31 Aralık 2007 Pazartesi

Değişim

Yeni yıla değişiklikle girmek istedim. Şablonlar birbirine girdi. Banner ortada düdük gibi kaldı yazılar başka yöne resimler başka yöne kaçtı ama sonunda başardım. Biyonikçim olmuş mu bir bak. Ben onay delisiyim bakacaksın tamam olmuş diyeceksin yoksa içim rahat etmez benim :):)
Bu arada üst üste yazı yazınca aşağıdaki yazı güme gider. Eğer okumazsanız nasıl erkek oynattığımızı kaçırırsınız valla :):)
2008'de görüşmek üzere.

30 Aralık 2007 Pazar

Boncuk Toplantısı

Herşey Nalan'ın taa Dubailerden şimdi İstanbul'da fasılda olmak vardı demesiyle başladı. Taa aylar önceden herkes 29 Aralık'ı defterine yazdı. Ve sonunda AKM'nin önünde buluşuldu. Peripeti'de fal muhabetinden sonra Boncuk'a doğru yol aldık. Laleninbahçesi, Nurdanacar, Desertwind ve ben Boncuk'ta Zuz ile buluştuk.
Çok keyifli bir gece geçirdik. Blog dedikoduları, eski anılar falan derken çalgı çengi takımı geldi. Onlar çalmaya başlayınca yan masadan bir çocuk kendini ortaya attı valla utandım kız olarak ne oynamadır o öyle. Resmen şov yaptı. Bizim masadan kimse performans göstermedi adamdan sonra :):)Ben makinemi evde unuttuğum için gecenin resimlerini Nalan ve Nurdan'da göreceksiniz.
Ne çok şey konuştuk birkaç saatte neler paylaştık. Ne şoklar yaşadım, Lale abla'nın 26 yıllık evliliğine özendik masaca.Nalan'a gitme planları yaptık. Nalan bir ara o dönerken aynı uçağa bineceğiz diye korkmuş bile olabilir :):):) Ebrucuk İstanbul'a gelemeyince telfonla ona da yetiştik. Ne güzel ne güzel diye diye eve döndüm.
Ben blog yazmanın hayatıma kattığı güzellikleri çok seviyorum. Belki de hiç tanışma şansım olmayan insanlarla tanışıyorum tanışmakla da kalmıyor normalde paylaşmadığım kadar çok şey paylaşıyorum.İşte bunu çok seviyorum...
Mutlu yıllar herkese !!

28 Aralık 2007 Cuma

İyi Seneler İyi Seneler İyi İyi Seneler

Ben yılbaşından önceki haftayı çok seviyorum. Hani ön yeni yıl partilerinin yapıldığı her yerin ışıl ışıl olduğu günleri. Yılbaşı akşamına yapılan hazırlıkları.
Yeni yıldan beklentilerim çok. 2008 hayatımda bir sürü iyiye doğru değişikliğin olduğu bir yıl olsun. 2007 yılında ülke olarak yaşadığımız kötü olaylar son bulsun. Daha huzurlu ve mutlu günler yaşansın.

Çarşamba günü Miray Bebeğin 1. yaş günüydü. Zaman ne çabuk geçiyor. Miray için Suzan'a kurabiyeler ısmarlamıştım. 1 yaş ve bebekle ilgili üzerinde Miray yazan harika kurabiyeler geldi.
Bayıldım hepsine. Resimlerini çektim ama makine evde kaldı. En kısa zamanda resimleri ekleyeceğim. İyi ki doğdun Miray!!

Şimdilik benden bu kadar. Daha yeni yıl hediyeleri alınacak, ev parti evi haline gelecek, yemekler hazırlanacak. Eğer yeni yıla kadar bir daha yazamazsam şimdiden Mutlu Yıllar herkese !!!!

24 Aralık 2007 Pazartesi

Kitaplar

Okuduğum kitapları yazmamıştım uzun zamandır.İşte geliyorlar.

On Üçüncü Hikaye Diane Setterfield Ünlü insanların biyografilerini yazan Margaret ünlü bir yazardan teklif alır. Onun hikayesinin gizemlerini çözerken kendi hayatının gizemlerini de çözüyor. Margaret'in babasının kitapçı dükanını görmek isterdim. Kitaptaki bazı sahneleri okumak zor oldu. Kendine zarar verenler beni korkuttu. Yine de sonuna kadar merakla okuduğum bir kitaptı.

Küfkedisi Ilgın Onut. Daha önce hiç ılgın Onut okudunuz mu? Okumadıysanız Neva'yı da tavsiye ederim. Küfkedisi erkek dünyasını çok gerçekçi anlatıyor. 4 erkeğn tanışması ve yakın arkadaş olmalarının hikayeleri ve tabii ki aşkları.

The Cupid Effect Dorothy Koomson Londra'ya gittiğimde aldığım kitaplardan biriydi bu. Ceri işini bırakıp öğrenciliğe geri döner ve yeni öğrencilik hayatında çevresindekilere Eros aşk meleği etkisi yarattığını farkeder. Okuması keyifli bir roman. sanırım Türkçesi henüz çıkmadı ama bu yazarın en yakın arkadaşımın kızı romanı var kitapçılarda.

En Yakın Arkadaşımın Kızı Dorothy Koomson. En yakın kız arkadaşı nişanlısı ile yattığı için ikisini de artık görmek istemeyen bir kadına kız arkadaşının ölmek üzere olduğu ve nişanlısından olan kızını ona bıraktığı haberi gelirse ne yapar? İşte bu kitabın konusu bu. Okurken ben olsaydım ne yapardım diye düşünmemek zor.

Back When We Were Grownups Anne Tyler. Bir sabah uyandığında yanlış bir insan olarak büyüdüğünü fark eden 50 li yaşlardaki Rebecca'nın hikayesi. Anne Tyler'ın kitaplarının değişik bir anlatımı var. Yazdıklarından sanki romanın kahramanlarını en ince ayrıntısına kadar tanıyorsunuz. Olaylar karşısında ne yapacağını biliyorsunuz. Accidental Tourist ve Homesick Restaurant diğer sevdiğim kitaplarından.

5 gün tatil

5 gün işe gitmemek bana çok iyi geldi. Evin keyfini çıkardım. Bol bol ekmek yapıp uzun kahvaltılar yaptım. Etrafa bayram hediyesi taze ekmek götürdüm. Evi çöp ev olmaktan kurtarmaya çalıştım. Bir sürü kitap okudum. (Okuduğum kitaplar uzun zamandır birikti yazacağım.) İstanbul turuna çıktım. Cihangir'in tüm sokaklarını keşfettik Deniz ve Melis'le. Sonra İstanbul'da ilk defa metroya bindim. Çayımı alıp camın önüne kıvrıldım burnumu cama dayayıp hayal kurdum. Arkadaşlarımla buluştum bol bol. Trafik nedeniyle karşıya geçemeyip arabada dolanmaca oynadık hatta. 5 koca gün bitti. Pazar akşamı Vedat dönüyor olmasa tatil bitti depresyonu geçirebilirdim. Bugün işe başladık bile. Önümüzde 4 günlük bir tatil daha var. Yaşasın yaşasın !!

19 Aralık 2007 Çarşamba

İyi Bayramlar

Eskiden kurban bayramlarında bizim bahçede kesim yapılırdı. aslında her bahçede kesim yapılırdı ya. Ben bir kaç gün önceden alınan koyunlarla aramda hiç bağ kurmazdım çünkü hazin sonu bilirdim.
Erenköy İstasyonundan gidip kurbanlık seçilirdi. Hatta bir keresinde annem ben koyun üçlüsü şeklinde eve gelme çalışmamızı hayal meyal hatırlıyorum. Hayvancağız inat etmişti 5 dakikalık yok saatler sürmüştü.
Koyun eti yememem o günlerden başlamıştı sanırım eğer zorda kalmazsam koyun eti yemem.
Bir de tenis klübü zamanı bir boğanın kortun yeşil zeminini ot zannnedip bizim bahçeye gelmesi vardı. Millet tellere tırmanmış boğa girdiği kapıdan çıkamamış toslamaya başlamış etrafı. sonra bir adam gelip elinde tuzla tıs tıs yapınca uysal uysal tuz yalamış. Ben bu olayın üzerine inmiştim bahçeye o gün. Hala aramız da güleriz alo boğam kaçtı hattı diye diye :):):)
Ben bayramların en çok kahvaltı kısmını severim. Yarın sabah soframı hazırlayacağım. Gün boyu apartman ziyaretleri yapılacak. Kahvaltı ben de öğlen yemek annemde falan gibi. Yaşasın.
Bir de bugün Derya'nın doğum günü birazdan kutlamak için yemeğe gideceğiz. İyi ki doğdun gördün mü 30 oldun yaşı bu yaş. Nice mutlu yıllara.
Yarında sevgili solistin doğum günü benim masal şehrim Sivaslı solist nice yıllara :)
İyi ve mutlu bayramlar herkese!!

