29 Eylül 2008 Pazartesi

Sobeler ve iyi tatiller

Üst üste sobelendim. İlk sobe Tanya'dan görsel DNA testini yaptım ve benim hakkımda çıkanlar:

Alışkanlık Yaratığı
Firari
Klasik
Sofistike

testi yapmak isteyenler buradan yapabilirler...

2. sobe Serroseden işte benim cevaplarım...

1) İsminiz?İsmim Uğur . hmm bir de az kullanılmış Zeynep’i var başında …
2)Nerelisiniz?
Ben İstanbulluyum. Anneden Aydın ve Karaman babadanda Konya ve Yanyalılığım var. Az yakında eş durumundan Iğdırlı olma durumum da var :)
3) Yaşadığınız yer?İstanbul
4) Mesleğiniz?
Yurtdışı Eğitim Danışmanı
5) Hobileriniz?
kitap okumak, yazmak, yeni ülkeler ve kültürler keşfetmek…
6) Evli misiniz?
hayır ama henüz planlanmamış yakın gelecekte olacağız …
7) Kaç çocuğunuz var?
Yok
8) En sevdiğiniz yemek?
Sevmediklerimi saysam sanırım daha kolay olacak. her şeyi sevme eğilimindeyim
9)Sevdiğiniz müzik türü?
Ruh halime göre değişir…
10)Nerelere gitmek istersiniz?Şu ara tek bir hayalim var Lizbon. Nedenini bilmiyorum ama çok gitmek istiyorum.

Upuzun bir tatil başladı. Bayramın birinci günü yolcuyuz. Kısacık bir İtalya seyahati var. İtalya benden ben ondan bıkmayacağız. İyi tatiller ve İyi bayramlar...

Görüşmek üzere...

25 Eylül 2008 Perşembe

Zeya 3 yaşında !!

Blog aleminde 3. yaşıma emin adımlarla giriyorum. 3 koca yıl olmuş. Benim blog çevremde 3 yılda kimler var kimler...

Ayy Defne ile yaşamak'ı unutmuşum nasıl olmuşsa??? onların bir sabah iş acelesine düşmeden yaptıkları keyif hep aklımda oysa :):)

İlk yazmaya başladığımda beni pek okuyan yoktu kendi arkadaş çevrem dışında Bir Nalan'ı bulmuştum kendime okuyucu onun hayatını yakından takip ederdim. Hatta sevgilisi ile ayrılınca ben fena olmuştum. uzakda olsa yakında olsa ayrılıklar pek çarpar beni :)
Blog arkadaşlığımın gerçeğe taşındığı ilk isimlerden biri Nalan diğeri de Nurdan.
Fenerbahçe'de bir kahvaltı klasiği yapmıştık.Sonra çoğalarak ne buluşmalar yaşadık.
Nurdanla ilk tanıştığımızda kafesi vardı.Biz gidemeden kapattı kafeyi kariyerini değiştirdi. Şimdi yoğun yoğun günler geçiriyor.

Sonra Lale abla ile Ebrucuk katıldı aramıza bir de fasulyeden blogcu Zuz. Lale ablayla bir boza muhabbetiyle kaynaştık. Sonra ortak tanıdıklar keşfettik. Kızlarla maceralarını okuduk tabii ki Zuzla da kaynaştık sonra kızlarla da tanışınca aile gibi olduk.

Ebruyla nasıl kaynaştık bilmiyorum ama her buluşmamızda ayrı macera yaşadık. İzmirli olmasına rağmen İstanbul yol bilgisi benden iyi de yollarda bana rğamen kaybolmadık.

İlk günlerden beri severek okuduğum Aslı var bir de. İlk keşfettiğim ve keyif aldığım bloglardan biri Aslı.

Bu arada Ebrucuk'u da Aslı sayesinde bulduğumu hatırladım. Onlar üniversiteden arkadaş çünkü. Ebru'nun o zamanlar İddia bayiisi vardı. Çok ilginç gelmişti bana ama Ebruyu tanıyınca hiç şaşırmadım.

Aslı sayesinde bulduğum bloglardan biri de Şebnem. İlk karşılaşmamız Aslı ile bana süpriz ziyaretleri olmuştu.Uğurböcekli çakmağımda hala Vedat'ın gözü var ama kaptırmıyorum. Sonra onun sayfasından atladığım Tanya ile House Cafe buluşmalarına dahil oldum. Sanki 40 yıllık arkadaş gibi olduk bir kaç saatte. Şişe sınırsız buluşmalar planlıyoruz yine. Şimdi 2 gün yazmasa ne oldu acaba naraları ile cadde de koşup bulacağım biri oldu Tanya. Zıp zıp bir enerjisi bir de harika bir sevgilisi var :):):)
Onlar sayesinde blogunu keşfettiğim Verda var bir de Kuba anılarını merakla beklediğim.

