubun ortasında kalakaldık. Bir ara birileri şöför hariç herkes insin diye bağırdığında Ebru kalabalığa karışacak diye çok korktum. Kornalarla konvoya destek verip evimize döndük.
Her blogcu buluşmasında birbirimizi biraz daha iyi tanıdığımızı fark ediyorum. Burada yazılamayanlar, satır araları derken taşlar yerine oturuyor. Sağlam dostluklar kuruluyor. Ebru İstanbul'da iş bulmalı başka yolu yok...

Bir de sonunda Eda Suner'le buluştuk. Eda'yı tanımayan var mı? Uzun zamandır ayarlamaya çalışıyorduk bu buluşmayı. Yazıları gibi sımsıcak birini buldum karşımda bir o kadar da çatlak. 1 saate 2 mekan bol dedikodu ve kahkahalar sığdırdık. Gelirken bana kedicikler ve bir albüm almış. Mırmır kedileri sevdiğimi hissetmiş. Yan masa yüzünden hediyelerimle pek ilgilenemesem de bayıldım. Eda be sen çarpardın kahveyi suratlarına :):)
Bu arada ilgililere duyrulur kanlı canlı bir Eda Suner var. Marketing harikası falan değil. Hatta bir yığın ortak arkadaşımız çıktı. Gerçek valla kendisi. Bir ekip gibi çalışıyor o ayrı :). Eda'nın çok daha güzel işler yapacağına eminim. Durun daha ben çok başını ağrıtacağım onun.

Not 1: Uzun bir aradan sonra ilk defa Vedat'ı soru yağmuruna tutmadan maç seyrettik. Beşiktaş taraftarı süperdi. Hayatımda ilk defa keşke maçta olsaydım dedim. Gittikçe Vedatlaşıyorum sanırım. Bu arada maçta merak ettiğim herşeyi aklımda tuttum Ebrucuk sana soracağım :):):) En büyük Beşiktaş !!!

Not 2: Bu yazının başlığı ancak bu olabilirdi :):):)

23 Ekim 2007 Salı

Cumhuriyet Bayramı Kutlamaları

"Cihan yıkılsa Türk yılmaz"

Bu sene 29 Ekim Cumhuriyet Bayramını bir tatil günü olarak değilde Bayram olarak yaşayın.Özellikle çocuklarınız varsa onlara Cumhuriyet ruhunu yaşatmak için kutlamalara katılın. Artık neredeyse her mahallenin kendi kültür merkezi var. Bu merkezlerin hepsinde Cumhuriyet Bayramı kutlanıyor. Ayrıca Cumhuriyet yürüyüşleri yapılıyor. Her sene Bağdat Caddesinde, Taksim de ve bir çok yerde. Lütfen bu sene katılmaya özen gösterin.

Türkiye daha zor günlerden de geçti. Ben ülkeme güveniyorum. Geleceğe umutla bakarsak ilerleyebiliriz. Atatürk 1927 'de kaleme aldığı gençliğe hitabe sanki bugünü anlatıyor.Özellikle şu satırlar: "Bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri şahsi menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler."

http://www.kultur.gov.tr/TR/BelgeGoster.aspx?F6E10F8892433CFFAAF6AA849816B2EF2084C09A032B9893

Son satırı ise bugün yapılması gerekenleri söylüyor. Muhtaç olduğumuz güç damarlarımızdaki asil kanda mevcut. Bizim damarlarımızda asil kan dolaştığını ve her türlü karanlığı aydınlığa çevirecek güçte olduğumuzu artık bilmemiz ve sesimizi daha gür çıkarmamız gerekiyor.

not: 29 Ekim'de saat 14:00 Kazım Karabekir Kültür Merkezinde 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı toplantısı var. Kazım Karabekir Sok.No:4 Erenköy (katılmak isteyenler bana mail atabilirler.)
Kasdav Erenköy Gönüllülerinin Cumhuriyet Bayramı kutlamaları da 29 Ekim'de
Erenköy İstasyonunda ki yerinde. Annem konuşmacı olduğu için ben de katılacağım.
Akşam ise saat 19:00 'da Bağdat Caddesindeki yürüyüşte hazır bulunacağız.
Siz bayram planlarınızı yaptınız mı?

