29 Kasım 2007 Perşembe

Daldan dala


Koşa koşa bir hafta daha bitti. Bu hafta iş yerinde meşhur makarna partileri vardı. 80 kişilik makarna yaptık 2 kere. Çok keyifli 2 akşam geçirdik. Yukardaki resmi koyuyorum ki görün nelere rağmen hiç yılmadan çalışıyorum :):):) İso, Vedat ve abim resmi görünce seni dövecekleeeer :):)

Yarın abimin doğum günü. Buradan bir mutlu yıllar diyeyim yarın nasılsa kutlamalara katılacağım. Kendisini İngiltere'ye gittiğimden beri görmedim. Hem de üst katımda oturuyor. Bunu okuyunca aşağıya koşabilir :):)

Bu arada sessiz okuyucularım var. Bunlardan biri abim. Hiç bir yorum yazmıyor. Biri de Kagan. İnsan bir satır yazar. Geçen gün Kagan'ın ödevi için poz verdim. Çocukcağızın 30 kişinin resmini çekmesi lazımdı. Bizim bakkala sormuş yok ben istemem demiş. Ne sandı acaba?

Çok daldan dala bir yazı oldu. Tıpkı kafamın içindeki düşünceler gibi.

Hafta sonunu bekliyorum Smalville seyredip bol bol uyumak için...

Zeya geçen sene abisinin doğum gününde ne yazmış?
http://zeya.blogcu.com/1427201/

25 Kasım 2007 Pazar

İlkokul buluşması

Dün iyi ki facebook var diye bir gün yaşadım. 21 sene sonra ilkokul arkadaşlarımla buluşup öğretmenimizi ziyarete gittik. Çok garip bir duyguydu. Kocaman insanların yüzlerinde 7-8 yaşlarındaki hallerini görmek. Eski günleri hatırlamak, şu da vardı acaba ne yapıyor diye sormak.
Önce okulun bahçesinde buluştuk. Bir kaç grup daha vardı bizim gibi buluşan. Kaç mezunu olduğumuzu söyleyince aaa biz o zaman daha doğmamıştık dediler utanmadan :) Okulun bahçesi meğer küçücükmüş bize ne kocaman gelirdi. Bir de neredeyse 3 sokak öteye pikniğe gidermişiz ben orayı İstanbul'un bir ucu sanırdım. Şimdi Vedat'ın evine gitmek için geçtiğim yolda apartmanlarla dolu bir yer.
Öğretmenimizin hatırladığı anılar ayrıntılar beni şaşırttı. Hatta benim ne kadar çok ağladığımı bile hatırladı.Annemin bahçede beklediğini.Utanç verici valla :):) Bizim bahçeye yapılan ziyaretleri, hepimizin abilerini ablalarını...
Yine buluşalım diye diye ayrıldık. Eve bunalım yapmaya geldim neredeyse herkes evli ve çocuklu diye :):) Ama Vedat'ı ilkokul anılarımla bütün gece bunalttığım için aklıma diğer kısım pek gelmedi. Bir daha ki buluşmaya Vedat'ta gelecek benim ip gibi zayıf, düz saçlı ağlamaklı ve çok uslu bir çocuk olduğuma inanmıyor da. Neyse ki şahitlerim var...

24 Kasım 2007 Cumartesi

Güle Güle Esra

Esra'nın (büyüleyen mutfak kokusu) ve Zerrin'in (Miss) sayfasına size iş buldum kızlar İstanbul'a gelin ama yazmak için girdim ve Esra'nın vefat haberini okudum.Şu anda şoktayım. Zerrin'in son satırına kadar şaka yaptığını düşündüm. Şu anda ne yazacağımı bilemiyorum.
Allah Rahmet Eylesin. Güle güle Esra, o büyüleyen kokuyu ve seni hep hatırlayacağım.