İtalya günlerinden keşfettiğim sonra Ankara'da böyle yerler mi varmış diye şaşırdığım Ayşe var. Kızmayın ama benim Ankaram pek gri pek sıkıntılıdır nedense.

Yıllar sonra facebookta bulduğum ilkokul arkadaşımın blogcu olduğunu keşfedip oğluşu ile maceralarını okuduğum Ben ona resmen aşığım blogu var bir de. Onun ablası nane şekeri var uzaklardan yazan.

Çocukla çocuk blogunun 2 fıstık yazarları var. İlerde çocuğum olursa sayfalarını ansiklopedi gibi kullanacağım. Eğer olurda onların şehirlerine gidersem ya da onlar İstanbul'a gelirse kesinlikle buluşulacak...

Son blog buluşmamızın yıldızı ve hayat hikayesini yazarak beni her yazısında hayretlere düşüren Ece var. Ece'yi okumak en sevdiğin kitabın filmini seyretmek ve çok beğenmek gibi benim için.

Kızım olsa da büyüse bana parti kursa diye özene özene okuduğum Ece Arar var.

Sonra misss Zerrin var. Harika yemekleri, sadece yemekleri değil anlattıklarıyla da blogunu dolduran süper biri o. Bir gece onu rüyamda tuafiyeci dükkanında görmüşlüğüm bile var hatta.

Devin var bir de Fethiyelerden yazan. Sımsıcak harika biri o. Annemle her Fethiye lafı açılışında kulağını çınlattığımız bir gün mutlaka görüşeceğimiz :):):)

Taa Çinlerden maceralarını okuduğum, yoğurt bulamıyor diye derdine düştüğüm Evrim var.

Güzela var iş yeri blogculuğa karşı bile olsa e maille yazılarını göndererek her şartta yazmayı başaran ve harika motive edici yazıları olan karman çormancı o :)

İleri de dergilerde gazetelerde boy boy röportajlarını okuyacağımız mavianne var masmavi enerjisi ile.

Bu sıralar çılgın adımlar atan ve beni şaşırtan Moonsun var. Sımsıcak yazıları ve süpriz zarfları ile hayatıma giren.

Eskiden beri tanıdığım ama bloglar arası da kaynaştığım harika tadların sahibi Suzi var. Keşke daha çok yazsa...

Craftwoman var bana kırmızı mutfaklar bulan, ev fikirleri veren.

Balkahve var uzaklardan bile sıcaklığını hissettiren blogların sanal olmadığını kanıtlayan.

Haydins var son keşiflerimden taa Rusyalardan yazan. Cıvıl cıvıl takılar yapan.

Benim masal şehrim Sivastan yazan solistim var. Mutfak solisti de ilk göz ağrılarımdandır.

Sonra biribirimizi son dönem keşfetitğimiz Serrose ve Rüzgar var.

ve sona sakladığım yazının burasına kadar dayanamayıp neden yokum diye beni arayacağını beklediğim, bloglardan değil lise'den başlamak üzere cvlerimizin neredeyse aynı olduğu, yanındayken gülmeden zor durduğumuz, fıstık Miray'ın annesi Ebruli var. Ebru daha çok yazsanaaaa...

Unuttuğum birileri var mı acaba? Mutlaka vardır öyle kocaman bir aile olduk ki burada.

İyi ki doğmuş blogum. İyi ki blogcu olmuşum...


Zeya 2 Yaşındayken ne yazmış?
http://tuttosuzeya.blogspot.com/2007/10/zeya-2-yanda.html

24 Eylül 2008 Çarşamba

Hayallerim

Nalan çocukluk hayallerini yazdı. Ben uzun süre düşündüm çocukluk hayallerim neydi diye. işte hatırladıklarım...

1) Bu karga sesime rağmen kendimi bilmezlikle ünlü bir şarkıcı olmayı hayal ederdim. Odamda aynanın karşısında içimden şarkılar söyleyerek konserler verirdim.