18 Aralık 2007 Salı

Tatil ve Nalan Sobesi

Bayram tatili benim için bir kaç saat sonra başlayacak. Yaşasın. Vedat cuma gününden başladı tatile ailesinin yanına gitti. Annesinin yemekleriyle keyfi yerinde.
5 gün tatil boyunca bir sürü plan yaptım. Havalar soğuk olduğu için bu planların çoğu ev içinde.
Çay, kurabiye kitap eşliğinde. YAP blogumla hiç ilgilenemedim onunla ilgili yapacaklarım var.
Mutfak denemelerim olmazsa olmazlar. Yeni ekmek denemeleri, yılbaşı kurabiyeleri, bayram sofraları. Ne güzel!
Şimdi sıra Nalan'ın sobesinde:

Yemek olsam ne yemegi olurum?
Yemek olsam karışık bir meyve salatası olurdum. Özellikle bugünlerde her telden çalıyorum.
Muzik aleti olsam ne olurum?
Kırmızı bir akerdiyon bazen neşeli bazen hüzünlü müzikler çaldığı için.
Araba olsam ne olurum?
Araba değilde bisiklet olurdum sanki.
Aylardan hangisi olurum?
Aylardan Eylül olurdum. Nedenini bilmiyorum :)
Ayakkabi olsam ne olurum?
Kesinlike topuklu aykırı renk bir ayakabı her ne kada rkendim bu tip giymesem de
Kiyafet olsam ne olurum?
Elbise olurdum şık ama rahat.

Ebruy seni sobeliyorum hani merak ediyordun ya soruları istersen senin için ben doldurayım :):):)

14 Aralık 2007 Cuma

Meğer annem hamsili pilav yapabiliyormuş

Daha dışarda yemek yenilen günlerdi annemle caddedeki Sümela'da yemek yerken Deryalarla karşılaşmıştık. Annem o gün ben hamsili pilav yapardım çok demişti, bende şaşkınlık içinde bakakalmıştım 33 yıldır görmedim diye. Abimlere de sorduk onlar çekimser kaldılar bu konu karşısında. Ve sonuçta dün gece doğum günü grubum tekrar toplandı çünkü bu tartışma Pazar günü tekrarlanmıştı ve annem hamsili pilav yaptı. Meğerse annem hamsili pilav yapabiliyormuş. gece Metehan'ın potpori halinde sunduğu şarkılarla sona erdi.
Cuma geldi yine. Yaşasın yaşasın.

12 Aralık 2007 Çarşamba

Altıncı Sezon

O tam 6 yıldır benim hayatımda ama sanki doğduğumdan beri varmış gibi. Neredeyse çocukluğumdan beri yanımdaymış gibi. Sanki ben onun çocukluğunu biliyormuşum gibi.
Daha çok yaşanacaklar var, 60 yaşında kırmızı ayakkablılar alacak bana, bastonlarımıza dayanıp inatlaşacağız. Beraber büyüyoruz inşallah beraber yaşlanacağız...
İyi ki varsın, iyi varız !!! SS

10 Aralık 2007 Pazartesi

Doğumgünü Maceraları


Ağzım kulaklarımda bir haftasonu geçirdim. Resimlerden de belli zaten, ağzımı toplayamama hali. Bu sene doğum günümün sabah olması nedeniyle sabah kahvaltılı program yaptık Aile ve arkadaşlar birarada Cafe &Shop'taydık. Cafe&Shop'ta sabah kahvaltılarıda harika oluyormuş. Upuzun masanın çevresinde en sevdiklerim olunca hani film karesi gibi yaşadığınız anlar vardır ya onlar gibiydi bütün bir gün.
Bu sene annemin kestane pastasını eve kendime saklayıp Suzan'ın önerisiyle Bake Shop'tan Burcu'ya uğurböceği bir pasta ısmarladım. Müthiş bir pasta geldi Pazar sabahı. Tadı da tıpkı şekli gibi mükemmeldi. Bundan sonra ailedeki tüm pastalar kesinlikle Burcu'ya ısmarlanacak ve Bake Shop'taki kurabiye kursuna kesin gidilecek. İlk yeni yıl kararımdır bu.
2008 yılı benim mutfakta parladığım yıl olarak tarihe geçecek sanırım Vedat'ın hediyesi sayesinde. Artık ekmeklerimizi evde yapıp ne kadar muhteşem olduğumu göstereceğim. İlk denememi şu anda yapmaktayım. Nurdan'ı arayıp herşeyin doğru gittiğinden emin oldum. Kendisi diet kolalı ekmek bile yaptığı için benim bilirkişimdir.
Bu yılın renkli ve uğurlu geçeceğinin işaretini veren bir sürü uğurböcekli hediyem var. Yaşasın yaşasın.
Kestaneli pasta için akşam annemde toplandık. Bu pastayı ne zaman yesem çocukluğuma giderim. Tarifini en kısa zamanda yazacağım. Gördünüz mü başlıyorum tarif falan vermeye buradan imdaaat 1 günde büyüdüm ben :):)
Şimdi burnumu ekmek makinasına dayamaya gidiyorum. Sonra gece 12'de elimde ekmek kapı kapı gezip övüneceğim daha.

ps:Doğum günü mesajlarınız için çooook teşekkür ederim. Harikasınız. Bu arada annem de çözdü yorum bırakma işini yaşasııın !!
ps2:Cafe&Shop kadıköy'de Rex sinemasından bir önceki sokakta solda.

8 Aralık 2007 Cumartesi

İyi ki Doğdum !!

Yarın benim doğum günüm. Kutlamalar kahvaltı ile başlayacağı için yarın yazmaya vaktim olmaz. Neyseki derbi Fenerbahçenin lehine bitti, Vedat ağzı kulaklarında teşrif etti.
Mutluluk yürümüş gitmiş.
Her doğum günümde tam doğum saatim Edide arardı beni sabah 9:30'da. Yokluğunu ne çok hissediyorum. Bu sene doğum günüm türlü törenlerle kutlanmaya başladı bile. Yarın akşama kadar devam edecek. Bu sene 40 gün 40 gece durumu var. Geçen sene İspanya'da olduğum için pek kutlayamamıştık cümbür cemaat bu sene acısı çıkacak sanırım.
Annem kestaneli pastayı yaptı 33 senedir bir tek geçen sene ben yokum diye yapmamıştı. İlkokul arkadaşlarım bile hatırlıyor annemin meşhur pastasını.
33 yaş en güzel yaşmış. Bende bunu hissediyorum. en mutlu en huzurlu ve en güzel halimi yaşıyorum bu aralar. Vedat'ın derbisini beklerken içtiğim şarabında etisi var sanırım bu satırlarda :)
Kenan Doğulu'nun rüzgar şarkısı uyuyor en çok bu günüme.
Her yaşın bir güzelliği var
En güzel çağımdayım !!