22 Ekim 2007 Pazartesi

ARTIK YETER

Bardağı taşıran son damla hiç gelmiyor. Daha ne bekleniyor? Şehitler oy verdikleri partiye, nereli olduklarına bakmadan bu vatan için ölüyorlar. 2 gün neyi bekleyeceğiz 2 dakika bekleyecek sabrımız yok artık.
Şimdi hepimizin sorumluluk alma zamanı, tek yürek tek bilek olma zamanı, sesimizi tek ses olarak daha gür çıkartma zamanı...

19 Ekim 2007 Cuma

Hafta sonu kaçamağı

Herşey çok hızlı bu aralar. Yine yetişemiyorum. Sabah ve akşam iş ve ev. Bazen zaman geçmezken bazen neden koşuyor? Biraz durmak suyun akışına uymak lazım. Bunu yapmak çok mu zor???
Bu hafta sonu biraz durulmaya, biraz üniveriste muhabeti yapmaya ve biraz da bebiş sevmeye İzmir'e gidiyorum.
İyi Hafta Sonları

16 Ekim 2007 Salı

Tatil Sonrası

Bayram çok domestik geçti. apartman içinde komşuculuk oynadık, evi çöp ev olmaktan kurtardım, yemek yaptık, yemek yedik. Yağmur yağıyor diye sevindik. Bol bol televizyon seyrettik.
Yağmurda yürüyüşe çıkacağım diye tutturdum ama çiçekli böcekli yağmur çizmelerimi giymeyi unuttum bir telaşla. Yine yağmur yağsın diye bekliyorum şimdi.
Dün itibarıyla üşüme sezonumu açtım. Haziran'a kadar üşürüm ben artık.
Bayram sonrası iş tüm yoğunluğu ile başladı. Şimdi 29 Ekim ve Kurban Bayramını 4 gözle bekliyorum. Bir de arada kaçacağım kısacık tatilleri...

11 Ekim 2007 Perşembe

İyi bayramlar

Bayram mutluluğu çağrıştırır bana. Bayramlıklarını bir an önce giymek isteyen çocuğun heyecanıdır. Bayram tüm ailenin bir araya toplanmasıdır. Uzakta olanlara seni unutmadık, sende yanımızdasın demektir bir telefonla.
eEki bayramlar kalmadı şikayetini kabul etmiyorum ben Bayram sizin evinizde yaşayacağınız heyecandır. İster tek başınıza olun, ister iki kişi, ister kalabalık bir aile.
Bayram kaç kişiyi mutlu ettiğinizle ilgilidir. cebinize bir avuç şeker doldurup, hiç beklemeyen birine uzatıvermektir, yüzünü görmediğiniz birine bir çift yeni ayakkabı göndermektir.Kapıya gelen çocuklara güleryüzle çikolata vermektir belki biraz da bahşiş.
İyi bayramlar herkese...
ps: Bu bayram en çok Edide'nin evini özleyeceğim.

Metehan 12 yaşında...


Vakvak ayaklı küçük eşşek kocaman adam oldu bile. Doğum gününde artık oyuncak alınmayacak yaşta. Ben de çılgın halalık görevimde 12 yılımı doldurmuşum.Kolay değil Metehan'ın çılgın halası olmak. Gözlerini aça aça ala ya sen büyük müsün yoksa çocuk mu diye sorduğunda daha 5 -6 yaşlarındaydı.
Hala hangisi olduğumu kavradığını sanmıyorum.
Canım kuşum !!!
Mutlu yıllar, İyi doğdun, iyi ki varsın. Hala yiğen çılgınlıklarımız bu yıl da devam edecek!! Hatta Avrupa'ya açılacağız seninle, hortum ailesi Avrupa'da ne dersin??? Doğum günün kutlu olsun. Sen olmasaydın hayatımız pek sessiz olurdu valla :):):) Akşama Cafe Shop'ta görüşmek üzere...

10 Ekim 2007 Çarşamba

Bugünler de Geçecek !!