2) Sabah kalkınca sivilcelerimin yok olmasını hayal ederdim. Her gece bu umutla yatardım. Neydi öyle yüzümde boynumda. Biraz iz kalsa da iyi kurtuldum. Bu hayale çek atabiliriz.

3) Ünlü bir yazar olmayı hayal ederdim hala ediyorum :):) Bunun için çalışmalar sürüyor ama yeterince cesaret yok sanırım...

4)Bizim bahçede evlenmeyi hayal ederdim. Tenis kortunda düğün.Şimdi bu hayalimi gerçekleştirsem otoparkta düğün olur olsa olsa :(:(

5) Teraslı bir ev ve kocaman bir yemek masası hayal ederdim. Ortaköyde teraslı ev krizim vardı. Ortaköy geçti ama teras isteği hala sürüyor.

6)Bizim evin deniz kenarına taşınmasını hayal ederdim. Bunu da sabah kalkınca olsun isteği idi. Hatta bir gece rüyamda görmüştüm bahçe Venedik gibiydi. Masmavi denizdi her taraf.

7) Guluveri okuduktan sonraydı sanırım miniklerden oluşan bir halkım olduğunu ve bizim banyo küvetinde yaşadıklarını hayal ederdim. Milletin hayal arkadaşı varken benim halkım varmış ohaaa. Sanırım sıcak su bitene kadar banyoda kalmamın ve abimin deyimiyle zıbanın köpeği gibi titreyerek morarmamın sebebi halkıma seslenişlerdi.

Evet evet incelenmeye çocukluğumdan başlanmalı. Durumum o zamandan vahimmiş benim ...

22 Eylül 2008 Pazartesi

Yoğun İstek Üzerine: Kokoş Abajur

Ben iş yerime ilk defa kayıt olmak isteyen öğrenci olarak gelmiştim. Tam 6 sene önce. Bana sınıflar gezdirilirken kırmızı perdeli sınıfa vurulmuştum. Öyle içten istemişim ki orada olmayı sınıf açılışı için değil iş teklifi için aradılar beni. İşin komik tarafı ben iş falan aramıyordum.

Vedat hem böyle bir iş yerinde çalışıp hem üzerine maaş aldığım için şaşkın.Bu eğelence için üzerine para vermem gerektiğini söylüyor. Arada işinden bıkınca bize CV göndermeye kalkıyor.
İşin içinde bol bol öğrenci olduğu için gelen giden bol olduğu için garip olaylar hep bizi bulduğu için gün içinde hareket eksik olmaz.
Ofisten resimler aşağıda kokoş abajur , duvar kağıtları, çakıl çikolata makinesi ve saçak perde...
İşimin ne olduğunu bilmeyenler ama merak edenler resimde görebilirler yanda da linki var zaten... buraya yazmıyorum açık açık sonra biliyorsunuz rakipler hepimize dadanıyorlar reklam uğruna.
İşte resimler...


20 Eylül 2008 Cumartesi

İnternet

Ece'de okuyunca aklıma geldi. Hatırlar mısınız bir ara telsiz modası vardı.
- Break break arkadaş arıyorum arkadaş
- Arkadaş arayan kanal ver.

Bir ara bizim eve de gelmişti siyah bir telsiz hepimiz etrafını kaplamıştık.
Sanırım Chatin ilk aşaması bu telsizlerdi. Sonraları okulun servis arabasında vardı haberleşme için. Onla eğelendik bir süre. Cep telefonları çıkınca telsiz devride kapandı sanırım.

Derken internet devri başladı. Üniveristedeydim kuzenimin evindeki bilgisayarda internetle wimbledon sayfalarına ağzım açık bakmıştım.
Sonra bir gün elime paramı sıkıştırıp internet almaya koştum. Bizim bilgisayarın CD'si yoktu diskette almıştık programını telefonu takar cır cır sesini beklerdik. Ne zor bağlanırdı. Sürekli kopardı.

İlk başlarda internette ne yapılır ki chat falan derken içeriklerin gelişmesiyle ben internete çok fena bağımlı oldum. Evde internet kesilmesi benim için suların kesilmesiyle aynı derece halini aldı.
Blog yazmaya başlamamla ayrı bir boyut halini aldı. Sanırım bizim internet bağımlılığımız genetik annem interneti geç keşfetti ama başından ayrılamıyor. :):):)

Şu tadilat işinde internetin önemini bir kez daha anladık.Evde ayaklarımızı uzatıp otururken bir sürü seçim yaptık.Ne nerede ne kadara öğrendik. Hayatımızı kolaylaştırdı.

