28 Haziran 2008 Cumartesi

Altın Makas

Ece'nin balkonuna gidip dikiş makinesi tıkırtıları duyunca aklıma geldi. Annem bile bu anıyı unutmuştur. Bizim evde masalı bir singer dikiş makinesi vardı. Kim dikiş dikerdi bilmiyorum ama arada kapağı açılırdı. Akrabalardan birinin sünnet düğünü olduğu gün bana elbise dikilmesi için annemle sanırım Edide bir de Selma Abla makinenin başına geçmişlerdi. Ben heyecanla bekliyordum. Annemin evde tek keskin makas olan köşe bucak saklanan bir makası vardı altın rengi. Altın Makas derdik ona.
Annemler dikişe çay arası verdiklerinde odada dikiş makinesinin yanında parlayan altın makası gördüm. Elime aldım ve ilk iş saçlarımı yol yol kestim. Hala neden yaptığımı bilmem. Annem odaya girip kadamda tren yolu gibi deriyi görünce şoka girmişti. Bir hız berbere gidilmiş ve saçlarım anca besleme modeliyle kurtulmuştu. O geceden hayal meyal hatırladığım bir resim var. Elbisem gayet güzel saçlar korkunç.
Yıllar sonra kendime bir dikiş makinesi aldım. İlk heves bir etek dikmiştim ama onla kaldım.
Makine ve bir hurç parça kumaş arada bir bana göz kırpıyor ama yüz vermiyorum. Bu hafta sonu bir deneme daha mı yapsam acaba?

ps: Moonsun'dan çok anlamlı bir mail aldım. Bir okula destek için yardımlarımızı bekliyor. Önce olayı bir şekillendirelim sonra hemen sizle de paylaşacağım.

İyi hafta sonları herkese :)

27 Haziran 2008 Cuma

Bugün...

Hiç durmadan telefon çalıyor, sürekli mailler geliyor, unutmayayım diye yazılan küçük kağıtlar birikiyor. İşte öyle çılgın günlerden biri. Ben biran önce akşam olsun bu arada tüm işler yapılmış olsun, Yarın yine işe gelecek olsamda hafta sonu bir kenarından başlasın, tatilden yeni dönen Vedatla buluşulsun keyifli bir yemek yensin istiyorum...

Son 1,5 saat...

24 Haziran 2008 Salı

Sıcak havalarda...

Yine Afrika sıcaklarından bahsediliyor ben bütün gün klima altı olmaktan pek sıcağı anlamıyorum. Akşamları hala yorganıma sarılıp yatıyorum. Üst kattakiler bu duruma çok şaşırıyorlar. Ya benim evim soğuk ya kanım az. Yazın topu topu 3 gece yorganı bırakırım ben onda da ayak ucunda durur ya üşürsem diye. Ben farketmeden üşüyüp hasta olacağım diye çok korkarım. Hele cam açık falan terden ölsem yatmam ya uyurken üşüyüp anlamazsam diye.

Sıcak havalarda herkes bol bol su iç sıvı al der ben nedense boş boş su içemem. Bu yüzden susuz kalmamak için yeni içecekler keşfediyorum. Limonlu su, naneli su, şeftali dilimleyerek elde edilen şeftalili su, aynı yolla elde edilen çilekli su masamda kokteyl havası yaratıyor. Gelenler kesin benim sabahtan içmeye başladığımı düşünüyorlar. Bu hafta günde 2,5 litre su 5000 kere tuvalet döngümü tamamladım.

Ben bir de sıcaklarda hatta soğuklarda bile krem süremem. Elimde krem kalırsa delirecek gibi olur 45 bin kere yıkar yine de rahatsız olurum. Ameliyat eldivenleriyle krem süren başka tanıdığınız var mı bilmiyorum. Belki de tek cins benim.
Bu el olayına sıcaklarda büyük yüzük takamamak da dahildir. Bu yüzden sabah takılan yüzük masaya çıkartılır.Masada 5 -10 yüzük birikince toplu eve götürülür.

Sıcak durumlarım böyle işte...