Doğum günü detaylarımı yazacağım bir de okuduğum kitaplar var yazılmayı bekleyen. Ama şimdilik en seksi yaşa girmenin keyfini çıkartacağım. Hadi hepberaber 33 diyelim :):)

7 Aralık 2007 Cuma

Nearly 33

Öncelikle bir yanlış anlaşılmayı yok etmek istiyorum. İşle işgili bir süpriz gelişme olduğunu yazmıştım herkes farklı anlamış. Durun acele yok, öyle bişey yok olunca ben size haber vereceğim zaten. Hemd eöyle imalarla değil açık açık :):)
Dün sabah Nurdan'la buluştuk, kadıköy'de garson gelmediği için Cappucino yeirne çay içtiğimiz bir şirin kafeye gittik. Sohbet o kadar güzeldi ki. Nalan!! ben Nurdan'ın terliklerini unutmuşum evde sanırım sen gelince elinle vereceksin. Nurdan kazak harika oldu çoook teşekkür ederim :):)
Uğurböcekleri için de. Çok tatlısın.
Dün akşamda facebook sayesinde liseden arkadaşlarımla buluştum. Çok keyifli bir akşam oldu. Kim ne derse desin ben facebook sayesinde yaşanan süprizleri seviyorum.
Doğum günü hafta sonuma taş koyan derbi maçına birazcık kızgın olsamda, umarım bizim evi pek etkilemez. Geçen gün Fenerbahçe TV'ye çıkıp Vedat'a seslenme şansımı teptim. Oysa ki diyeceğim çok şey vardı. Bilenler bilir kameraları pek kaçırmam illa konuşurum. Ayy ne rezilliklerim vardır benim.
Neyse Fener aksilik çıkartmazsa çok kutlamalı bir doğum günü hafta sonu beni bekliyor. Ayrıntıları sonra yazacağım...

4 Aralık 2007 Salı

Günlükler, Suzan'ın süprizi ve plan yapmak

Dün gece eski yazılarıma baktım geçen sene bu zamanlar ne yapıyormuşum diye. İspanya seyahati ve Vedat'ın taşınmasıymış o zaman ki gündem. Ne çabuk geçmiş 1 sene. Blog tutmayı bu yüzden seviyorum. Günlük yazmayı da hep sevmişimdir zaten.
Bu sabah annem elime bunu oku diye kağıtlar verdi. Anneannemin annem doğduğunda tuttuğu günlük eski yazıdan çevrilmiş. Anneannem nasıl bir hamilelik geçirmiş, annem nasıl bir bebekmiş, ilk ne demiş, hangi gün ne yapmış herşey var. Çok hoşuma gitti. Ben de benzer bir defteri Metehan için hazırlamıştım. Annemin de bana yazdığı bir defter vardı. Şimdi nerede bilmiyorum. Annemin evindeki dolaplara dalmak lazım. Mutlaka bir yerden çıkar. Değişik bir duyguydu annemin bebek halini okumak, sanki hiç tanımadığım anneannemle konuşmuş gibi hissettim kendimi.

Dün bir de ofiste tatlı bir süpriz yaşadık. Suzan -bloglardan tanıyorsunuz kendi blogu yok sanırım ama harika bir okuyucu- kendi yaptığı muffinler, kurabiyeler ve marshmellowlarla ve de oğluşuyla beni ziyarete geldi. Annem'in müzeye gelen misafirlere yaptığı ikramlar genelde Suzan'ın mutfağından çıkar. Hepsi de çok zevkli ve harikadır. Yaptıklarının resimlerini koyacaktım ama Suzan gider gitmez hepsi bitiverdi. Şimdilik evinin mutfağından çıkıyor bu lezzetler ilerde inşallah kendi yerini açar. Suzan eğer beni okur da malini yorum olarak eklerse ona ulaşabilirsiniz. Belki de yoğun isteğe dayanamaz kendi blogunu açıverir :):)

Bu akşam evde yılbaşına kadar olan zaman için plan yapmaya gidiyorum. Kafam dopdolu yine.
Değişik birşeyler yapmak, zaman hızlı geçse de dolu dolu geçirmek istiyorum. Yine istekler listem çoğaldı da ...

1 Aralık 2007 Cumartesi

Aralık ayı ve Kevgir

Aralık benim için özel bir aydır. Hem doğum günüm bu ayda hem de Vedat'la tanışmamız. Sonra yılbaşı vardır bu ayda bir de bütün senenin muhasebesi yapılır. Her gazete de mutlaka bu sene ne oldu ne bitti onlar yazılır. Bembeyaz bir aydır benim için Aralık kar yağmasa da. Bu sabah yaşasın Aralık geldi diye uyandım. Dün 2 sene sonra tekrar bioenerji derslerine başladığımız için mutlu uyumuştum aynı mutlulukla uyandım. Bugün 2 ayrı sınıf için makarna partimiz vardı. Biri bitti bile.
Bu hafta hep mutfakta geçirdim. Beni bilen bilir mutfakla aram pek iyi değildir. Bir seferde 80 kişilik makarna pişirerek kendimi bile şaşırttım. Mutfaktayken sürekli aklımda Esra ve onun büyüleyen mutfak kokusu vardı.
Bugün Zerrin ve Esra'nın Kevgir'inin yeni sayısı çıktı. Herkes elbirliği yapmış ve Esra için hazırlanan ve onun tariflerinden, sevdiği yemeklerden oluşan harika bir sayı çıkartmışlar. İnsanın gözleri yaşarmadan okuması çok zor. Zerrin için bu sayıyı çıkartmak çok zor olmalı ama aldığı destekle harikalar yaratmışlar. Kevgir'i mutlaka okumanızı öneririm.
http://kevgir.blogspot.com/

29 Kasım 2007 Perşembe

Daldan dala


Koşa koşa bir hafta daha bitti. Bu hafta iş yerinde meşhur makarna partileri vardı. 80 kişilik makarna yaptık 2 kere. Çok keyifli 2 akşam geçirdik. Yukardaki resmi koyuyorum ki görün nelere rağmen hiç yılmadan çalışıyorum :):):) İso, Vedat ve abim resmi görünce seni dövecekleeeer :):)

Yarın abimin doğum günü. Buradan bir mutlu yıllar diyeyim yarın nasılsa kutlamalara katılacağım. Kendisini İngiltere'ye gittiğimden beri görmedim. Hem de üst katımda oturuyor. Bunu okuyunca aşağıya koşabilir :):)

Bu arada sessiz okuyucularım var. Bunlardan biri abim. Hiç bir yorum yazmıyor. Biri de Kagan. İnsan bir satır yazar. Geçen gün Kagan'ın ödevi için poz verdim. Çocukcağızın 30 kişinin resmini çekmesi lazımdı. Bizim bakkala sormuş yok ben istemem demiş. Ne sandı acaba?

Çok daldan dala bir yazı oldu. Tıpkı kafamın içindeki düşünceler gibi.

Hafta sonunu bekliyorum Smalville seyredip bol bol uyumak için...

Zeya geçen sene abisinin doğum gününde ne yazmış?
http://zeya.blogcu.com/1427201/

25 Kasım 2007 Pazar

İlkokul buluşması

Dün iyi ki facebook var diye bir gün yaşadım. 21 sene sonra ilkokul arkadaşlarımla buluşup öğretmenimizi ziyarete gittik. Çok garip bir duyguydu. Kocaman insanların yüzlerinde 7-8 yaşlarındaki hallerini görmek. Eski günleri hatırlamak, şu da vardı acaba ne yapıyor diye sormak.
Önce okulun bahçesinde buluştuk. Bir kaç grup daha vardı bizim gibi buluşan. Kaç mezunu olduğumuzu söyleyince aaa biz o zaman daha doğmamıştık dediler utanmadan :) Okulun bahçesi meğer küçücükmüş bize ne kocaman gelirdi. Bir de neredeyse 3 sokak öteye pikniğe gidermişiz ben orayı İstanbul'un bir ucu sanırdım. Şimdi Vedat'ın evine gitmek için geçtiğim yolda apartmanlarla dolu bir yer.
Öğretmenimizin hatırladığı anılar ayrıntılar beni şaşırttı. Hatta benim ne kadar çok ağladığımı bile hatırladı.Annemin bahçede beklediğini.Utanç verici valla :):) Bizim bahçeye yapılan ziyaretleri, hepimizin abilerini ablalarını...
Yine buluşalım diye diye ayrıldık. Eve bunalım yapmaya geldim neredeyse herkes evli ve çocuklu diye :):) Ama Vedat'ı ilkokul anılarımla bütün gece bunalttığım için aklıma diğer kısım pek gelmedi. Bir daha ki buluşmaya Vedat'ta gelecek benim ip gibi zayıf, düz saçlı ağlamaklı ve çok uslu bir çocuk olduğuma inanmıyor da. Neyse ki şahitlerim var...