İnternet olmasaydı benim hayatım pek bir boş olurdu. Aynen şu TTnet reklamı gibi olurdu çekilmezdi valla... Ya sizin nasıl olurdu?

19 Eylül 2008 Cuma

Kandırılma Sobesi

Tanya sobelemiş kandırılmakla ilgili. Benim kandırılmakla ilgili küçüklüğüme ait acıklı hikayelerim vardır ama burada yazıp kimsenin kalbini kırmayacağım :):):)
Ben para dolu kavanoz diyeyim annem anlasın siz de merak edin.

Kandırılma hikayelerimden en komiği ise daha önce yazdığım abimin seni gözlerinin içine bakarak düşüreceğim diyerek altımdaki halıyı çekmesi ve benim havalanarak yere çakılmamdır. Ben popo üstü oturamazken annem askere gidecek abime seni torpille Hakkariye göndereceğim demişti abim ama altına minder koydum diyerek küçücük minderi göstererek kendini savunmuştu.Sonuç abim kura çekti Hakkari çıktı annem şoka girdi.

Bir başka kandırılma hikayem yine aynı abimle ki o benim 14 yaş büyük ikiz kardeşim olur.Bizim ailede benim dışımda herkesin ismi dedelerden babaannelerden alınmadır. Bu duruma abim ben küçükken şöyle bir açıklama getirirdi. Biz seni sütçüden aldık eşeğinin adı Zeyaydı. Sütçü üzülmesin diye eşeğinin adını sana verdik. Ben zır zır ağlardım.

Bu olayın intikamını oğlundan yani Metehan'dan Tarzanın maymunun adı kula eşeğinin adı Metehan diyerek sinirlendirip almışlığım var ki yaratıcı Metehan aynı tekerlemeyi eşeğinin adı Zeya Hala diye uyumlu hale getirip yüzüme çarpmıştır.
Şimdiki çocuklar bizim gibi saf değil valla.

Hem saf değil hem akıllılar.Geçen akşam yukarda adı geçen üçlü benim boyumda banyo dolabını bir el arabası yardımı ile apartmana taşırken verdiği fikirler ile işimizi kolaylaştırdı. Karşı apartmandan bir adam ceset taşıyoruz zannedip polise gidecekti uzun süre arkamızdan baktı. Artık abimlerin arabasına Yük ve Eşya taşır yazıp ek iş yapabiliriz. Nakliye işinde pek ustalaştık.

Bu arada diğer abimin eşinin ameliyatı bayramdan sonraya ertelendi. Hayırlısı olsun dedik. Bir an önce olup bitsin sağlına kavuşsun inşallah.

Şimdilik benden bu kadar 4 gözle bayram tatilini ve ofisteki masama sipariş verilen kokoş abajurumu bekliyorum...

15 Eylül 2008 Pazartesi

Fayans Trafiği

Bugün ben işteyken fayanslar geldi. Evden teslim alacaklardı. Getiren şöför arıyor ben geldim Cumhuriyet apartmanındayım ama burada Zeya diye biri oturmuyormuş diyor .Ben adama nasıl olur birini bulup sorun diyorum. Sadece bizim apartmanda değil mahallede sorsalar tanınacak bir ünüm var bu yüzden adama çemkiriyorum rahatlıkla.Adam inatla yok diyor.
Bu arada evi arıyorum adam gelmiş açın kapıyı diye. Annemi arıyorum aşağıda fayansçı var mı bir bakıver diye. Bizimkiler aşağıda kimse yok diyorlar.
Sıkı bir telefon trafiğinden sonra bizim mahallede bizimle aynı numarada bir Cumhuriyet Apartmanı daha olduğu ortaya çıkıyor. Fayanslar benim zır zır aradığım yaklaşık 10 kişilik bir heyet nezaretinde yukarıya taşınıyor.

Tüm işler bitsin Vedatla evde tadilatın püf noktaları diye bir kitap yazmaya karar verdik. Sıralama nasıl olacak, nelere dikkat edilmeli, ne nerden alınmalı gibi bilgiler içerecek bir de Vedat'ın planlama tabloları olacak. Valla bestseller olmaya adayız :):):)

Bu tadilat muhabbetinden ben bile sıkıldım çevremdekilerin durumunu hiç sormayın...