23 Haziran 2008 Pazartesi

Hafta Sonu

Bu hafta sonu yine pek hızlı geçti. Aslında Cuma'dan pek iyi başlamadık ama neyse ki sonu iyi geldi. Cuma günü abim ufak bir kalp sorunu nedeniyle hastaneye kaldırıldı. Neyse ki bir gece kalıp çıktık. Maçı kardiyoloji bölümünde heyecan yasak denilen yerde seyrettik. Verilen ilaçlar nedeniyle abim pek anlamadı ama maç sevmez ben sessiz sessiz çıldırdım. Cumartesi sabahı müşayede bitince taburcu olarak eve geldik. Herşey normale döndü. Ama hepimiz çok korktuk. Bir kez daha anladık ki herşeyin başı sağlık.
Cumartesi günü uykumu almaya çalışarak geçti. Akşam Deniz ve Melisle mini bir wii partisi yaptık.
Pazar sabahı ne yapsam diye uyandım. Önce bir koşu bir odayı daha çöp evlikten kurtardım. Sanki sarayda yaşıyorum oda oda gidiyorum bitmiyor. Sona geldiğimde ilkinde yine birikiyor. Ne yapsam diye aklımdan bir sürü seçenek geçirken kendimi bir anda koşarak :) annemle metroda bulduk. Bir sürü ev alışverişi yaptık. O yetmedi akşam üstü Denizlerle Ikea'ya gittik. Ucuzluk varmış 7 Temmuz'a kadar. Benim koltuk yarı fiyatına inmiş. Pek fazla bişey kalmamış aslında.Raflar boşalmış. Alışveriş çılgınlığı devam ediyor. Akşam da pek keyifli bir yemek yiyip eve döndüm. Evleri kontrol ettim asayiş berkemal. Elimde kitap hafta sonunu bitirdim.

19 Haziran 2008 Perşembe

Yaratıcı Pazarlama Fikirleri

Bazı pazarlamacılar öyle bir pazarlama fikri geliştirirler ki fazla bütçeye gerek kalmadan kolayca hedefi tam 12'den vururlar. Ben böyle fikirlerin çıkış anını çok merak ederim. Sevdiğim bir reklam gördüğümde bu fikir acaba nasıl ortaya çıkmış, alternatifleri nelerdi diye düşünmeden edemem.
Bazen de bulunan pazarlama fikri o kadar beğenilir ki işin suyu çıkar. Eskiden gazeteler ansiklopedi ve hediye verirken böyle olmuştu. Artık iş çığırından çıkmıştı.
Geçen hafta ÖSS sınavında bir üniversite üzerinde okulun reklamı olan su şişeleri dağıtmış öğrencilere. İlk düşündüğümde tam hedefe çok güzel bir fikir dedim. Ama seneye bunların çoğalacağını sudan, çikolataya , kaleme , silgiye öğrencilerin kafasını karıştıracak bir çok ürüne kadar yayılacağına eminim.

Son zamanlarda en çok eleştirdiğim reklam Coca Cola her gün saat başı caddedeki direklerden ofise süzülen oldu işte en sonunda oldu sesine artık alıştım ama 3 tane eski kamyonetle Milli Takım forması giymiş gençlerin kendinden bezmiş şekilde caddeden geçişlerine alışamadım. İlk geçişlerinde coşku vardı sonra onlarda sıkıldı bence. Görüntü kirliliği diye caddede tabela bırakmayan belediye bu gürültü kirliliğine nasıl izin vermiş hala anlamadım.Bence Coca Cola maç günleri Milleti coşturucu daha güzel etkinlikler yapabilirdi. Böcekli reklamdan sonra bu eski kola reklamlarını düşündüğüm zaman bir yanlışlık var dedirtiyor insana.

Milli maç fikirleri diyince IGS'nin vitrini hoşuma gitti. Beyaz alana kırmızı bedava kampanyası bence çok iyi düşünülmüş. Yerinde ve zamanında bir fikir. Satış olarak geri dönüşü nasıl bilmiyorum ama ...