24 Kasım 2007 Cumartesi

Güle Güle Esra

Esra'nın (büyüleyen mutfak kokusu) ve Zerrin'in (Miss) sayfasına size iş buldum kızlar İstanbul'a gelin ama yazmak için girdim ve Esra'nın vefat haberini okudum.Şu anda şoktayım. Zerrin'in son satırına kadar şaka yaptığını düşündüm. Şu anda ne yazacağımı bilemiyorum.
Allah Rahmet Eylesin. Güle güle Esra, o büyüleyen kokuyu ve seni hep hatırlayacağım.

Esra için bir taziye defteri açılmış: http://esranintaziyedefteri.blogspot.com/

23 Kasım 2007 Cuma

Hafta Sonu

Cuma hızla geldi. Bu akşam eve geldim, çayımı koydum (Nalan ben artık kahveden çaya döndüm haberin olsun sen özendirdin) ve hafta başından beri aklımda olan Notting Hill yazımı yazdım, Londra yazısına resim ekledim.
Yarın ilkokul arkadaşlarımla buluşmanın heyecanı içindeyim. Bugün yıllar sonra birini gördüm bile. Değişik bir duygu. Yaşasın facebook
Dün Ebru'nun doğum günü için GoMongo'ya gittik. Doğum günü mevsimi Ebru ile açıldı Ocak'a kadar birdolu var. Ebru'nun anne olarak kutladığı ilk doğum günü, nice mutlu yıllara Ebru...

Hafta sonu çöp ev olmaya aday evimi toplamak ve bol bol Vedat'la vakit geçirmek istiyorum.
Bir de eğer kendisini İstanbul'da yakalarsam annemle bir blog açacağız.Böylece annem acaba nerede diye düşünmekten kurtulacağım :) Londra dönüşü gittiği Trabzon'dan biraz önce geldi.
Sanırım bu gece evini yadırgayacak :):)
İyi hafta sonları herkese...

Notting Hill

Resmi büyütmek için resmin üzerine tıklayınız.


Londra'nın en sevdiğim mahallesidir Notting Hill. eğer olursa Londra da yaşamam gerekirse renkli binalarda bir teras katında yaşamak isterim.

Yıllar önce Deniz'le gittiğimizde daha önce resmini koyduğum Uğurböcek Bebeği notting Hill'deki koleksiyoncu dükanından almışım. Anne oğulun sahip olduğu bu dükkan kolksiyonerler için bir cennet. Eğer benim gibi incik cıncık seviyorsanız da. Tam 3 katlı.Ne yazık ki içerde resim çekmek yasaktı. Potrebello Road Market sokağında bulunan bu dükkanın adı Mimi Fifi.Buraya yazarken internet sayfasını inceledim online alışverişte yapılıyor. http://www.mimififi.com/

Yol boyunca ilerlerken vitrinde rengarenk muffinler dizilmiş bir dükkan camına burnumu dayadım. İsmi The Hummingbird Bakery. Vitrinin resmini çektim. Tok olduğum için tadlarına bakamadım ama nefis şeyler vardı. http://www.hummingbirdbakery.com/

Londra kitabımda yazan bir dükkan ise Books for Cooks'tu.Sanırım burası dünanın en güzel kokan dükkanı. Binlerce yemek kitabı düşünün her yer raf ve içrde deneysel mutfağı olan bir kafe var. Yemek kitaplarından yemek seçip yaptırabiliyorsunuz, binlerce yemek kitabından istediğinizi satın alabiliyorsunuz ve mutfak derslerine katılabiliyorsunuz. Ne yazık ki tıka basa bir kahvaltı sonrası gittiğimiz bu dükkandan sadece yemek kitapları aldım. Muffin süsleme, kurabiye ve patates yemekleri... Sonra aklıma Misssle büyüleyen mutfak kokusu geldi. Onlar böyle bir dükkan açsa dedim ama önce ikisinin de İstanbul'a taşınması lazım. Yemek bloglarının bu dükkana gidip saatlerini ayırması tavsiye edilir. Ben bile 1 saat her kitabı karıştırdım.


Notting Hill de hafta sonları portobello pazarı kuruluyor burada eski eşyalar vintage kıyafetler sebze meyve herşey satılıyor. Bir de bana Notting Hill'i hatırlatan tenekeci dükkanı var. Bağdat Caddesindeki Portobello isimli dükkanın anavatanı burası. Her türlü eski reklem, yazı resim tenekelere basılmış. Fiyatlara baktım taşımaya değecek bir fark yoktu.

Rengarenk boyanmış antika dükanlarında ise yok yok. Bana antika dükkanlarında duran eşyalar çok hüzünlü gelir. Kibilir kim kullanmış, severek almış şimdi bir köşeye atılmış durumu. Yine de annemle hepsinin altını üstüne getirdik. Annem eskiden kullandığı bir çok eşyayı buldu ama pek bişey almadık.

Son olarakta Notting Hill filminde geçen seyahat kitapları satan kitapçıyı bulduk. Hani Julia Roberts'in Türkiye hakkında kitap almak için girdiği dükkan.

Bayıldığım bir diğer dükkan ise ufak tefek dekorasyon malzemelerinin, takıların her türlü aksesuarın satıldığı Verendah. online alışveriş mümkün tabii ki http://www.verandah.entropyid.com/

Tüm dükkanlara girdiğimizden emin olduktan sonra eski bir pubta kahve içip Başka maceralara doğru yol aldık.