Bir kaç gündür dondum duruyorum. Televizyona ve gazetelere bakıyorum. Boğazım düğümleniyor. Söylenecek hiç bir şey bulamıyorum. 15 Mehmetçik şehit... İlk değiller ama dilerim son olurlar. Hepsi 20'li yaşlarda... Bu kan dökümüne nasıl dur denecek? Bu ne zaman bitecek?

Küçüklüğümden beri ülkem için zor günler olduğunu duydum, okudum, seyrettim ama şimdiye kadar karanlığı içimde bu kadar fazla hiç hissetmedim. Bize neler oluyor? Türkiye'ye neler oluyor.Kişisel çıkarların değil ülke çıkarlarının ön planda tutulduğu günler görmek istiyorum.

Sürekli düşünüyorum. Ne yapılması lazım, kimin yapması lazım, benim birey olarak ne yapmam lazım...Soru işaretleri kafamda büyüyor, kocaman oluyor. Tartışıyorum çevremdekilerle (en çok da burada light yazılar yazdığım için beni eleştirenlerle :)), gazetelerde olmayan umut dolu pırıl pırıl haberler duyuyorum. Türk Milleti olarak en karanlıktan aydınlığa her pahasına çıkacak güçte olduğumuzu biliyorum. Türkiye için daha güzel günlerin heyecanını içimde hissediyorum.
Aklıma İstanbul'un işgal dönemi evlere asılan "bu da geçer ya hu" posterleri geliyor. Bu da geçecek diyorum, nasıl bilmiyorum ama ben ülkeme inanıyorum.

ps: Dün Emin Çölaşan'ın kitabını okudum. Başına gelenlere hiç şaşırmadım. Bu kadar olmaz demedim. Abartıyordur bile diyemedim. Ne kötü, keşke şaşırabilseydim. Kitaptaki deyimle "Azgın azınlık" olmadım ama sessiz takipcisi oldum bugüne kadar Çölaşan'ın. Kalemini kimseye eğmediği için bugün onu ayakta alkışlayan okuyucu kitlesi var. Kitabı okuduktan sonra gazete okurken düşünceleriniz çok farklı olacak özellikle de Hürriyet okurken...

8 Ekim 2007 Pazartesi

Süprizzzz

Fuarda topladığım kart vizitleri yığmış yerleştirirken içeriye beni arayan iki öğrenci girdi. Unuttuğum bir randevu mu diye
düşünürken bugüne kadar neler yaptınız Türkiye’de sorusuna blog yazıyoruz biz dediler. Aslı ve Şebnem sürpriz yapıp bana gelmişler. Hep baskın yapacaklarını söylüyorlardı ama bugün hiç beklemiyordum. Çoook sevindim.

Şebnem eski bayramların tebrik kartı alışkanlığını yeniden canlandırdı. Bana harika bir kart yazmışlar. Bir de Uğurböceği yanar döner bir çakmak hediye getirmişler. Süper tatlılar. Ben sigara içmesem de Vedat bu işe çok sevinecek. Ofiste çakmağımla geziyorum, sigara içen olursa bana haber versin diye. Sanırım bu atraksiyona daha fazla dayanamadılar tuvalette benden gizli sigara içmeye başladılar.

5 dakika içinde benim şokuma rağmen bir çok şey konuştuk. Ben gözlerimi kocaman açmış suratlarına bakıyordum çünkü. Atlar, at yarışları, çalışmamak, Ebrucuk … İkisi de fıstık gibiler tam beklediğim gibi. Bu bloglarda tanıştığım herkes içini dışını bir yazıyor ki karşılaştığım zaman hiç şaşırmıyorum.