Yeni bir reklam mecrası daha başlayacak bence kafelerin önünde sigara içme standları. Ayrıca bu standlarda bir çok aşkın veya arkadaşlığın başlayacağını da düşünüyorum. Şimdi cafe ve restoran önlerine ayaklı kültablaları üretmenin ve onların üzerine reklam almanın tam zamanıdır.

16 Haziran 2008 Pazartesi

cumartesi, wii dancing stage ve iyi dilekler

Bol çocuklu bir Cumartesi günü geçirdim. Önce Ben ona resmen aşığım'dan didem ve borayla buluştuk. Didem benim ilk okul arkadaşım. Facebook sayesinde karşılaştık bloglarımız sayesinde açığımızı kapadık. Oğlu Bora oğlum olursa işte tam böyle olsunluk. Nasıl güler yüzlü Maşallah. Büyük adam gibi oturdu bizle. Arada sorularını cevaplamayınca kime soruyorum ben diye dikatleri üzerine aldı. Çok tatlıydı.
Akşam üstüne doğru Ebru ve Mirayla buluştuk. Miray büyümüş genç kız olmuş görmeyeli. Tam bir fıstık. Oyuncakçıdaki tüm bebekleri önüne dizdik illaki şarkılı kitaba saldırdı. Kitapkurdu olacak kesin. ah ah tuvaletim geldi şarkılı kitabı 1000 kere dinledi. Ben beyni karışacak diye korktum. Arabasında şirin şirin gezdi arada arkasını dönüp gülücükler atarak.
Eve geldiğimde içimden sürekli Mirayın tuvalet şarkısnı söylüyordum. Bir de kızım olursa Miray'a oğlum olursa Bora'ya benzesin dilekleri tutuyordum.
Pazar günü alışverişe diye Tepe'ye gidip hiç bir şey beğenmeyip yeni yatırım aracıma yatırdım paramı. Yeni yatırım aracım Wii. Şimdi de dancing stage'i çıkmış. Ekranda oklar var o oklara göre adımlarını atıp dans ediyorsun. Pek keşfedemedim bağlantı kısmı biraz uzun sürdü ama anladığım kadarıyla çok zevkli bişey. (yeni alanlar olursa benim kadar uğraşmasın mat'in kordonu wii nin üzerinde büyük kapak açılıp oraya takılıyor. Kapağı bulmak 1 saatimi aldı .oyun diski konunca uzaktan kumanda yerine padden tuşlara basılınca otomatik çalışmaya başlıyor.Tanıtma gerekmiyor. Bu 1 saatimi daha aldı)
Maçı kazanmamıza çok sevindim. Fatih Terim ilerki maçlar için diğer takımlar hakkında bilgi isterse çekinmeden Vedat'ı arayabilir.Hepsini tekrarlarla seyretti, yorumlar ve pozisyonları ayrıca hatmetti. Bare bir işe yarasın...

ps: Öss ve babalar günü yine bir arada. Összedelere geçmiş olsun. Babalar günü kutlu olsun.
Baba beni okuyorsun biliyorum. Babalar günün tekrar kutlu olsun ;)

13 Haziran 2008 Cuma

Kitap alışkanlıkları

Uzun zamandır okuduğum kitapları yazmıyorum. Bu hafta sonu vaktim olursa yazacağım. Benim sürekli okuma ve hiç okumama dönemlerim var. Sanki açılır kapanır şalter gibi değişiyor bu dönem.
Kitapların ön sözlerini okumayı sevmiyorum. Nedense her seferinde okumaya başlayıp sonra sıkılıp atlıyorum. Kötü bir şey mi?
Öykü okumayı sevmediğimi keşfettim. Nedense bende bir yarım kalmışlık yaratıyor. 2. öyküden 1. öykünün karakterlerine alışıp sıkılıyorum. Genelde sadece ilk 2 öyküsü okunmuş öykü kitapları duruyor evde.
Öyle alıp şiir okumayı da sevmiyorum. (Burada Nalan'ın kulakları çınlamalı :)) Şiiri yerinde ve zamanında az doz seviyorum.
Şimdilerde yeni bir huy çıkardım kitabın ortalarına geldiğimde son sayfalarına bir göz atıyorum. Beni neler bekliyor diye. Eskiden kitap kapaklarını bile okumazken şimdi bu huyu seviyorum.
Baş ucuma kitap kuleleri yapıyorum biir gece uyurken üstüme devrilecek diye korkuyorum.
Bir yazarı beğenirsem onun tüm kitaplarını okumadan bırakmıyorum. satır aralarında diğer kitapları bulmak hoşuma gidiyor.
Şimdilerde oradan buradan okumalar yapıyorum. Farklı diller karışıyor. Her gece kuleden başka bir kitap çekiyorum. Hele yanında sıcak bir çay yada bol sütlü bir neskafe varsa işte o anları çok seviyorum...