21 Kasım 2007 Çarşamba

Londra 2007


Londra yolculuğumuz macera ile başladı. Şiddetli lodos'a rağmen kendini bilmeden boyundan büyük 2 bavulla deniz otobüsüne binersem olabilecekler aslında hiç süpriz değildi. Uçağa içim dışıma çıkmış halde bindim. Annem hiç düzelmeyeceğim sandı çok korktu. Neyseki uçak yolculuğu rahattı. Freeshopun ve İşbankası Millenium Lounge'ın pek tadını çıkaramadım.
Gece yarısı Londra'ya vardık. Annem inatla şöförün koltuğuna oturmaya çalıştı şaşkın bakışlar altında ters trafik olduğunu hatırladık.
Otelimiz Tower Bridge manzaralıydı. Bizim odamız teknelerin demir aldığı küçük bir koya bakıyordu. Çevresinde tekne ile açılanların alışveriş yapacağı küçük dükkanlar ve kafeler publar vardı. Otel çok merkezi omasa da çevresi oldukça keyifliydi. Sabah ve akşamları bol bol otel çevresinin keyfini yürüyüşlerle pub kafe gezmeleriyle çıkardık.
İlk gün annem bir toplantıya katıldı ben Londra sokaklarına attım kendimi. Önce Design Museum'a gittim. Otele yürüme mesafesindeydi. Gezdiğim sergileri ve müzeyi daha sonra anlatacağım. Zaten Londra gezisi bir çok ayrı yazı haline gelecek.
Sonra da Covent Garden'ı ve Soho'yu gezdim. Aylak aylak sokaklarda dolaşarak dükkanlara girip çıkarak aaa Denizle buraya da gelmiştik diye kulaklarını çınlatarak günü geçirdim. Akşam annemlerle Sofra Türk Lokantasında buluştuk. Harika bir yemek yedik. Özellikle mezelerin geldiği tabak çok güzeldi ama Türkiye'den gelip Türk yemeklerinin resmini çekmeye utandığım için resim çekemedim. Sofra Restoranlar grubunun Londra'da bir çok Türk Restoranı var. Dolup taşıyor boş ver zor bulunuyor. Gurur duyduk tabii.
Ertesi gün benim okul ziyaretlerim başladı. Annemi iki katlı gezi otobüslerine bindirip gündüzleri toplantılara girdim, akşamları bir yerler de buluştuk restoranlar keşfettik, noel ışıklarını seyrettik, biraz alışveriş yaptık.
Bir gece yarısı ikide yangın alarmıyla uyandık. Ne yapalım diye odada dört döndük. Ben sürekli kapıdan kafamı çıkartıp yan odadaki kadınla bakıştım ama hiç konuşmadık. Sonra bir adam "It's fire alarm we should go out" dediğinde pijamaların üzerine paltoları giyip yalnıyak ayakkabıları çekip elimizde çantalar ben asansöre koşarken annem beni yangın çkışına doğru çekti. Ben salak gibi dur tuvalete de gideyim falan dedim. 5 kat koşarak aşağıya indik, koşarak kısmına annem de katıldı. Bacağını test ettik merdivenden koşarak inebiliyormuş. Dışarı bir çıktık ki bütün otel dışarda belki 1000 kişi. Kimi pijamayla, kimi bornozla kimi takım elbise kravatla. Bir süre soğukta bekleştik içeri maskeli itfayeciler girdi. Ben bavulları da alsaydık keşke telaşındaydım. Sonra sadece dumanmış diye bizi içeri aldılar. Şaka gibiydi ama ciddi bişey olsaydı ben 5. katta mahsur kalanlar arasında olmaya adaydım sanırım.
Annemin konuşmasından ve ziyaretlerden önce bir gün boşumuz vardı. Notting Hill'e gittik. Londra'nın en sevdiğim mahallesi. Filmi görenler hatırlayacaktır. Adım adım dolaştık, harika yerler keşfettik. Bu da ayrı bir yazı olarak gelecek. Sonra Knightsbrigde'e gittik vitrin seyretmeye. Tam dönerken bir apartmanın önünde kuzenimle burun buruna geldik. Şaşkınlıktan kalakaldık. Çok komikti halimiz. Bizim geçtiğimiz anda işten yeni çıkıyormuş. Bunca sene İstanbul'da karşılaşmamıştık.
Cumartesi günü annemin konferansı bir okuldaydı. Katılım ve ilgi oldukça fazlaydı. Orada olmak, o insanların gözündeki ışığı hissetmek oldukça gurur vericiydi. Harika insanlarla tanıştım. Herkes kendi alanında mükemmel işler yapıyor. İngiltere'de ülkemiz çok güzel temsil ediliyor bunu görmek çok gurur vericiydi.
Pazar günü biz ayrılırken yağmur yağmaya başlamıştı yine bir yangın alarmı çaldı bavulları toplarken ama çabuk sustu. Oysa bu sefer çok hazırlıklıydım ben.
Harika bir hafta geçirdik anne kız. Londra defterim evde kaldığı için gezilmesi görülmesi gereken yerleri daha sonra yazacağım. Resimleri de birleştirip ekleyeceğim. Bu yazı bir ön yazı olsun diğer ayrıntılar pek yakında gelecek...

19 Kasım 2007 Pazartesi

I am Back

Dopdolu ve harika geçen 1 haftadan sonra evime ve işimin başına döndüm. Herşey birden çok hızlı başladı. Bütün gün mailleri okudum. 1 haftalığına gidip dönsem bile bir şaşırıyorum ben. Ne giyerdim, ne yapardım unutuyorum. Sanki ömür boyu Tower Brigde 'e bakan otelde yaşamışım gibi hissettim sabah evde uyanınca. Tuafım valla.
Resimler, yapılanlar, keşfedilen yeni yerler ve anne kız gezilerini uzun uzun anlatacağım. Bİr alışayım kaldığım yerden devam etmeye hepsi gelecek.
Kasım ayı bitmeden yapılacaklar, Yeni yıl gelmeden yapılacaklar gibi listeler, heyecanlı koşuşturmalar ve işle ilgili bir kaç müjde var ama oluşması için zaman lazım.Niyetimizi evrene gönderdik cevaplar gelmeye başladı :)
Pek yakında daha çok yazacağım ...

10 Kasım 2007 Cumartesi

Kısa bir ara

Gitmeden önceki son hafta yoğunluğu vardı yine bu hafta. İçimde bir saat sürekli hızlı hızlı tiktak tiktak yapıyor. Sanırım uçağa binene kadar devam edecek sonrası huzur. Uçakta hiç birşey düşünmeme halini seviyorum. Kitap okuyup bol bol düşünme zamanı.
18 yıl olmuş annemle bir yaz ingiltere'ye gidip çatı katında kaldığımız. Koskoca tatilden 2 anı hep aklımda. Birisi benim iyice tepeden toplanmış fıskiye modeli saçlarımın büyük siyah taksinin kapısına sıkışması ve taksinin içinde kafamdan asılı kalakalmam. Ask suratlı şöför bile gülmüştü bu duruma...
Bir de annemle kaybolup yanlış bir otobüsle kendimizi Londra'nın dışında yağmurun altında lordların golf sahalarında bulmamız ve annemin bilmeden bir İngiliz'e bıçak çekmesi:) Hyde Park'ta piknik yapacağız diye yanımıza alınan bıçağı çantaya koyarken aynı anda otobüsten inen adama annem elinde bıçağı sallayarak en kibar İngilizceyle merkeze nasıl gideceğimizi sormuştu. Adamın gözleri fal taşı gibi açılmış otobüs numaraları mırıldayıp o yağmurda durağın bir kaç metre ilersinde korkuyla beklemişti. Aklımıza geldikçe güleriz :):)
Anne kız yeni maceralara doğru gidiyoruz. Bu sefer iş güç var işin içinde ama yine de Londra'nın keyfi çıkacak.
10 gün sonra görüşmek üzere...

5 Kasım 2007 Pazartesi

Pazartesi Durumları

Bir gece yatıp uyusam ve sabah karar vermiş kalksam demiştim. Zaten bana hep böyle olur. Uyku arası kararlar alıyorum ben. Hafta sonu taşları yerine oturtup Pazartesiye daha oturmuş başladım.

Cuma akşamı bütün kızlar toplandık yaptık. Uzun zaman olmuştu. Miray bebek'te kızların arasında yerini aldı. Sangria partisi yaptık. Oradan buradan konuştuk. Çok keyifliydi. Bu arada Ebru blog hayatına geri döndü. Buradan onun annelik ve hayat maceralarını okuyabilirsiniz.

Cumartesi günü MBA Tour'daydım. Uzun zamandır bu kadar kararlı ve bilinçli öğrenciyi bir arada görmemiştim. Çok keyif aldım onlarla görüşme yapmaktan. Hani bana birisi hadi bir master yap gel dese ikiletmeyeceğimi hissettim. Hep öğrenci olarak kalamıyor insan tabii :)

Vizemiz otelimiz uçak biletimiz tamam Cumartesi günü Londra yolcusuyuz. Annemle 18 yıl önce bir yaz maceramız vardı. İlk yurtdışımdı benim. Kaybola,şaşıra dolaşmıştık tüm Londrayı. Şimdiyse annem bir konferans verecek, benim ziyaret edeceğim okullar, toplantılarım var.Pek dolu geçecek bu sefer. Yine de kaybolmaya, alışverişe ve annekız vaktine bol zamanımız olacak.
Bir de Londra demek Deniz demektir benim için. O İngiltere de yaşarken beni özlemesine pek fırsat vermedim. Tüm tutturmalarıma rağmen işleri dolayısıyla gelemedi bizle. Deniz olmadan Londra eksik olacak.

1 Kasım 2007 Perşembe

Terlikler Kevgir ve Mutluluk

Kasım ayı harika süprizlerle geldi. Dün pırıl pırıl bir gündü. İyi ki yaşamışım denilen günlerden.
Sebebi bende saklı :)
İşe geç geldim. Geldim ki Dubai'den paket geldi kendimi kurban edip açtım bomba değilmiş esprileri ile karşılandım. Nalan Nurdanla bana taa Kazablanka'dan terlik almış ve göndermiş. Hani resmini koymuştu ya bloğuna onlardan. Çevremdekiler benim bloglar aracılığı ile yaşadıklarıma inanamıyorlar. Açıklaması da biraz zor aslında. Şehirleri, ülkeleri aşan dostluklar oluşuyor burada. Nalan çok tatlısın. Çok teşekkürler...
Bu ay Misss ve Büyüleyenmutfakkokusunun çıkardıkları Kevgir dergisine bir yazı hazırladım. Kevgir profesyonelce hazırlanan bir dergi ve içeriği harika.Nurdanla paylaştığımız İstanbul'da yeme içme gezme yerlerinin Anadolu yakası benden. Buyrun buradan okuyabilirsiniz.
Kasım ayında bir de iş ve tatil birarada Londra planım var. Eğer vizem yetişirse Kasım ayının 2. haftası gidiyorum. Programımız çok çeşitli ve yoğun. Annemle 18 yıl sonra tekrar Londra'da olmak harika olacak. 4 gözle bekliyorum.