Onlar gittikten sonra ofistekilerin meraklı sorularıyla baş başa kaldım. Blog yazdığımı bildikleri için anlattım ve herkes ne tatlı kızlar dedi. Aslı ve Şebnem çoook teşekkür ederim. Beni çok mutlu ettiniz. Yüzümde kocaman bir gülümsemeyle çalışıyorum bugün. Birgün ayarlayalım en kısa zamanda buluşalım.
İyi ki blogcu olmuşum buna hergün biraz daha seviniyorum…

7 Ekim 2007 Pazar

Facebook, blogcu olma ve Nurdanla buluşma

Facebook'u bilmeyen kalmadı. Başlarda ben pek anlamadım.Birisi beni ısıracak falan diye korkttum. Çirkin vampir olmak istemedeim falan. Sonra milletin ilkokul arkadaşlarını bulduğunu duyunca bir araştırma yaptım ve ilk okul resimlerimle karşılaştım. Nasıl şaşırdım anlatamam. 21 sene olmuş okul biteli. Ne kadar çok. Ben büyümek istemiyorum ama...
Cumartesi günü önce fuardaydım. Yine CD isteyen bir adam geldi. Bİr de masadaki şekerleri avuç avuç cebine doldururken dik dik baktığım ama hiç aldırmayan bir diğeri.
Fuardan sonra Nurdan'la buluşmaya Taksim'e gittim. Ben kendi köyümde yani Erenköy'de yaşaya yaşaya Cumartesileri İstiklal Caddesi neye benzer unutmuşum. İnsan kalabalığını üzeirme doğru gelir görünce az kaldı koşarak kaçıyordum. Neyseki sakin sessiz bir kafe bulup oturduk. Nurdan'la harika vakit geçirdik. Kahve içmeye gittiğimiz Gezi Pastanesinde bienal kapsamında açık sinema gösterimi nedeniyle silah seslerine, vahşi hayvan çığlıklarına rağmen sohbet etmekte israr ettik. Nalan'ı andık bol bol.
Nalan'ın yazdığı gibi bu blog işi çok garip.Hiç tanımadığın insanları düşünürken buluyorsun kendini birden. Mesela her demli çayda Nalan'ı, her beyoğlu lafında Lale'yi, Perşembe pazarına her gidişimde boks yapan kadınları düşünüp gülerken Ebru'yu, back up'la ilgili bir konu olduğunda Nurdan'ı (Nurdan kesinlikle yazmalısın back up hikayelerini :)), Desenli çoraplar görünce Şebnem'i, at yarışı ve kocaman şapkalar denince Aslı'yı hatırlıyorum. Ayy daha da var hatırladıklarım tabii. Bloglardan güzel dostlar edindikçe iyi ki blog yazıyorum diye seviniyorum.
Çok oradan buradan bir yazı oldu bu. Kafam bir dünya yine çünkü. Bayramda 3 gün beyin detoksu yapacağım . 4 gün kaldı...İyi haftalar...

5 Ekim 2007 Cuma

Cuma Notları

Küçücük aftı bu kadar büyüttüğüm için herkesin dalga konusuyum.Tüm aft ilaçlarını kullanyorum. Mavi ilaç piyasadan kaldırılmış bir onu alamadım. Acısı biraz geçti. Bir ilaç var onu sürünce Ebrucuk'un deyimiyle gözlerim pörtlüyor.
Bugün annem bilgisayar kursuna başladı bir heyecanla. İlk günden bayağı birşeyler öğrenmişler. Bizle olmadı tabii bilgisyar öğretme işi. Kadının kafasını allak bullak ettik. Neyse pek yakında internete açılır, buralara kadar ulaşır.Şimdilik açsana şu sayfanı okuyayım şu konu hakkında yazmışsın öyle söylediler diyor. Sessiz sedasız beni okuyanlar arada bir ses verin. Mesela Kaan okuyorsun biliyorum arada yorum yaz bari :):) Abi sende ağzımdaki aftı buradan öğrendiğine içerleme benim hayatım burası oldu bile :):)
Yarın tüm gün fuarda olacağım. Eskiden fuarlar yararlı olurdu ama internet çıkalı fuardaki ilgili öğrenci sayısı azaldı. En azından bizim sektör için. Bir kısımda fuarlara hediyelik toplamaya geliyor. Bir keresinde bir adam CD vermedik diye kızmıştı. Bir kere de benim kalemimi almışlardı hediye sanıp.En koptuğum olay ise karşımda İngilizce konuşan çocuğa ben Türküm Türkçe konuş dediğimde abla ingilizce pratik yapmaya geldim ben okullarla ilgilenmiyorum demesiydi.
Bu aralar herşey çok yoğun ve hızlı. Biraz yavaşlamak istiyorum. Bayramı 4 gözle bekliyorum...