11 Haziran 2008 Çarşamba

2008 Yaz İstekleri


Uzun süredir istekler listesi yapmadığımı fark ettim. İşte 2008 Yaz İsteklerim geliyor...

Burnumu oynatayım ve evin tadilatı gerçekleşsin... Akşamları açık havada oturma seansları başlasın (ben hala üşüyorum)... Avrupa kupası en iyi izleyici ödülü Vedat'a verilsin... Herkesin kilosundan 5 kilo indirilsin...kabaklı ekmek denemesi yapılsın... Paşabahçedeki kavanozları alıp renkli renkli doldurulsun... Yazlık kışlık değişimi yapayım, unuttuğum kıyafetlere sevineyim...
aldığım kararları gerçekleştireyim... hafta sonluk süpriz tatillere çıkılsın... Hiç gazete okunmasın... bol bol kitap okunsun...çok keyifli bir yaz olsun...torunlara anlatımlık bir kaç hikaye barındırsın...siparişlerim gümrüğe takılmadan hemen gelsin...Türkiye şampiyon olsun...Rengarenk cupcakeler yapılsın.

8 Haziran 2008 Pazar

Power Plate nedir?



Özel istek üzerine power plate yazısı geliyor:

Bundan 3 sene önce esmeye başladı evde power plate rüzgarı. stüdyo açılmadan önce eve alındı hepimizin üzerinde denendi. Benim midem bulanmadan, kusmadan yaptığım tek spor olarak kayıtlara geçti. Nedense diğer her tür spor benim yeşil olup kusmamla sona eriyordu. Tüm titremeye, sallantıya rağmen hiç sorun yok.
3 yıldan beri Bağdat Caddesinde 352 numara'da abimin power plate stüdyosunda spor yapıyorum. Tabii çeşitli aralıklarla. Her aradan sonra ilk yapış tutulmalarla sonuçlanıyor ve bir daha ara vermeyeceğim sözleri veriliyor. Ama her tatil, her yoğun dönem bir araya sebebiyet veriyor.

Power Plate titreme usulü ile çalışıyor. Üzerinde yaptığınız hareketler normalin kat ve kat üzerinde etki ediyor. Üzerinde her hareketi ilk seanslar 30 saniye daha sonraki seanslarda 60 saniye yapıyorsunuz. vucudunuzun şekillenmesinin dışında 10 saniyenin bile ne kadar uzun sürdüğünü öğrenmiş oluyorsunuz. Özellikle miğde hareketlerinde 1 saniye bile insana yıllar gibi geliyor.

Isınma, bacak, kol, miğde ve kalça hareketleri sırası ile 1 veya 2 dakika yapılıyor. Olayın dakikalarla hesaplanmasından çok kolaymış gibi bir fikir oluşmasın resmen süründürüyorlar.
İlk seanstan sonra kaslarınızın nasıl çalıştığını tutulan kaslardan anlıyorsunuz. 5 dakika hareket yapıp insanın parmak araları bile tutuluyor.

Benim en sevdiğim kısım en son yapılan masaj kısmı. Öylece boylu boyunca yatıyorsunuz üzerine bacaklarınıza masaj yapıyor. Ben selülitlerimin o anda kırıldığını hissediyorum ama aslında yaptığım bacak hareketlerinden olduğunu söylüyorlar. Sanırım haklılar sadece masaj yapmak pek işe yaramıyor.Denedim gördüm.