Esra için bir taziye defteri açılmış: http://esranintaziyedefteri.blogspot.com/

23 Kasım 2007 Cuma

Hafta Sonu

Cuma hızla geldi. Bu akşam eve geldim, çayımı koydum (Nalan ben artık kahveden çaya döndüm haberin olsun sen özendirdin) ve hafta başından beri aklımda olan Notting Hill yazımı yazdım, Londra yazısına resim ekledim.
Yarın ilkokul arkadaşlarımla buluşmanın heyecanı içindeyim. Bugün yıllar sonra birini gördüm bile. Değişik bir duygu. Yaşasın facebook
Dün Ebru'nun doğum günü için GoMongo'ya gittik. Doğum günü mevsimi Ebru ile açıldı Ocak'a kadar birdolu var. Ebru'nun anne olarak kutladığı ilk doğum günü, nice mutlu yıllara Ebru...

Hafta sonu çöp ev olmaya aday evimi toplamak ve bol bol Vedat'la vakit geçirmek istiyorum.
Bir de eğer kendisini İstanbul'da yakalarsam annemle bir blog açacağız.Böylece annem acaba nerede diye düşünmekten kurtulacağım :) Londra dönüşü gittiği Trabzon'dan biraz önce geldi.
Sanırım bu gece evini yadırgayacak :):)
İyi hafta sonları herkese...

Notting Hill

Resmi büyütmek için resmin üzerine tıklayınız.


Londra'nın en sevdiğim mahallesidir Notting Hill. eğer olursa Londra da yaşamam gerekirse renkli binalarda bir teras katında yaşamak isterim.

Yıllar önce Deniz'le gittiğimizde daha önce resmini koyduğum Uğurböcek Bebeği notting Hill'deki koleksiyoncu dükanından almışım. Anne oğulun sahip olduğu bu dükkan kolksiyonerler için bir cennet. Eğer benim gibi incik cıncık seviyorsanız da. Tam 3 katlı.Ne yazık ki içerde resim çekmek yasaktı. Potrebello Road Market sokağında bulunan bu dükkanın adı Mimi Fifi.Buraya yazarken internet sayfasını inceledim online alışverişte yapılıyor. http://www.mimififi.com/

Yol boyunca ilerlerken vitrinde rengarenk muffinler dizilmiş bir dükkan camına burnumu dayadım. İsmi The Hummingbird Bakery. Vitrinin resmini çektim. Tok olduğum için tadlarına bakamadım ama nefis şeyler vardı. http://www.hummingbirdbakery.com/

Londra kitabımda yazan bir dükkan ise Books for Cooks'tu.Sanırım burası dünanın en güzel kokan dükkanı. Binlerce yemek kitabı düşünün her yer raf ve içrde deneysel mutfağı olan bir kafe var. Yemek kitaplarından yemek seçip yaptırabiliyorsunuz, binlerce yemek kitabından istediğinizi satın alabiliyorsunuz ve mutfak derslerine katılabiliyorsunuz. Ne yazık ki tıka basa bir kahvaltı sonrası gittiğimiz bu dükkandan sadece yemek kitapları aldım. Muffin süsleme, kurabiye ve patates yemekleri... Sonra aklıma Misssle büyüleyen mutfak kokusu geldi. Onlar böyle bir dükkan açsa dedim ama önce ikisinin de İstanbul'a taşınması lazım. Yemek bloglarının bu dükkana gidip saatlerini ayırması tavsiye edilir. Ben bile 1 saat her kitabı karıştırdım.


Notting Hill de hafta sonları portobello pazarı kuruluyor burada eski eşyalar vintage kıyafetler sebze meyve herşey satılıyor. Bir de bana Notting Hill'i hatırlatan tenekeci dükkanı var. Bağdat Caddesindeki Portobello isimli dükkanın anavatanı burası. Her türlü eski reklem, yazı resim tenekelere basılmış. Fiyatlara baktım taşımaya değecek bir fark yoktu.

Rengarenk boyanmış antika dükanlarında ise yok yok. Bana antika dükkanlarında duran eşyalar çok hüzünlü gelir. Kibilir kim kullanmış, severek almış şimdi bir köşeye atılmış durumu. Yine de annemle hepsinin altını üstüne getirdik. Annem eskiden kullandığı bir çok eşyayı buldu ama pek bişey almadık.