4 Ekim 2007 Perşembe

İyi ki doğdun Nalan

Nalan burada olsaydın sana doğum günü şarkısı söylerdim. İyi ki yoksun çünkü benim sesim berbattır. Nice mutlu yıllara. Hep iyi hatırlayacağın hatta torunlarına anlatacağın bir yıl olsun !! Doğum günü planlarını merakla bekliyorum!
İşte Nalan'ın sobesi en yakınımdaki değil de en sevdiğim kitabın 187. sayfasının ilk cümlesini yazıyorum.Buket Uzuner 2 Yeşil Su Samuru anneleri babaları ve diğerleri. Bu kitabı okumadıysanız mutlaka okumanızı öneririm. Farklı yaşlarda farklı tatlar aldığım bir kitap...
"Ben Hakan'ı rahatsız edecek denli gamsız ve geniş bir insan diye, o da beni gereksiz yere sorun yaratan ve hüzünlenmeyi seven birisi olarak sessizce suçluyorduk"
Ben de bu sobeyi yapmayan kaldıysa sobeliyorum.Sırada Çocuklaçocuk'un sobesi var. Unutmadım yapacağım.
Bugünlerde pek mızmızım sebebi de ağzımın içindeki aft. Uyku uyutmuyor, yemek yedirmiyor ve müthiş acıyor. Bu aft sayesinde ne kadar güler yüzlü olduğumu keşfettim. Çünkü her gülümsediğimde acıyla irkiliyorum. Ortaya garip bir surat ifadesi çıkıyor gülerek acı çeken. Herkes moralin bozuk mu diye soruyor. Yok ağzımda aft var diyince bir garip bakıyorlar. Ama cidden çok canım yanıyor.
Önce baş ağrısı sonra aftlar kendime hiç bakmıyorum diye düşünüp bugün vitamin kürü aldım kendime. Bir de eczanedeki bütün aft ilaçlarını .Bunlar bana ne anlatmak istiyor hala düşünüyorum.Hayatımı biraz oluruna bırakmak, öylece suyun akışını seyretmek istiyorum. Bunu hiç yapabilecek miyim bilmiyorum ama deniyorum.

2 Ekim 2007 Salı

Zeya 2 yaşında

2 yıl önce 30 yaşıma girmeme 3 ay kala bir akşam evde internet dünyasına dalmışken bloglara rastladım. Ne olduğunu anlamadan kendime Zeya blogunu açtım. Amacım doğum günüme kadar her gün hiç yapmadığım bir şeyi yapıp buraya yazmaktı. Okuyucu olarak sadece kendimi ayarlamıştım. Bir kaç gün ilk defa kırmızı oje sürdüm, saçıma postişimsi bişey taktım, kendime çiçek gönderdim derken yapacak bişey bulamadım. Sonra diğerlerinin bloglarıyla karşılaştım. Neden ben de yazmayayım dedim. İlk yazılarımı sildim ve yazmaya başladım.En büyük korkum diğerlerinin benim içimde olan biteni öğrenmesiyken 2 yılda çok açıldım. Sanki evde defterime yazıyormuşum gibi hayatımı paylaşmaya başladım burada. Hiç tanımadığım insanlar da okudu, tanıdıklarım da,ailem de, az da olsa sevgilim de . (bu bir sitemdir) ve Zeya blogum 2 yaşına girdi.
Yazmaya olan ilgim başka dünyaları tanımayla karıştı ve bloglar hayatımın büyük bir kısmını almaya başladı. 2 sene önce bana böyle birşey deselerdi kesinlikle dalga geçerdim.
Burada harika insanlar tanıdım, hiç yüzünü görmediğim, görünce 40 yıldır tanıyormuş hissettiğim dostlar edindim. Burasının büyülü olduğunu gördüm.
Daha çok şey paylaşacağız bundan eminim. İyi ki blogcu olmuşum ben...
Zeya 1 yaşında ne yazmış?
Zeya kendini anlat sobesinde ne anlatmış?


ps: Nalan sobe ödevini yapacağım pek yakında