Power plateden verimli sonuç almanın en önemli yanı hareketleri doğru biçimde yapmak, bilinçsizce kullanıldığında yanlış yerlerden çıkan kas, sakatlanmalar ile sonuçlanabilir. Bu yüzden spor boyunca Burcu ve Cihan gözünüzü 1 dakika bile üzerinizden ayırmıyorlar. Kaytarmaya hiç izin vermiyorlar. Patronun kardeşiyim kariyerinle oynarım ben bu hareketi yapmam tehditleri bile hiç işe yaramıyor.

İlk seanstan sonra sonucu siz 5 seanstan sonra etrafınızdakiler farkediyorlar. Özellikle beslenme önerilerine uyduğunuzda gözle görülür sonuçlar alıyorsunuz. 15 seanslık paketten sonra vucudunuzdaki farkı rahatlıkla görebilirsiniz. Matemetiksel sonuçlar için Burcu içerde yağ, kas ve su oranınızı gösteren ölçümlemeler yapıyor. Her ay yapılan ölçümlemelerle matemetiksel farkı da görmek mümkün. Ben her seferinde ölçülmeyi unutuyorum. Ama farkı gözümle görüyorum. Şimdi yanımda olsaydınız kol kaslarımı pazımı sıkıp gösterirdim :):)

Power plate'de her hareketin sempatik bir ismi var ama isimleri gibi sempatik değiller. Şefkat, beterin beteri, hipnoz bunlardan bir kaçı. Süründürüyorlar resmen.

Benim belalım miğde hareketleri kabus gibiler valla, geçmiyor 1 dakika miğde kasları yanıyor, Burcu yada Cihan ya bırakırsan oyarım der gibi gözünün içine bakıyor. Süreki dakiada gözüm son 10 saniye 10 yıl gibi geçiyor, hiç bitmeyecek gibi. Topu topu 2 dakikacık sürüyor ama insan 2 dakikanın değerini anlıyor.

Power platein ardından genelde herkes yan tarafa geçip ağırlıklarla çalışmalar yapıyorlar. Ben tam o an ortadan kayboluyorum. Miğdem bulanır, çok yorulurum,işe geç kalırım gibi bahanelerim var. Aslında o tarafı da yapsan daha etkili sonuçlar alacağım kesin. Seans arkadaşlarımdaki farkı görmek bile beni mutlu ediyor. Özellikle uzun süre aynı seansta birlikte çalıştıklarımda çok fark görülüyor.

Denemek isteyenler eğer 216 4780655'i ararlarsa ücretsiz deneme seansına randevu alabilirler. Çünkü power plate anlatmakla olmuyor, üzerine çıkıp bir titremeden insan etkisini anlayamıyor.
Özellikle benim gibi uzun süre spor yapmaktan hoşlamıyorsanız tam kendinize uygun bir spor olduğunu göreceksiniz. Spor yapmayı sevenler dahasını isteyenler için fazlası zaten var, onların bir bahane bulup yan tarafa geçmeden kaçmalarına gerek yok :):)


Ben Salı Perşembe ve bazen C.tesi sabahları 9:15 seansında ve akşam iş çıkışları kahve sohbet seanslarında orada oluyorum. Eğer gelirseniz abim Kazım hocaya kendinizi mutlaka tanıtın, size Zeya torpili 3 set fazla miğde çalıştırsın :):):)



İşte AGC ekibi böyşeşirin durduklarına bakmayın antreman sırasında canavar kesiliyorlar :):)




7 Haziran 2008 Cumartesi

Maçlar başladı...