Son olarakta Notting Hill filminde geçen seyahat kitapları satan kitapçıyı bulduk. Hani Julia Roberts'in Türkiye hakkında kitap almak için girdiği dükkan.

Bayıldığım bir diğer dükkan ise ufak tefek dekorasyon malzemelerinin, takıların her türlü aksesuarın satıldığı Verendah. online alışveriş mümkün tabii ki http://www.verandah.entropyid.com/

Tüm dükkanlara girdiğimizden emin olduktan sonra eski bir pubta kahve içip Başka maceralara doğru yol aldık.

21 Kasım 2007 Çarşamba

Londra 2007


Londra yolculuğumuz macera ile başladı. Şiddetli lodos'a rağmen kendini bilmeden boyundan büyük 2 bavulla deniz otobüsüne binersem olabilecekler aslında hiç süpriz değildi. Uçağa içim dışıma çıkmış halde bindim. Annem hiç düzelmeyeceğim sandı çok korktu. Neyseki uçak yolculuğu rahattı. Freeshopun ve İşbankası Millenium Lounge'ın pek tadını çıkaramadım.
Gece yarısı Londra'ya vardık. Annem inatla şöförün koltuğuna oturmaya çalıştı şaşkın bakışlar altında ters trafik olduğunu hatırladık.
Otelimiz Tower Bridge manzaralıydı. Bizim odamız teknelerin demir aldığı küçük bir koya bakıyordu. Çevresinde tekne ile açılanların alışveriş yapacağı küçük dükkanlar ve kafeler publar vardı. Otel çok merkezi omasa da çevresi oldukça keyifliydi. Sabah ve akşamları bol bol otel çevresinin keyfini yürüyüşlerle pub kafe gezmeleriyle çıkardık.
İlk gün annem bir toplantıya katıldı ben Londra sokaklarına attım kendimi. Önce Design Museum'a gittim. Otele yürüme mesafesindeydi. Gezdiğim sergileri ve müzeyi daha sonra anlatacağım. Zaten Londra gezisi bir çok ayrı yazı haline gelecek.
Sonra da Covent Garden'ı ve Soho'yu gezdim. Aylak aylak sokaklarda dolaşarak dükkanlara girip çıkarak aaa Denizle buraya da gelmiştik diye kulaklarını çınlatarak günü geçirdim. Akşam annemlerle Sofra Türk Lokantasında buluştuk. Harika bir yemek yedik. Özellikle mezelerin geldiği tabak çok güzeldi ama Türkiye'den gelip Türk yemeklerinin resmini çekmeye utandığım için resim çekemedim. Sofra Restoranlar grubunun Londra'da bir çok Türk Restoranı var. Dolup taşıyor boş ver zor bulunuyor. Gurur duyduk tabii.
Ertesi gün benim okul ziyaretlerim başladı. Annemi iki katlı gezi otobüslerine bindirip gündüzleri toplantılara girdim, akşamları bir yerler de buluştuk restoranlar keşfettik, noel ışıklarını seyrettik, biraz alışveriş yaptık.
Bir gece yarısı ikide yangın alarmıyla uyandık. Ne yapalım diye odada dört döndük. Ben sürekli kapıdan kafamı çıkartıp yan odadaki kadınla bakıştım ama hiç konuşmadık. Sonra bir adam "It's fire alarm we should go out" dediğinde pijamaların üzerine paltoları giyip yalnıyak ayakkabıları çekip elimizde çantalar ben asansöre koşarken annem beni yangın çkışına doğru çekti. Ben salak gibi dur tuvalete de gideyim falan dedim. 5 kat koşarak aşağıya indik, koşarak kısmına annem de katıldı. Bacağını test ettik merdivenden koşarak inebiliyormuş. Dışarı bir çıktık ki bütün otel dışarda belki 1000 kişi. Kimi pijamayla, kimi bornozla kimi takım elbise kravatla. Bir süre soğukta bekleştik içeri maskeli itfayeciler girdi. Ben bavulları da alsaydık keşke telaşındaydım. Sonra sadece dumanmış diye bizi içeri aldılar. Şaka gibiydi ama ciddi bişey olsaydı ben 5. katta mahsur kalanlar arasında olmaya adaydım sanırım.
Annemin konuşmasından ve ziyaretlerden önce bir gün boşumuz vardı. Notting Hill'e gittik. Londra'nın en sevdiğim mahallesi. Filmi görenler hatırlayacaktır. Adım adım dolaştık, harika yerler keşfettik. Bu da ayrı bir yazı olarak gelecek. Sonra Knightsbrigde'e gittik vitrin seyretmeye. Tam dönerken bir apartmanın önünde kuzenimle burun buruna geldik. Şaşkınlıktan kalakaldık. Çok komikti halimiz. Bizim geçtiğimiz anda işten yeni çıkıyormuş. Bunca sene İstanbul'da karşılaşmamıştık.
Cumartesi günü annemin konferansı bir okuldaydı. Katılım ve ilgi oldukça fazlaydı. Orada olmak, o insanların gözündeki ışığı hissetmek oldukça gurur vericiydi. Harika insanlarla tanıştım. Herkes kendi alanında mükemmel işler yapıyor. İngiltere'de ülkemiz çok güzel temsil ediliyor bunu görmek çok gurur vericiydi.
Pazar günü biz ayrılırken yağmur yağmaya başlamıştı yine bir yangın alarmı çaldı bavulları toplarken ama çabuk sustu. Oysa bu sefer çok hazırlıklıydım ben.
Harika bir hafta geçirdik anne kız. Londra defterim evde kaldığı için gezilmesi görülmesi gereken yerleri daha sonra yazacağım. Resimleri de birleştirip ekleyeceğim. Bu yazı bir ön yazı olsun diğer ayrıntılar pek yakında gelecek...