29 Ekim 2007 Pazartesi

İstanbul Turları 1


Pazar günleri turistik İstanbul turları yapmaya karar vermiştik Vedatla. Bir Pazar yağmur yağdı,bir pazar yorgunuz derken dün ilkini yani Piyer loti ve Eyüp turumuzu gerçekleştirdik.
Sabah erkenden yola vurduk kendimizi 1. köprüye geldik ki köprü kapalı. sonradan Avrasya Maratonu olduğunu öğrendik. Ben yıllardır katılmak ve köprüden yürüyerek geçmek isterim ama bu sene de olmadı.
2. köprüden yol bilirmiş gibi Eyüp'e giderken kendimizi önce Alibeyköyde sonra da Gazi Mahallesinde bulduk. Sonra bir mucize ile Piyer Loti oklarını gördük. Tepede tarihi kahvede kahvaltımızı ettik, resimler çektik. Aşağıya teleferikle inilmesine karşın biz yine arabamıza bindik. Teleferikte benim yeşil olup kusma ihtimalimi önceden düşündük. Eyüp'ün bütün ara sokaklarına girdik, Eyüp Sultan'ı ziyaret ettik ve köprü çok yoğun olduğu için bir Sütlüce macerasından sonra akşama doğru evimize dönebildik.
Bundan sonra sırada Sultanahmet, Saraylar ve müzeler, Beyoğlu ve Çukurcuma turlarımız var.
Dün saatler geri alındığı için gün hiç bitmedi.Demek ki günler 25 saat olsa çok güzel olacak...


Cumhuriyet Bayramınız Kutlu Olsun!!

24 Ekim 2007 Çarşamba

Şöför hariç herkes insin,Eda Suner ve Beşiktaş

Koş koş geçiyor günler yine. İçimde sürekli bir saat tiktak yapıyor. Olsun herşeye rağmen Çarşamba akşamı Lale ve Ebru ile Capitol'de buluştuk. Ebru'ya bu sefer panoromik şehir tutu attırmadan Capitol'ü bulduk. Öğrendi tabi o da yolu izi. Güzel güzel oturduk sohbet ettik daha da ederdik ki Capitol kapandı biz de Lale'nin ceviz ağacını görüp Ebru ile Bağdat Caddesindeki bayraklı kalabalığın ortasına düştük. Konvoya takıldık ve bir grubun ortasında kalakaldık. Bir ara birileri şöför hariç herkes insin diye bağırdığında Ebru kalabalığa karışacak diye çok korktum. Kornalarla konvoya destek verip evimize döndük.
Her blogcu buluşmasında birbirimizi biraz daha iyi tanıdığımızı fark ediyorum. Burada yazılamayanlar, satır araları derken taşlar yerine oturuyor. Sağlam dostluklar kuruluyor. Ebru İstanbul'da iş bulmalı başka yolu yok...

Bir de sonunda Eda Suner'le buluştuk. Eda'yı tanımayan var mı? Uzun zamandır ayarlamaya çalışıyorduk bu buluşmayı. Yazıları gibi sımsıcak birini buldum karşımda bir o kadar da çatlak. 1 saate 2 mekan bol dedikodu ve kahkahalar sığdırdık. Gelirken bana kedicikler ve bir albüm almış. Mırmır kedileri sevdiğimi hissetmiş. Yan masa yüzünden hediyelerimle pek ilgilenemesem de bayıldım. Eda be sen çarpardın kahveyi suratlarına :):)
Bu arada ilgililere duyrulur kanlı canlı bir Eda Suner var. Marketing harikası falan değil. Hatta bir yığın ortak arkadaşımız çıktı. Gerçek valla kendisi. Bir ekip gibi çalışıyor o ayrı :). Eda'nın çok daha güzel işler yapacağına eminim. Durun daha ben çok başını ağrıtacağım onun.

Not 1: Uzun bir aradan sonra ilk defa Vedat'ı soru yağmuruna tutmadan maç seyrettik. Beşiktaş taraftarı süperdi. Hayatımda ilk defa keşke maçta olsaydım dedim. Gittikçe Vedatlaşıyorum sanırım. Bu arada maçta merak ettiğim herşeyi aklımda tuttum Ebrucuk sana soracağım :):):) En büyük Beşiktaş !!!

Not 2: Bu yazının başlığı ancak bu olabilirdi :):):)

23 Ekim 2007 Salı

Cumhuriyet Bayramı Kutlamaları

"Cihan yıkılsa Türk yılmaz"

Bu sene 29 Ekim Cumhuriyet Bayramını bir tatil günü olarak değilde Bayram olarak yaşayın.Özellikle çocuklarınız varsa onlara Cumhuriyet ruhunu yaşatmak için kutlamalara katılın. Artık neredeyse her mahallenin kendi kültür merkezi var. Bu merkezlerin hepsinde Cumhuriyet Bayramı kutlanıyor. Ayrıca Cumhuriyet yürüyüşleri yapılıyor. Her sene Bağdat Caddesinde, Taksim de ve bir çok yerde. Lütfen bu sene katılmaya özen gösterin.

Türkiye daha zor günlerden de geçti. Ben ülkeme güveniyorum. Geleceğe umutla bakarsak ilerleyebiliriz. Atatürk 1927 'de kaleme aldığı gençliğe hitabe sanki bugünü anlatıyor.Özellikle şu satırlar: "Bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri şahsi menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler."

http://www.kultur.gov.tr/TR/BelgeGoster.aspx?F6E10F8892433CFFAAF6AA849816B2EF2084C09A032B9893

Son satırı ise bugün yapılması gerekenleri söylüyor. Muhtaç olduğumuz güç damarlarımızdaki asil kanda mevcut. Bizim damarlarımızda asil kan dolaştığını ve her türlü karanlığı aydınlığa çevirecek güçte olduğumuzu artık bilmemiz ve sesimizi daha gür çıkarmamız gerekiyor.

not: 29 Ekim'de saat 14:00 Kazım Karabekir Kültür Merkezinde 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı toplantısı var. Kazım Karabekir Sok.No:4 Erenköy (katılmak isteyenler bana mail atabilirler.)
Kasdav Erenköy Gönüllülerinin Cumhuriyet Bayramı kutlamaları da 29 Ekim'de
Erenköy İstasyonunda ki yerinde. Annem konuşmacı olduğu için ben de katılacağım.
Akşam ise saat 19:00 'da Bağdat Caddesindeki yürüyüşte hazır bulunacağız.
Siz bayram planlarınızı yaptınız mı?

22 Ekim 2007 Pazartesi

ARTIK YETER

Bardağı taşıran son damla hiç gelmiyor. Daha ne bekleniyor? Şehitler oy verdikleri partiye, nereli olduklarına bakmadan bu vatan için ölüyorlar. 2 gün neyi bekleyeceğiz 2 dakika bekleyecek sabrımız yok artık.
Şimdi hepimizin sorumluluk alma zamanı, tek yürek tek bilek olma zamanı, sesimizi tek ses olarak daha gür çıkartma zamanı...