14 Eylül 2008 Pazar

Eylül ve ben :)

Şöyle bir arşive baktım geçen senelerde bu zamanlar neler yapıyormuşum diye. Benim eylül ayım genelde akademik yıl başlangıcı yüzünden yoğun mevsim dönümü nedeniyle baş ağrılı kararlar almakla ve sürekli yazmakla geçiyormuş onu anladım.
Üşenmeyen okusun sn 2 seneki 14 Eylüllerimi :)

2006 14 Eylül
http://zeya.blogcu.com/hafta-sonu-planlari_4175871.html
2007 14 Eylül
http://zeya.blogcu.com/yazmak_1056698.html


Dün gece yine başım tutar gibi oldu ma şu Nikken bileziği ile başlasa bile hemen geçiyor. İsteyen psikolojik desin bana yarıyor valla.

Bu sene Eylül ayında her zamanki yoğunluğa ek olarak tadilat işi çıktı.Ağustosta yapılması gerekenler Eylül'e kaldı. 2 hafta içinde büyük işin bitmesi bekleniyor. Aslında bitmesi şart çünkü üst kat komşum yengem (hehe 2 yengemde bu lafı hiç sevmezler ya) ameliyat olacak bu hafta ve o eve gelmeden tüm takırtıların bitmesi şart.
Benim şansıma bu hafta usta'da ameliyat olacak. Ben herşeyin tam ve zamanında olacağına inanıyorum yada inanmak zorundayım. Bu sakinliğim iyi mi bilemiyorum.
Vedat'ın araştırmaları ve programları olmasa bu kadar sakin olamazdım aslında. İyi ki var :)Sonu çok güzel olacak ama biz şimdide çok keyif alıyoruz. Onu seç bunu beğen beceriksizlik yap aptal sorular sor çokça gül. Daha ne olsun !!

11 Eylül 2008 Perşembe

En büyük Türkiyeeeeeeeeee

Bu akşam işten geldik kırmızı beyaz formalarımızı giydik ve Fenerbahçe stadının yolunu tuttuk. Ben en son maça gittiğimden beri stadlar bayağı değişmiş. Fenerbahçeliler övünmekle haklılar valla. Konser salonuna girer gibi girdik çıktık kibar kibar.

Geçen hafta annemde iftardayken Metehan Vedat abisi ile maç muhabeti yaparken hiç maça gitmedim demiş. Biri Fenerli biri Galatasaraylı bendeniz de Beşiktaşlı olunca haliyle Milli maç planı yapmışlar. Pazar günü biletler alındı. Metehan zıp zıp 3 gün geçirdi maç sayıklayarak.

Stada ilk girdiğimizde ikisinin de yüzünü görmeniz gerekirdi. Nasıl bir mutluluk.Ağızlar kulaklarda. Erkekler hiç büyümüyor valla. Keşke bir de yenseydik keyfimiz daha da artacaktı.

Biz stadın kibar tarafına gitmişiz. Sadece arkamızda bir adam Emre diye önden biri Arda diye Vedat'da Kazım diye bağırındı durdu. Arada kale arkası maraton maraton diye bağırınca birazcık bağırdık. Bundan sonraki hedefim kale arkası davullu zurnalı eğelence. Hem biletler daha da ucuzmuş.

Bu arada stadta maç seyretmek benim için yarısını anlamadığım bir filmi seyretmek gibi. TV'de en azından açıklama var. Burada ne olduğunu anlamak zor valla.Gole sevinip yerime oturduktan çok sonra sayılmadığını anladım.

Çok keyifli bir akşamdı. Futbolun bu kadar eğelenceli olduğunu bilmezdim.stadlar temizlenmiş.En son 15 yıl önce gitmiştim küfürden duramamıştım. Şimdi kalmamış küfür denilene göre. Valla süper bir deşarj yöntemi. Bir de hem maçı seyredip hem tezahurat yapmayı öğrendimmi tam olacak.Birini yaparken diğerini kaçırıyorum valla.

Sırada diğer Milli maçlar var. İyi ki varsın Futbol ay pardon Vedat tabii bir de Metehan :):):)

10 Eylül 2008 Çarşamba

Teknik Arıza

Teknik arıza sona ermiştir.