19 Kasım 2007 Pazartesi

I am Back

Dopdolu ve harika geçen 1 haftadan sonra evime ve işimin başına döndüm. Herşey birden çok hızlı başladı. Bütün gün mailleri okudum. 1 haftalığına gidip dönsem bile bir şaşırıyorum ben. Ne giyerdim, ne yapardım unutuyorum. Sanki ömür boyu Tower Brigde 'e bakan otelde yaşamışım gibi hissettim sabah evde uyanınca. Tuafım valla.
Resimler, yapılanlar, keşfedilen yeni yerler ve anne kız gezilerini uzun uzun anlatacağım. Bİr alışayım kaldığım yerden devam etmeye hepsi gelecek.
Kasım ayı bitmeden yapılacaklar, Yeni yıl gelmeden yapılacaklar gibi listeler, heyecanlı koşuşturmalar ve işle ilgili bir kaç müjde var ama oluşması için zaman lazım.Niyetimizi evrene gönderdik cevaplar gelmeye başladı :)
Pek yakında daha çok yazacağım ...

10 Kasım 2007 Cumartesi

Kısa bir ara

Gitmeden önceki son hafta yoğunluğu vardı yine bu hafta. İçimde bir saat sürekli hızlı hızlı tiktak tiktak yapıyor. Sanırım uçağa binene kadar devam edecek sonrası huzur. Uçakta hiç birşey düşünmeme halini seviyorum. Kitap okuyup bol bol düşünme zamanı.
18 yıl olmuş annemle bir yaz ingiltere'ye gidip çatı katında kaldığımız. Koskoca tatilden 2 anı hep aklımda. Birisi benim iyice tepeden toplanmış fıskiye modeli saçlarımın büyük siyah taksinin kapısına sıkışması ve taksinin içinde kafamdan asılı kalakalmam. Ask suratlı şöför bile gülmüştü bu duruma...
Bir de annemle kaybolup yanlış bir otobüsle kendimizi Londra'nın dışında yağmurun altında lordların golf sahalarında bulmamız ve annemin bilmeden bir İngiliz'e bıçak çekmesi:) Hyde Park'ta piknik yapacağız diye yanımıza alınan bıçağı çantaya koyarken aynı anda otobüsten inen adama annem elinde bıçağı sallayarak en kibar İngilizceyle merkeze nasıl gideceğimizi sormuştu. Adamın gözleri fal taşı gibi açılmış otobüs numaraları mırıldayıp o yağmurda durağın bir kaç metre ilersinde korkuyla beklemişti. Aklımıza geldikçe güleriz :):)
Anne kız yeni maceralara doğru gidiyoruz. Bu sefer iş güç var işin içinde ama yine de Londra'nın keyfi çıkacak.
10 gün sonra görüşmek üzere...