19 Ekim 2007 Cuma

Hafta sonu kaçamağı

Herşey çok hızlı bu aralar. Yine yetişemiyorum. Sabah ve akşam iş ve ev. Bazen zaman geçmezken bazen neden koşuyor? Biraz durmak suyun akışına uymak lazım. Bunu yapmak çok mu zor???
Bu hafta sonu biraz durulmaya, biraz üniveriste muhabeti yapmaya ve biraz da bebiş sevmeye İzmir'e gidiyorum.
İyi Hafta Sonları

16 Ekim 2007 Salı

Tatil Sonrası

Bayram çok domestik geçti. apartman içinde komşuculuk oynadık, evi çöp ev olmaktan kurtardım, yemek yaptık, yemek yedik. Yağmur yağıyor diye sevindik. Bol bol televizyon seyrettik.
Yağmurda yürüyüşe çıkacağım diye tutturdum ama çiçekli böcekli yağmur çizmelerimi giymeyi unuttum bir telaşla. Yine yağmur yağsın diye bekliyorum şimdi.
Dün itibarıyla üşüme sezonumu açtım. Haziran'a kadar üşürüm ben artık.
Bayram sonrası iş tüm yoğunluğu ile başladı. Şimdi 29 Ekim ve Kurban Bayramını 4 gözle bekliyorum. Bir de arada kaçacağım kısacık tatilleri...

11 Ekim 2007 Perşembe

İyi bayramlar

Bayram mutluluğu çağrıştırır bana. Bayramlıklarını bir an önce giymek isteyen çocuğun heyecanıdır. Bayram tüm ailenin bir araya toplanmasıdır. Uzakta olanlara seni unutmadık, sende yanımızdasın demektir bir telefonla.
eEki bayramlar kalmadı şikayetini kabul etmiyorum ben Bayram sizin evinizde yaşayacağınız heyecandır. İster tek başınıza olun, ister iki kişi, ister kalabalık bir aile.
Bayram kaç kişiyi mutlu ettiğinizle ilgilidir. cebinize bir avuç şeker doldurup, hiç beklemeyen birine uzatıvermektir, yüzünü görmediğiniz birine bir çift yeni ayakkabı göndermektir.Kapıya gelen çocuklara güleryüzle çikolata vermektir belki biraz da bahşiş.
İyi bayramlar herkese...
ps: Bu bayram en çok Edide'nin evini özleyeceğim.

Metehan 12 yaşında...


Vakvak ayaklı küçük eşşek kocaman adam oldu bile. Doğum gününde artık oyuncak alınmayacak yaşta. Ben de çılgın halalık görevimde 12 yılımı doldurmuşum.Kolay değil Metehan'ın çılgın halası olmak. Gözlerini aça aça ala ya sen büyük müsün yoksa çocuk mu diye sorduğunda daha 5 -6 yaşlarındaydı.
Hala hangisi olduğumu kavradığını sanmıyorum.
Canım kuşum !!!
Mutlu yıllar, İyi doğdun, iyi ki varsın. Hala yiğen çılgınlıklarımız bu yıl da devam edecek!! Hatta Avrupa'ya açılacağız seninle, hortum ailesi Avrupa'da ne dersin??? Doğum günün kutlu olsun. Sen olmasaydın hayatımız pek sessiz olurdu valla :):):) Akşama Cafe Shop'ta görüşmek üzere...

10 Ekim 2007 Çarşamba

Bugünler de Geçecek !!

Bir kaç gündür dondum duruyorum. Televizyona ve gazetelere bakıyorum. Boğazım düğümleniyor. Söylenecek hiç bir şey bulamıyorum. 15 Mehmetçik şehit... İlk değiller ama dilerim son olurlar. Hepsi 20'li yaşlarda... Bu kan dökümüne nasıl dur denecek? Bu ne zaman bitecek?

Küçüklüğümden beri ülkem için zor günler olduğunu duydum, okudum, seyrettim ama şimdiye kadar karanlığı içimde bu kadar fazla hiç hissetmedim. Bize neler oluyor? Türkiye'ye neler oluyor.Kişisel çıkarların değil ülke çıkarlarının ön planda tutulduğu günler görmek istiyorum.

Sürekli düşünüyorum. Ne yapılması lazım, kimin yapması lazım, benim birey olarak ne yapmam lazım...Soru işaretleri kafamda büyüyor, kocaman oluyor. Tartışıyorum çevremdekilerle (en çok da burada light yazılar yazdığım için beni eleştirenlerle :)), gazetelerde olmayan umut dolu pırıl pırıl haberler duyuyorum. Türk Milleti olarak en karanlıktan aydınlığa her pahasına çıkacak güçte olduğumuzu biliyorum. Türkiye için daha güzel günlerin heyecanını içimde hissediyorum.
Aklıma İstanbul'un işgal dönemi evlere asılan "bu da geçer ya hu" posterleri geliyor. Bu da geçecek diyorum, nasıl bilmiyorum ama ben ülkeme inanıyorum.

ps: Dün Emin Çölaşan'ın kitabını okudum. Başına gelenlere hiç şaşırmadım. Bu kadar olmaz demedim. Abartıyordur bile diyemedim. Ne kötü, keşke şaşırabilseydim. Kitaptaki deyimle "Azgın azınlık" olmadım ama sessiz takipcisi oldum bugüne kadar Çölaşan'ın. Kalemini kimseye eğmediği için bugün onu ayakta alkışlayan okuyucu kitlesi var. Kitabı okuduktan sonra gazete okurken düşünceleriniz çok farklı olacak özellikle de Hürriyet okurken...

8 Ekim 2007 Pazartesi

Süprizzzz

Fuarda topladığım kart vizitleri yığmış yerleştirirken içeriye beni arayan iki öğrenci girdi. Unuttuğum bir randevu mu diye
düşünürken bugüne kadar neler yaptınız Türkiye’de sorusuna blog yazıyoruz biz dediler. Aslı ve Şebnem sürpriz yapıp bana gelmişler. Hep baskın yapacaklarını söylüyorlardı ama bugün hiç beklemiyordum. Çoook sevindim.

Şebnem eski bayramların tebrik kartı alışkanlığını yeniden canlandırdı. Bana harika bir kart yazmışlar. Bir de Uğurböceği yanar döner bir çakmak hediye getirmişler. Süper tatlılar. Ben sigara içmesem de Vedat bu işe çok sevinecek. Ofiste çakmağımla geziyorum, sigara içen olursa bana haber versin diye. Sanırım bu atraksiyona daha fazla dayanamadılar tuvalette benden gizli sigara içmeye başladılar.

5 dakika içinde benim şokuma rağmen bir çok şey konuştuk. Ben gözlerimi kocaman açmış suratlarına bakıyordum çünkü. Atlar, at yarışları, çalışmamak, Ebrucuk … İkisi de fıstık gibiler tam beklediğim gibi. Bu bloglarda tanıştığım herkes içini dışını bir yazıyor ki karşılaştığım zaman hiç şaşırmıyorum.

Onlar gittikten sonra ofistekilerin meraklı sorularıyla baş başa kaldım. Blog yazdığımı bildikleri için anlattım ve herkes ne tatlı kızlar dedi. Aslı ve Şebnem çoook teşekkür ederim. Beni çok mutlu ettiniz. Yüzümde kocaman bir gülümsemeyle çalışıyorum bugün. Birgün ayarlayalım en kısa zamanda buluşalım.
İyi ki blogcu olmuşum buna hergün biraz daha seviniyorum…

7 Ekim 2007 Pazar

Facebook, blogcu olma ve Nurdanla buluşma

Facebook'u bilmeyen kalmadı. Başlarda ben pek anlamadım.Birisi beni ısıracak falan diye korkttum. Çirkin vampir olmak istemedeim falan. Sonra milletin ilkokul arkadaşlarını bulduğunu duyunca bir araştırma yaptım ve ilk okul resimlerimle karşılaştım. Nasıl şaşırdım anlatamam. 21 sene olmuş okul biteli. Ne kadar çok. Ben büyümek istemiyorum ama...
Cumartesi günü önce fuardaydım. Yine CD isteyen bir adam geldi. Bİr de masadaki şekerleri avuç avuç cebine doldururken dik dik baktığım ama hiç aldırmayan bir diğeri.
Fuardan sonra Nurdan'la buluşmaya Taksim'e gittim. Ben kendi köyümde yani Erenköy'de yaşaya yaşaya Cumartesileri İstiklal Caddesi neye benzer unutmuşum. İnsan kalabalığını üzeirme doğru gelir görünce az kaldı koşarak kaçıyordum. Neyseki sakin sessiz bir kafe bulup oturduk. Nurdan'la harika vakit geçirdik. Kahve içmeye gittiğimiz Gezi Pastanesinde bienal kapsamında açık sinema gösterimi nedeniyle silah seslerine, vahşi hayvan çığlıklarına rağmen sohbet etmekte israr ettik. Nalan'ı andık bol bol.
Nalan'ın yazdığı gibi bu blog işi çok garip.Hiç tanımadığın insanları düşünürken buluyorsun kendini birden. Mesela her demli çayda Nalan'ı, her beyoğlu lafında Lale'yi, Perşembe pazarına her gidişimde boks yapan kadınları düşünüp gülerken Ebru'yu, back up'la ilgili bir konu olduğunda Nurdan'ı (Nurdan kesinlikle yazmalısın back up hikayelerini :)), Desenli çoraplar görünce Şebnem'i, at yarışı ve kocaman şapkalar denince Aslı'yı hatırlıyorum. Ayy daha da var hatırladıklarım tabii. Bloglardan güzel dostlar edindikçe iyi ki blog yazıyorum diye seviniyorum.
Çok oradan buradan bir yazı oldu bu. Kafam bir dünya yine çünkü. Bayramda 3 gün beyin detoksu yapacağım . 4 gün kaldı...İyi haftalar...