Telefonda ve e mail ile bana ulaşan herkese çok teşekkürler :):):)

Okunuyoruz bizde bir sorun olduğu için başka bir siteye yönlendiriliyordu otomatik olarak. Bu sorunu olanlar çözmek için blog şablonlarından okunuyoruz.biz'in javalarını kaldırmaları lazım.
Nasıl mı?
Bunun için blog yönetim sayfasında html kodu göster sayfasına girip Widget Şablonlarını Genişlet seçeneğini tıklayın ve control F'ye basıp çıkan kutuya Java yazıp şablonun içinde okunuyoruz biz'in java scriptini bulun.< script > yazan yere kadar silin. Böylece bu suçlu javadan kurtulmuş olacaksınız ve problem çözülecek :)

9 Eylül 2008 Salı

İhtiyacı olan okullara destek

Okullar açıldı. Ben her sabah kusarak okula giden bir öğrenci olduğum için okul hayatı üzerimden neredeyse 10 yıl geçse de okullar açıldı lafı hala içimi daraltabiliyor. Pazartesi sabahı iyi ki okul yok diye uyandım. Öğrencilere kötü örneğim valla.

Uzun zamandır tadilattan uzak bir yazı yazıyorum. Sizden bir ricam var. Tüm yurtta öğrenciler ders başı yaptılar. bazıları büyük şehirlerde okun öğrenciler kadar şanslı değil. Yeni öğretim yılına başlarken bazı okullar derslere tüm zorluklara rağmen başladı. Bir çok okulun desteğe ihtiyacı var. Aşağıdaki web sitelerinde öğretmenlerin öğrencilerine daha iyi bir eğitim vermek için çabalarını göreceksiniz. İnanıyorum ki herkesin kendi imkanları dahilinde yapacağı birşeyler vardır.

Okuma kitapları, kalemler, kırtasiye malzemeleri, sınıf posterleri, haritalar yada çalıştığınız sektöre göre yapılabilecek yardımlar. Mutlaka sizin de yapabileceğiniz birşey vardır. Anaokulu sınıfları için oyuncaklar, kullanılacak durumda kıyafetler. Lütfen düşünün siz neler yapabilirsiniz ve ertelemeden yapın. 10 tane okuma kitabı bile olsa, 50 tane kurşun kalem bile olsa.

http://www.kitapgonder.org/wp/

http://www.koyogretmeni.com/

ps: Okullara yardım göndermeden önce okul müdürleri veya öğretmenlerle telefonla irtibata geçmenizi öneririm. Böylece gerçek ihtiyaçları öğrenebilirsiniz. Bazı okulların ihtiyaçları karşılanmış oluyor.

7 Eylül 2008 Pazar

Değişim

Tadilat dolayısıyla burayı ihmal ettiğimin farkındayım ama tembellik yaptığımı sanmayın. Sürekli bir hareket halindeyim. İşe koş, eve koş, yeni eve koş, vitraya koş, çanakkale seramiğe koş, Bauhausa koş durumundayım.

Vedat excel'de autocad'i aratmayacak çizimler yaptığı için işim çok kolay. Herşey hazır gibi. Sadece bekleme sürelerini düşünmemişiz. Sıralama yapıp duruyoruz evin içinde elektrikçi, boyacı, fayans ustası köşe kapmaca gibi. Hani bir aralar bir kurt bir kuzu bir sandalcı diye bir bilmece vardı işte her an onu çözüyoruz sanki.

Keyifli bir değişim oluyor. Bayram tatili gittikçe yaklaşıyor ve hayat bir sürü süpriz getiriyor.
Ne güzel ne güzel ...

4 Eylül 2008 Perşembe

Oradan buradan

Aslında herşey yerli yerine oturuyor ama benim içim oturmuyor. Bazen bir endişe sarıyor. Neyse ki fazla kalmıyor. Temizlenip gidiyor. Bana sadece gün sayma kalıyor. Bayram tatiline, kırmızı mutfağa, yeni eve, 2. bayram tatiline.

Sabah abim aradı dün akşam power plate'e Zeya'dan okuduk diye 3 kişi uğramış. Çook merak ettim kim onlar diye. Blog sayesinde tanışmaları, karşılaşmaları, tesadüfleri çok seviyorum. Blogun bana kattıklarını da...

Tatil sonrası hafta bitiyor ama yine de bir hafta önce bu anlarda cümleleri kurabiliyorum. Omuzlarım hala bronz. Tatilin etkileri hiç bitmese keşke.

Bu yazı kısa kısa notlardan oluştu. Herşey yoğun yine ama zaman bulursam tatilli, resimli, iftar keyifli yazılar sırada :)

3 Eylül 2008 Çarşamba

Mucize

Burnumu oynatayım herşey yerli yerine otursun istiyorum hem de çok istiyorum. Herşey derken cidden herşeyi kastediyorum...