5 Kasım 2007 Pazartesi

Pazartesi Durumları

Bir gece yatıp uyusam ve sabah karar vermiş kalksam demiştim. Zaten bana hep böyle olur. Uyku arası kararlar alıyorum ben. Hafta sonu taşları yerine oturtup Pazartesiye daha oturmuş başladım.

Cuma akşamı bütün kızlar toplandık yaptık. Uzun zaman olmuştu. Miray bebek'te kızların arasında yerini aldı. Sangria partisi yaptık. Oradan buradan konuştuk. Çok keyifliydi. Bu arada Ebru blog hayatına geri döndü. Buradan onun annelik ve hayat maceralarını okuyabilirsiniz.

Cumartesi günü MBA Tour'daydım. Uzun zamandır bu kadar kararlı ve bilinçli öğrenciyi bir arada görmemiştim. Çok keyif aldım onlarla görüşme yapmaktan. Hani bana birisi hadi bir master yap gel dese ikiletmeyeceğimi hissettim. Hep öğrenci olarak kalamıyor insan tabii :)

Vizemiz otelimiz uçak biletimiz tamam Cumartesi günü Londra yolcusuyuz. Annemle 18 yıl önce bir yaz maceramız vardı. İlk yurtdışımdı benim. Kaybola,şaşıra dolaşmıştık tüm Londrayı. Şimdiyse annem bir konferans verecek, benim ziyaret edeceğim okullar, toplantılarım var.Pek dolu geçecek bu sefer. Yine de kaybolmaya, alışverişe ve annekız vaktine bol zamanımız olacak.
Bir de Londra demek Deniz demektir benim için. O İngiltere de yaşarken beni özlemesine pek fırsat vermedim. Tüm tutturmalarıma rağmen işleri dolayısıyla gelemedi bizle. Deniz olmadan Londra eksik olacak.

1 Kasım 2007 Perşembe

Terlikler Kevgir ve Mutluluk

Kasım ayı harika süprizlerle geldi. Dün pırıl pırıl bir gündü. İyi ki yaşamışım denilen günlerden.
Sebebi bende saklı :)
İşe geç geldim. Geldim ki Dubai'den paket geldi kendimi kurban edip açtım bomba değilmiş esprileri ile karşılandım. Nalan Nurdanla bana taa Kazablanka'dan terlik almış ve göndermiş. Hani resmini koymuştu ya bloğuna onlardan. Çevremdekiler benim bloglar aracılığı ile yaşadıklarıma inanamıyorlar. Açıklaması da biraz zor aslında. Şehirleri, ülkeleri aşan dostluklar oluşuyor burada. Nalan çok tatlısın. Çok teşekkürler...
Bu ay Misss ve Büyüleyenmutfakkokusunun çıkardıkları Kevgir dergisine bir yazı hazırladım. Kevgir profesyonelce hazırlanan bir dergi ve içeriği harika.Nurdanla paylaştığımız İstanbul'da yeme içme gezme yerlerinin Anadolu yakası benden. Buyrun buradan okuyabilirsiniz.
Kasım ayında bir de iş ve tatil birarada Londra planım var. Eğer vizem yetişirse Kasım ayının 2. haftası gidiyorum. Programımız çok çeşitli ve yoğun. Annemle 18 yıl sonra tekrar Londra'da olmak harika olacak. 4 gözle bekliyorum.