5 Ekim 2007 Cuma

Cuma Notları

Küçücük aftı bu kadar büyüttüğüm için herkesin dalga konusuyum.Tüm aft ilaçlarını kullanyorum. Mavi ilaç piyasadan kaldırılmış bir onu alamadım. Acısı biraz geçti. Bir ilaç var onu sürünce Ebrucuk'un deyimiyle gözlerim pörtlüyor.
Bugün annem bilgisayar kursuna başladı bir heyecanla. İlk günden bayağı birşeyler öğrenmişler. Bizle olmadı tabii bilgisyar öğretme işi. Kadının kafasını allak bullak ettik. Neyse pek yakında internete açılır, buralara kadar ulaşır.Şimdilik açsana şu sayfanı okuyayım şu konu hakkında yazmışsın öyle söylediler diyor. Sessiz sedasız beni okuyanlar arada bir ses verin. Mesela Kaan okuyorsun biliyorum arada yorum yaz bari :):) Abi sende ağzımdaki aftı buradan öğrendiğine içerleme benim hayatım burası oldu bile :):)
Yarın tüm gün fuarda olacağım. Eskiden fuarlar yararlı olurdu ama internet çıkalı fuardaki ilgili öğrenci sayısı azaldı. En azından bizim sektör için. Bir kısımda fuarlara hediyelik toplamaya geliyor. Bir keresinde bir adam CD vermedik diye kızmıştı. Bir kere de benim kalemimi almışlardı hediye sanıp.En koptuğum olay ise karşımda İngilizce konuşan çocuğa ben Türküm Türkçe konuş dediğimde abla ingilizce pratik yapmaya geldim ben okullarla ilgilenmiyorum demesiydi.
Bu aralar herşey çok yoğun ve hızlı. Biraz yavaşlamak istiyorum. Bayramı 4 gözle bekliyorum...

4 Ekim 2007 Perşembe

İyi ki doğdun Nalan

Nalan burada olsaydın sana doğum günü şarkısı söylerdim. İyi ki yoksun çünkü benim sesim berbattır. Nice mutlu yıllara. Hep iyi hatırlayacağın hatta torunlarına anlatacağın bir yıl olsun !! Doğum günü planlarını merakla bekliyorum!
İşte Nalan'ın sobesi en yakınımdaki değil de en sevdiğim kitabın 187. sayfasının ilk cümlesini yazıyorum.Buket Uzuner 2 Yeşil Su Samuru anneleri babaları ve diğerleri. Bu kitabı okumadıysanız mutlaka okumanızı öneririm. Farklı yaşlarda farklı tatlar aldığım bir kitap...
"Ben Hakan'ı rahatsız edecek denli gamsız ve geniş bir insan diye, o da beni gereksiz yere sorun yaratan ve hüzünlenmeyi seven birisi olarak sessizce suçluyorduk"
Ben de bu sobeyi yapmayan kaldıysa sobeliyorum.Sırada Çocuklaçocuk'un sobesi var. Unutmadım yapacağım.
Bugünlerde pek mızmızım sebebi de ağzımın içindeki aft. Uyku uyutmuyor, yemek yedirmiyor ve müthiş acıyor. Bu aft sayesinde ne kadar güler yüzlü olduğumu keşfettim. Çünkü her gülümsediğimde acıyla irkiliyorum. Ortaya garip bir surat ifadesi çıkıyor gülerek acı çeken. Herkes moralin bozuk mu diye soruyor. Yok ağzımda aft var diyince bir garip bakıyorlar. Ama cidden çok canım yanıyor.
Önce baş ağrısı sonra aftlar kendime hiç bakmıyorum diye düşünüp bugün vitamin kürü aldım kendime. Bir de eczanedeki bütün aft ilaçlarını .Bunlar bana ne anlatmak istiyor hala düşünüyorum.Hayatımı biraz oluruna bırakmak, öylece suyun akışını seyretmek istiyorum. Bunu hiç yapabilecek miyim bilmiyorum ama deniyorum.

2 Ekim 2007 Salı

Zeya 2 yaşında

2 yıl önce 30 yaşıma girmeme 3 ay kala bir akşam evde internet dünyasına dalmışken bloglara rastladım. Ne olduğunu anlamadan kendime Zeya blogunu açtım. Amacım doğum günüme kadar her gün hiç yapmadığım bir şeyi yapıp buraya yazmaktı. Okuyucu olarak sadece kendimi ayarlamıştım. Bir kaç gün ilk defa kırmızı oje sürdüm, saçıma postişimsi bişey taktım, kendime çiçek gönderdim derken yapacak bişey bulamadım. Sonra diğerlerinin bloglarıyla karşılaştım. Neden ben de yazmayayım dedim. İlk yazılarımı sildim ve yazmaya başladım.En büyük korkum diğerlerinin benim içimde olan biteni öğrenmesiyken 2 yılda çok açıldım. Sanki evde defterime yazıyormuşum gibi hayatımı paylaşmaya başladım burada. Hiç tanımadığım insanlar da okudu, tanıdıklarım da,ailem de, az da olsa sevgilim de . (bu bir sitemdir) ve Zeya blogum 2 yaşına girdi.
Yazmaya olan ilgim başka dünyaları tanımayla karıştı ve bloglar hayatımın büyük bir kısmını almaya başladı. 2 sene önce bana böyle birşey deselerdi kesinlikle dalga geçerdim.
Burada harika insanlar tanıdım, hiç yüzünü görmediğim, görünce 40 yıldır tanıyormuş hissettiğim dostlar edindim. Burasının büyülü olduğunu gördüm.
Daha çok şey paylaşacağız bundan eminim. İyi ki blogcu olmuşum ben...
Zeya 1 yaşında ne yazmış?
Zeya kendini anlat sobesinde ne anlatmış?


ps: Nalan sobe ödevini yapacağım pek yakında

30 Eylül 2007 Pazar

www.tuttosuzeya.blogspot.com

Ben alışkanlıklarıma sımsıkı bağlı biriyim. Ama değiştirmek için çok çaba harcarım çünkü değişikliği çok severim. Yeni bloguma alışmak biraz zaman alacak ama Zeya blogu 2. yaşını yeni evinde kutlayacak.
Blogspotta hesap açarken zeya isminin yıllar önce alınmış hiç güncellenmeyen bir bloga ait olduğunu gördüm. Çok bozuldum. Gerçek ismimi kullanmayı düşündüm ama Zeya ismine çok alıştım.Zeyalı bir şey ararken bunu buldum.
TuttosuZeya yani Zeya hakkında herşey.
Bu aralar kendi evimde yapacağım değişikliklerin karar dönemi içersindeyim. Tadilat mı taşınmama mı aklım gidip geliyor. Annemin 98 yaşındaki halasının evini boyatıp yeni perdeler aldığını öğrenince bu işi uzatmamaya karar verdim.Bayram geçsin kolları sıvayacağım.
İyi Haftalar

29 Eylül 2007 Cumartesi

Alışkanlıklar

Yeni evime alışabilecek miyim?