Maç sezonu başladı. Vedat eğer hiç soru sormazsam benle maç seyredeceğini beyan etti. Soru sormadan maç zevki çıkmaz ki. Yediğimiz golün ofsite oluğunu anladım. Kendimi geliştiriyorum bu konuda sanırım.ah bir de sorularıma cevap alsam -kazım neden kazım kazım, neden tüm forma yakaları çapraz, otomotik kamera ne demek, kaç tane ana sponsor var -futbol profesörü olurum.
Cadde de bir ana sponsor faciası daha yaşıyoruz. Coca Cola her direğe bir kolon yerleştirip saatte bir yayına başlıyor. Başladığı anda değil telefon konuşmak karşımda oturanı duymuyorum. Görüntü kirliliği diye tüm iş yerlerinin tabelaları kaldırıldı gürültü kirliliğine izin var. Bu tip aktivitelerin ilk anları güzel geliyor ama günde 1000 kere olunca insan ağlayacak hale geliyor.

Maçın sonucu pek parlak değil sanırım en iyisi sorularımı Çarşambaya saklayayım...

5 Haziran 2008 Perşembe

Mıntıka Temizliği

Ben 5-6 yaşlarındaydım büyük abim bir gün seni gözlerinin içine bakarak düşürebilirim dedi. Ben inanmadım tabii yapamazsın dedim. Şurada hareketsiz dur dedi ve altımdaki halıyı çekiverdi. Yerden bir metre yükselip popo üstü yere çakıldım. Benim canhıraş bağırtılarıma annem içerden koştu. Abim ama minder koymuştum onun üzerine düşmedi savunması yaptı. Minder dediği de koltuk üstü bel minderlerinden. Annem o günlerde askere gidecek abime sinirle seni torpille Hakkariye yollayacağım dedi.
Abim acemi birliğinden sonra kura çekti ve Hakkari. Hepimiz şoka girdik.
Terörün yeni başladığı zamanlardı. Abim Jandarma Karakol komutanı. İlkokula başladığım yıl her akşam elimiz kalbimizde haberleri seyrederdik. 18 aylık askerliği bittip geldiğinde uzun süre mahallenin çocuklarını bahçede toplayıp mıntıka temizliği yaptırdı. Elimizde torbalar bahçede çer çöp toplardık. Dünya çevre günü çerçevesinde temizlik yapılacağını duyduğumda aklıma o günler geldi. Abimin çevre bilinci o zamandan gelişmiş. Evdeki askeri hareket kısa süre sonra geçti abim sivil hayata geçiş yaptı da kurtulduk mıntıka temizliğinden.
Ben işte o abinin power plate stüdyosuna gidiyorum haftada 3. Komando gibi çalıştırıyor, herkes halinden pek memnun. İnsan kardeşine bunu yapar mı , beterin beteri, tatil köyü hareketlerinden sonra güne pek zinde başlıyorum.

2 Haziran 2008 Pazartesi

Sex and the city, Elmalı etek ve birşeyler daha

Ben pazartesi sabahlarına çok zor başlıyorum ama sorası kolay geliyor. Öğlene kadar bir durgun halim var.
Özel istek üzerine elmalı eteğimin resmini çekeceğim. Ama çekene kadar tasarımcının web sayfasına bir göz atın. http://www.aysedeniz.com/main/main.htm o uğurböcekli etek o gün orada yoktu olsaydı kaçırmazdım ben . Elmalı yok ama onun yerine karpuzlu ve kirazlı modeller var.

Dün kızkıza buluşup Sex and the City'e gittik. Uzun süredir görmediğim insanları görmüş gibi oldum. Sonra kendime güldüm onlar gerçek değil diye :):)
Filmi seyretmeyenler varsa diye anlatmayacağım ama eğer diziyi seviyorsanız filmi mutlaka çok seversiniz.
Aslında uzun süreli ilişkiler, evlilik kararları ve düğünler üzerine çok alınası ders var. O derslerden kaç yazı konusu çıkar ama bu konuda sessizlik hakkımı koruyorum. Eğer bir gün o konuda yazmaya karar verirsem emin olun o yazımı beni her gördüğünde evlilik ne zaman diye soran bakkala, bilimum esnafa, komşu teyzeye ithaf edeceğimi bilin. Zeya nasıl isterse öyle yapsın yeter ki mutlu olsun diyen aileme ithaf etmeyeceğim kesin :):):)

İyi haftalar herkese...